Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Kanal İstanbul olmadı; çelik kubbe verelim…’
15 Ekim 2024Rasyonelleşme diyerek ekonomi yönetimini devralan, kapı kapı eski usul para arayıp, bulamayıp, ardından sokaktan koparak rakam peşine düşen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bence tamamen kontrolü kaçırdı. O kadar kaçırdı ki, Nobel alan Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nu kutladı ama ne söylediğine bakmadı bile.
Hızla baskıladığı ekonomi ve görmediği geçim derdiyle, insanları kayıt dışına, ekonomiyi de merdiven altına sürükleyen bir zihniyet içerisinde, çözüm değil, gün kurtarma odaklı irrasyonel dahi sayılamayacak, akıl tutulması açısından da Nebati dönemini aratmayacak işlere imza atıyor.
Geldiği camianın alkış sesleri arasında carry trade fonlarına para kazandıran, vatandaşın gırtlağından keserek enflasyonu düşüreceğini zanneden bir yaklaşım içerisinde, dilinde insan ve reel sektör, kaleminde Deli Dumrul sopası, ekonomide işleri içinden çıkılmaz bir noktaya koşturuyor.
Okullar olmasa milli eğitimi güzel yöneteceğini söyleyen Bakan zihniyeti içinde, insanlar yiyip içmese, hatta bunları yaparken vergi ödese ama para istemese gibi bir akıl dışılık içerisinde bir yandan bulamadığı paranın peşinde, diğer yandan patlamış boruyu parmağıyla tıkar tadında ekonomi yönetiyor.
Son olarak tartışılan ve kimsenin ikna olmadığı Hizmet Bedeli diye çıkıp, Savunma Fonu’na dönen adıyla ortaya koyduğu salmaların hiçbir mantığı olmayınca el büyüttü. Son çare çılgın projeler akımına kapıldı.
Kanal İstanbul gibi olanaksız, kullan kullanma ödemeli yollar gibi kredi bulma imkânı olmayan işlere yeniden imza atamayınca, caydırıcılık üzerinden savunma fonu icat etti. Fakat bunu o kadar acemice ve telaşla yaptı ki, TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bütçe kaydırmasıyla yapılacak bir işe vergi istediğini sonradan idrak etti.
Bir tarafta deprem fonunun akıbeti, diğer tarafta yeni vergi yok söyleminin üzerinden ay geçmeden ortaya koyduğu bu tavır, inandırıcılığını tamamen yitirmiş verilerin gölgesinde Mehmet Şimşek’i terse düşürdü.
Zaten geçim derdine düşmüş vatandaşın, asgari ücret tartışmalarının ve emekli maaşlarının kısılacağı haberlerinin dolaştığı bir ortamda işin içinden çıkamayınca ‘bizi uzaylılar kaçıracak’ cinsinden bir bahaneye sığınarak çelik kubbe için para topladığını söyleyiverdi.
Eskilerin tabiriyle buna Kadir İnanır, Gönül Yazar, ama bu Millet yemez. Öncelikle bir ülkenin caydırıcı olabilmesi başka, kendini risk altında hissetmesi başka bir durum. Türkiye’nin caydırıcı olmak için çelik kubbeye ihtiyacı yok, ciddiyet sergileyen bir devlet duruşu yeterli.
Para toplamak için, böyle bahaneler uydurmaya gerek de yok. Çıkın ve söyleyin beceremediğinizi ve paranın yetişmediğini de itiraf edin. 1999 yılından beri kullanılan paranın faiziyle birlikte hesabını veremeyenlerin EYT’den, kendi yaratıcısı oldukları KKM’den, eline yüzüne bulaştırdığı bir dış siyasetin de faturasından yakınmaya hakkı yok.
Geçim derdine düşmüş insanların da çılgınlık düzeyinde bahane dinlemeye mecali yok. Bu vergileri tahsil edemezsiniz. Etmeye kalkarsanız da, çok daha büyük hasarlar verirsiniz ve bankacılıktan reel sektöre kadar hiç ummadığınız sorunlar yumağına tekrar bu ülkeyi sokarsınız.
Yıla kamuda tasarruf diye başlayıp, yılın 9 ayında 1 trilyon TL açık verip, her yıl bir deprem parası kadar faiz ödeyen, ardından da serseri fonları ülkeye çekmek için yarına fatura biriktiren bir yaklaşım çıkmaz yoldur.
Bizim çelik kubbeye değil, vatandaşı hatırlayan bir ekonomi yönetimine ihtiyacımız var. Çünkü asıl tehlike burada.
Tüm Yazarlar
