Borsa
KİB: Kritik hafta- Riskin adı Trump. Türkiye’de enflasyon. FED ve BoE kararları…
Türk mali piyasaları açısından Cumhuriyet bayramı nedeniyle hafta kısa geçse de, siyasi cephede cereyan eden gelişmeleri baş döndürücü olarak nitelendirirken,…
Türk mali piyasaları açısından Cumhuriyet bayramı nedeniyle hafta kısa geçse de, siyasi cephede cereyan eden gelişmeleri baş döndürücü olarak nitelendirirken, anlamakta ise oldukça zorlandığımızı itiraf etmemiz gerekiyor. USDTRY kuru 34,30, 5 yıllık CDS primi 265 ve iki yıllık gösterge bileşik faiz ise %43 seviyelerinde sakin seyrini sürdürürken, hisse senetleri yüksek faizlerinin dominant etkisi ile baskı altında kalmaya geçen hafta da devam etti. Kuvvetle muhtemel, TCMB’den faiz indirim sinyali gelmeden de hisse senetlerinin ‘kafasını yukarı’ kaldırmasının oldukça zor olacağını düşünüyoruz.
Yabancının hisse senetlerine yönelik iştahının pek de olmadığını rakamların dilinden de anlayabiliyoruz. Şöyle ki, yılbaşından bu yana yabancının hisse senedi portföyü yaklaşık 2,5 milyar dolar azalırken, yine aynı yabancının büyük Türk şirketlerinin yurt dışı eurobond ihraçlarına ise ciddi talep gösterdiğini görüyoruz. Demek ki, yabancı bu aşamada mevcut seviyelerden döviz bozup kur riski alarak hisse senetlerine girmekten imtina ederken, genel hatları ile Türkiye ilgisinin ise devam ettiğini anlıyoruz. TCMB’nin ise döviz alımlarını orkestra şefi misali yönettiğini not etmemiz gerekiyor. Bu minvalde, TL sepet bazında son iki aydır yatay bir seyir izlerken, TCMB’nin swap ve kamu dövizleri hâriç rezervleri son verilere göre +37 milyar dolar seviyesine yükseldi. Not etmek gerekirse, Haziran 2023 döneminde, manşet rakam -77 milyar dolar seviyesinde idi. Rezervlerin artık bir tartışma konusu olmaktan çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Son verilere göre, KKM stoğu azalmaya devam ederken, TL’nin toplam mevduat havuzundaki payı %55 seviyesine yükseldi. Öte yandan, yatırımcının odağında olan para piyasası fonları toplam fon havuzunun %25’ini temsil ederek 1 trilyon TL’yi aşarken, TL ilgisinin yüksekliğini fırsat bilen otorite, TL mevduat ve fonlarda geçen hafta stopaj artışına gitti. Buna göre, altı aya kadar vadeli TL mevduatta ve para piyasası fonlarında oran %7,5’ten %10’a getirildi. Kararı, tıpkı TL ilgisinin azaldığı dönemlerde stopaj indirimi olarak atılan adımların, ilginin kuvvetli olduğu bir dönemde geri alınması (normalleşmesi) olarak okuduk.
Türkiye cephesinde, her ne kadar gündemin ilk sırasında okumakta zorlandığımız siyasi açılım ve gelişmeler yer alsa da, bu haftanın gündemini tartışmasız enflasyonun süsleyeceğini düşünüyoruz. Ne yazık ki geçen hafta açıklanan öncü verilerin sunduğu sinyallerin olumsuz olduğunu peşinen söylememiz gerekiyor. Bu bağlamda, Türkiye cephesinde bugün TÜİK tarafından açıklanacak resmî Ekim ayı enflasyon rakamlarının ‘katılığın’ sürdüğüne işaret edecek şekilde sonuçlanmasını bekliyoruz. Neden mi? İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul bölgesi için enflasyon rakamlarını geçen hafta yayımladı. TÜFE eşleniği olan ücretliler geçinme endeksi Ekim ayında aylık bazda %3,64 artış kaydederken, yıllık bazda enflasyon oranları ise %59,1 seviyesine gelerek Eylül ayına göre (%59,18) yerinde saydı. Her ne kadar TÜİK ile İTO arasında belli bir korelasyon olsa da, daha güvenilir olan gıda fiyatları İstanbul’da %3,4 gibi yüksek bir artış kaydederken, Türk-İş Ankara için gıda enflasyonu aylık %3 açıklayarak (son beş ayın en yüksek seviyesi) olumsuz sinyaller sundu. Bugün resmî TÜFE verisinin piyasa tahmini olan %2,5’in üzerinde olabileceğinden endişe ediyoruz. Böyle bir gerçekleşme karşısında ekonomi yönetimini zorlanacağını peşinen not edelim.
Hûlasa, öncü veriler enflasyon için olumsuz sinyaller sunarken, büyümenin öncü göstergesi olan İstanbul Sanayi Odası’nın Ekim ayı PMI raporuna göre imalat sektöründeki daralma ise devam ediyor. PMI, Mart ayından bu yana büyüme ile daralmanın ayrıştığı eşik değer olan 50 seviyesinin belirgin derecede altında kalarak imalat sanayinin daralmanın devam ettiğini gösterdi. Piyasa koşullarında zorlu şartlar, talebin düşük seyretmesi ve ihracattaki yavaşlamanın devam etmesi (Avrupa’nın da durumu pek iyi değil) PMI’ın aşağı yönlü izlediği seyirde etkileyici oluyor. Özetle, enflasyon cephesinde katılık devam ederken, büyüme cephesinden de iyi haberler gelmiyor. TCMB enflasyon ile savaşta adeta yalnız kalırken, izlenen sıkı para politikasının hastalığı topyekûn tedavi etmekte yetersiz kaldığını görüyoruz. Geçen hafta sağlık maksatlı bulunduğum İstanbul’da yaptığım temaslarda reel sektörün ciddi şekilde zorlandığını gördüm. Daha önce de belirttiğim üzere, enflasyonun toplumsal bir konsensus ile yenilgiye uğratılabileceğini, süreçte tüm yükün TCMB’nin omuzlarına yüklendiğini, devletin crowding out (yani özel sektörü dışlayan) politikaları terk ederek küçülmesinin şart olduğunu düşündüğümüzü bir kez daha not edelim.
Bugün açıklanacak veriler ardından enflasyonun yayılma endeksini tekrar inceleyeceğiz. Son altı aydır olduğu üzere enflasyonun yatay seyrini korumaya devam ettiğini göreceğimizi düşünüyoruz. Beklentilerin üzerinde gelecek bir verinin otoriteyi zorlayacağını düşünmekte birlikte, Perşembe günü açıklanacak Enflasyon Raporunu da bu minvalde kulak kabartarak dinleyeceğiz! Yurt dışına geçmeden önce, kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin beklenildiği üzere Türkiye’nin kredi notunu cuma gecesi bir basamak artırarak B+’dan BB-‘ye getirdiğini not edelim. Bunu aslında not artırımından ziyade diğer rating kuruluşlarına göre geri kalmaları nedeniyle not düzeltmesi olarak okumak istiyoruz. Kurum, not görünümünü ise ‘durağan’ olarak belirledi. Bunu da yakın bir gelecekte ilave bir not artırımının gündemde olmadığı şeklinde yorumladık.
Gelelim en sıcak gündem maddesine. Dört yılda bir düzenlenen ABD başkanlık seçimlerinde oy kullanma işlemi yarın başlayacak. Trump’ın kazanma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu not etmemiz gerekiyor. Liberal görüşleriyle bilinen The Economist dergisi, eğer oy kullanacak olsaydık oyumuz Harris’e verirdik derken, bu haftanın kapağına da Trump’ın resmini basarak başkanlık seçim maratonunu Trump’ın göğüsleyeceğine yer vermiş. Trump’ın seçilmesi durumunda, ikinci döneminin kabul edilemez riskler taşıyacağını belirten The Economist, ilk döneminde Trump’ın dış politika kararlarının dünya genelinde büyük bir çatışmayı tetiklemediğini, nispeten barış ortamının korunmasına katkı sağladığını, lâkin ilk dönemdeki nispi barışın, ikinci dönemde korunabileceği konusunda soru işaretlerinin var olduğunun altını kalınca çizmek isteriz. Trump’ın daha agresif dış politika hamleleri, özellikle Orta Doğu ve Avrupa’da yeni çatışmalara neden olabileceği gibi, Rusya Devlet Başkanı Putin’e yönelik tutumu, Ukrayna’daki gerilimi artırabileceği ve Avrupa’nın da güvenliğini riske sokabilecek potansiyel taşıdığını göz ardı etmemek gerekiyor.
Trump’ın iç politikada ise Kongre ve yargı gibi demokratik denge unsurlarına olan saygısız tavırları ve iktidarın kontrolünü elinde toplama eğilimi, ülkenin kurumsal yapısına büyük zarar verebileceği riskler arasında ilk sıralarda yer alıyor. İlaveten, Trump’ın kontrolsüz vergi indirimleri ve devlet harcamalarını artırma planları, ABD’nin mali sağlığını tehlikeye atabileceği gibi, bu tür ekonomik politikalar, yabancı yatırımcıların Amerikan tahvillerini almaktan vazgeçme riskini doğurabileceğini, bu durumun ise doların küresel rezerv para birimi statüsünü daha da sorgulatabileceği göz ardı etmemek gerekiyor. Trump’ın yeniden seçilmesi, ABD’nin yalnızca iç yapısının değil, aynı zamanda uluslararası düzeydeki itibarı ve güvenliğinin de büyük risk altında sokabileceğini düşünüyoruz.
Bu nedenle, The Economist, Trump’ın liderliğini bir kumardan farksız ve sonuçları öngörülemez derecede tehlikeli olarak niteliyor! Şimdi arkanıza yaslanıp iyice bir düşünün: Neden altın ve bitcoin son dönemlerde rekor kırarken, ABD tahvil faizleri FED faiz indirirken yükseliyor? Geçen hafta, bitcoin 73,600 dolar seviyesini test ederek rekor tazelerken, altının ons fiyatı ise benzer bir şekilde 2,790 dolar ile rekorun bir adım daha kuzeye taşıdı. Bu bağlamda, Trump’ın politikalarının netice itibarı ile enflasyonist olarak yorumlanmasına paralel ABD tahvil faizleri haftayı son yedi haftadır kesintisiz olarak yükselerek %4,38 seviyesinden -son üç ayın zirvesinden- tamamladı! Elbette, her siyasetçinin doğasında olduğu üzere, seçim meydanlarında verilen sözler koltuğa oturunca değişebileceğini unutmamak gerekiyor. Madalyonun diğer tarafında ise, her ne kadar baz senaryomuz olmasa da, Harris’in galibiyeti durumunda, yukarıda sıraladığımız üç piyasa enstrümanında ters yönde büyük bir hareketlilik olabileceğini göz ardı etmemek gerekiyor. Altın ve gümüş cephesinde uzun pozisyonlarımızı korumaya devam ederken, bitcoinin ise yükselmeye devam edeceğini düşünüyoruz.
Her ayın ilk cuması olduğu üzere, ABD’de istihdam raporu beklentilerin altında kalarak zayıf bir görünüm sergiledi. Tarım dışı bordrolu çalışan sayısının 100bin artması beklenirken gerçekleşme sadece 12bin oldu. Verinin cılız sonuçlanmasında kasırgaların etkisi olduğunu okuyoruz. Son iki aya ilişkin verilerin de aşağı yönlü revize edilmesini ise önemsiyoruz. Normal şartlarda böyle bir verinin ciddi bir piyasa yansıması doğurması beklerken, piyasaların odağında seçimler olması nedeniyle verinin adeta piyasalar tarafından görmezden gelindiğini düşünüyoruz. ABD seçimlerinin sonuçlarının alınması sonrası 7 Kasım tarihinde FED’in olağan faiz toplantısının sonucunu öğreneceğiz. Piyasa vadeli işlemlerine göre, FED’in 25 baz puan faiz indirimine gitmesine neredeyse %100 ihtimal tanınıyor.
ABD borsaları haftanın son işlem gününü %0,5 – 0,8 oranında yükselişle tamamlarken, kritik haftanın ilk işlem gününe günaydın diyen pasifiğin diğer ucunda Asya borsalarının temkinli iyimser bir seyir izlediklerini görüyoruz. Japonya’da resmî tatil olması nedeniyle Asya’da işlem hacmi düşük kalsa da, Japonya dışındaki Asya-Pasifik borsalarını izleyen MSCI endeksi Cuma günü gördüğü beş haftanın dip seviyesinden toparlanarak %0,6 yükseldi. ABD seçimleri dışında yatırımcıların gündemindeki bir diğer unsur da Çin’de bugün başlayacak Çin Ulusal Halk Kongresi. 8 Kasım’a kadar sürecek olan kongre, Çin’in yakın zamanda duyurduğu ekonomiye destek politikalarına ilişkin detaylar için yakından takip edilecek.
Almanya’da geçen hafta açıklanan yıllık enflasyon oranı, 3,5 yılın en düşük seviyesi olan %1,6’ya kıyasla Ekim ayında son üç ayın en yüksek seviyesi olan %2’ye yükseldiğini gördük. Büyüme verisinin de tahminlerin üzerinde kalması sonrası EURUSD paritesi bu sabah 1,09 seviyesine yükseldi. Kraliyet aslanı Sterlin ise, Britanya’nın yeni büyük harcama bütçe planlarının tetiklediği yüksek enflasyon, İngiltere Merkez Bankası’nın önümüzdeki yıl faiz oranlarını yatırımcıların beklediği kadar düşürmesini engelleyeceği beklentisi ile beşinci haftayı da dolar karşısında baskı altında kalarak tamamlarken, iki yıl vadeli gösterge İngiltere devlet tahvili ise son beş ayın en yüksek seviyesine yükseldi.
FED’in yanı sıra, bu hafta İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) da 25 baz puan faiz indirimine gitmesine %90 ihtimal tanınıyor. Ayrıca İsveç Merkez Bankası ve Norveç Merkez Bankası faiz kararlarını da bu hafta takip edeceğiz. ABD’den gelen zayıf PMI verisi ile beklentilerin oldukça altında kalan istihdam raporu seçim telaşı ile görmezden gelinmişti. Seçimlerin geride kalması sonrası zayıf verilerin doların güçlü seyrini sorgulatacağını düşünüyoruz. Güvenilen bir anketin, bu sabah Demokrat aday Harris’in şaşırtıcı şekilde Iowa’da üç puan ile Trump’ın önüne geçtiğini göstermesiyle doların bu sabah bir nebze de olsun gerilediğini görüyoruz.