Sosyal Medya

FÖŞ yazdı:  Trump önce ABD, sonra dünyayı oyacak

1 Kasım 2024

Sabahın  03:00’ü, uykusuz bir gece daha: ABD seçimleri yaklaşıyor,  bende heyecan semaya sıçardı. Niye derseniz, herşeyden önce önde gelen bir Amerikan etki ajanıyım. İkincisi ise Trump önce Amerika, sonra da dünyayı oyacak. Yakın veya uzak tarihte dünyaya bu denli zarar verecek bir başkan görmedik. Peki, Trump kazanabilir mi?  Kazanırsa kabak dolması pişirme süreci nasıl başlar?

Durun, konuya girmeden bir reklam yapayım. 3 Kasım Pazar günü TÜYAP Kitap Fuarı’nda Parola Yayınları standında kitaplarımı imzalayıp, takipçilerimle tanışacağım. Ayrıca saat 16:00’da  mütevazi bir konuşma  yapacağım. Katılırsanız mutlu olurum.

 

Dönelim Amerikan seçimlerine. Aşağıda, BBC’den paylaştığım anket ortalamalarına göre, hangi açıdan bakarsak bakalım, Trump-Harris yarışı başabaş:

Ve

 

5 Kasım gecesi sürprizlere açık olsam da Trump’ın kazanmasına %65 civarında şans tanıyan bahis sitelerinin görüşüne katılıyorum. Eylül’den bu yana Trump’nın hem kritik eyaletlerde, hem ulusal oylarda ya öne geçtiği, ya da Harris’le arasındaki mesafeyi kapattığını izledim. Geçmişte, anket şirketleri Trump seçmenini bulamadığı için oylarını hep gerçekleşmenin altında kestirdi, bu kez da aynı şey gerçekleşir. Ek olarak,   erken  yollanan oylarda Cumhuriyetçi seçmenin sayısal olarak öne geçmesi  Trump lehine. Ancak, tam tersini öne süren  the Economist gibi güvenilir kurumlar da var.

Harris’in kazanması önümüzdeki 10 yılı büyük acılar içinde geçirecek olan bu Yaşlı Gezegeni “daha iyi bir yer” yapmaz, ama ihtilafları  asgariye indirecek politikalar izler. Öte yanda, Trump tahmin edilmesi güç bir başkan, belirszlik her zaman ekonomi ve iş dünyası için olumsuz bir gelişme. Jeo-politik açıdan da ABD’den uzun vadeli çıkarları zerre kadar umurunda değil.

Yine de, seçimden çıkacak en kötü sonuç Trump’ın kazanması değil, oylamaya gölge düşmesi ya da 2000 seçimlerinde olduğu gibi kazananı Anayasa Mahkemesi’nin belirlemesi olur. Bu durum ABD’de belki de İç Savaş’ı anımsatacak mağduriyetlerin kapısını açar, Trump taraftarlarının ise yerel kalkışma girişimleri başlatması mümkün.

Bu yarışın tüm dünya için çok önemli olduğunu vurgulamak için, Avusturya Dışişleri Bakanı   Alexander Schallenberg’a döneyim:  “Güney Idaho’da bir çiftçinin ağzından çıkan yarım cümle, Porto’dan Helsinki’ye panik yaratıyor”. Reuters özel haberine göre ise koskoca Çin dev bir teşvik paketi hazırlamış, ama miktar ve zamanlama için ABD seçim sonuçlarını bekliyor…

Trump’ın dış politikasını incelerken, ilk önceliğinin Derin Devlet’i ekaret etmek olduğunu, eğer zorlanmaz, ya da prestijini artıracak bir açı görmezse, dış politikayı daha az önemseyeceğini hatırlatayım.

Dönelim ekonomiye. Linkteki Financial Times haberine göre, Trump’un Çin mallarına %60, tüm dünyaya %20 ek vergi salması halinde, ABD GSYH %1.4 oranında daralabilir, TÜFE ise %0.9 tırmanır. Bir başka tahmine göre, Trump’ın korumacı önlemlerinin kişi başına zararı $7.600   olacak.  Harris yönetimi altında kamu borcu/GSYH oranı %106, Trump altında ise %116’ya tırmanabilir.

Ek olarak, Trump göçmen karşıtı politikalarını da harfiyen uygularsa, işgücünde kayda değer bir daralma yaşanacak. Ücretlerin durağanlaşan ekonomiye rağmen yüksek seyretmesi tehlikesi doğacak.

IMF’nin 2025-2026 kötümser senaryosunda korumaclık ve/ya ticaret savaşları dünya çıktısından sırasıyla 0.8 ve 1.3 puan çalabilir.

Bu tahminler çok sarih bir şekilde, Fed’in 2025 yılında faiz indirimlerini sürdürmesini tehlikeye atar.   2025 yılında Dolar Endeksi’nin 108-110 seviyesine, gösterge 10 yıl vadeli ABD devlet tahvili getirisinin ise %5’in üstüne çıkması mümkün.

Ekim’de Çin başta Gelişmekte Olan Piyasalardan yüksek miktarda fon kaçtı. Trump’ın gümrük vergilerini artırması ile başlayacak yeni mali varlık fiyatlama silsilesi bu kaçışları hızlandırır.   Bir çok Merkez Bankası bir kez daha ekonomik göstergeler gerektirmese dahi, para birimlerini korumak için yeniden faiz artırmaya zorlanır.

 

Yeni gümrük vergileri zaten sendeleyen Çin ekonomisine sert bir darbe vurur. Girişte andığım teşvik paketine rağmen, Çin’in kaybettiği ihracat çıktısının yerine geçecek ölçüde iç talebi takviye etmesi kolay değil, Japonyalaşabilir. Çin’in misillemeleri Amerikan şirketlerinin ülkeyi terketmesine neden olurken, yuan’ın Bejing’in direktifiyle değer kaybetmesi ve Çin mallarına dumping suçalamalarının küresel ticaret ortamını iyice germesini öngörebilirim.

Trump’ın enerji fiyatlarına etkisinin olumsuz yönde olacağı kanaatindeyim. Öncelikle, Ukrayna’yı Putin’e teslim etmesi halinde, Rusya’ya yaptırımlar da fiilen kalkar ve Rusya daha rahat enerji satar. Arz kesintisi primi düşer.  Trump’ın İran ve genelde Müslüman düşmanlığı  Orta Doğu’dan kaynaklanacak bir arz şoku ihtimalini yükseltse de, Çin ve ABD talebinin gevşemesi ve Trump’ın engelleyici düzenlemeleri zaman içinde azaltmasıyla, ABD üretiminin projeksiyonlardan çok daha hızlı yükselmesi enerji fiyatlarını aşağı iter. 2025’in ilk yarısında Brent’te $50/varil sınanabilir.

 

Trump, Tayvan’a desteği azaltarak, Çin’in adayı zorla ilhakını cesaretlendirebilir, ama o coğrafya bize çok uzak, en iyisi yakın komşularımıza döneyim.

 

Trump Ukrayna’ya askeri yardımı keserse, insan ve servet kaybına hiç önem vermeden savaşan Putin’in bir yıl içinde daha önce ilhak ettiği tüm Donbas bölgesini ele geçirip, Kiev’e el uzatır. Nihai amacı ise Zelenskiy’i devirip, Ukrayna’yı Moskova’nın sözünden çıkmayan bir kukla devlet haline getirmek.  Avrupa iyice panikler, savunma harcamalarını artırır ve Rusya’dan gelen doğal gaza alternatif bulmak için çılgın bir arayışa girer, bu da kolay değil. Özetle, Trump’ın Ukrayna’yı Putin’e teslim etmesi Avrupa ekonomisinde krater yaratır.

Trump İran’ı yıkmak için ahdetmiş.  Tabanında önemli rol oynayan Hristiyan-Ziyonistler ise Netanyahu’ya aşık. Onun döneminde İran’a uygulanan petrol ambargosu iyice sıkılaşırken, yeni ekonomik yaptırımlar da hiç şaşırtıcı olmaz. Trump’dan kayıtsız şartsız destek alsa da Netanyahu İran’a doğrudan saldırmaya cesaret eder mi, emin değilim. Ben bu satırları yazarken, İsrail’in Lübnan’la ateşkes ve akabinde askerlerini çekme yolunda olduğunu okudum. Netanyahu İsrail’in gücünün limitine eriştiğini kavradı galiba.  Zaten Trump Netanyahu’yu desteklese de, ona başağrısından başka bir şey getirmeyen bu savaşın bir an önce bitirilmesi konusunda israrlı.

Öte yanda, ABD’nin İran’ın petrol ihracatını büyük ölçüde engellemeyi başarması durumunda, İran yine bölgedeki diğer ülkelerin üretim ve nakliyat tesislerine sabotaj şantajına başlayabilir.

Trump Filistinliler’e zerre kadar acımıyor, Körfez Kralıkları da bir an önce 7 Ekim facıasını geride bırakıp, İsrail ve Mısır’ı da kapsayan ticareti genişletici bir barış peşinde. Flistinlilerin çektiği acıyı bir kenara koyarsak herhalde Orta Doğu’da İran’ı dışlayan bir barış bile dünya ekonomisi için faydalı olur.  Araplar altyapıya daha fazla harcar, Mısır ve Lübnan  ekonomileri biraz nefes alır.

Bu karışık denklemi çözdüğümde, Trump’ın yaratacağı ekonomik kaos ve jeo-politik şokların Orta Doğu’da barışa olası katkısından daha baskın çıktığını görüyorum.  Dünyada liderini aptalca seçen tek ulus biz değiliz. Amerikalılar da Trump hayranlığının bedelini ağır ödeyecek de, dolar dünya parası olduğu için, bu yükü fütursuzca günahsız Dünya’ya yıkacaklar.

 

FÖŞ

 

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları