Reel Sektör
EY Biyoteknoloji Raporu: Sektör inovasyonla geleceğe hazırlanıyor
EY Biyoteknoloji Raporu 2024 yayımlandı. Rapora göre; biyoteknoloji sektörü son yıllarda finansman sıkıntılarıyla karşı karşıya kalsa da bilimsel yenilikler…
EY Biyoteknoloji Raporu 2024 yayımlandı.
Rapora göre; biyoteknoloji sektörü son yıllarda finansman sıkıntılarıyla karşı karşıya kalsa da bilimsel yenilikler ve büyük ilaç şirketlerinin gelirlerini iyileştirme çabaları sektörü ileri taşımaya devam ediyor. Raporda, özellikle ABD ve Avrupa’daki biyoteknoloji şirketlerinin, faiz oranlarının düşmesiyle birlikte yılın ikinci yarısında finansman ve anlaşma ortamında toparlanma belirtileri gösterebileceği vurgulanıyor.
Uluslararası danışmanlık, denetim, güvence, strateji, kurumsal finansman ve vergi hizmetleri şirketi EY (Ernst&Young), ABD ve Avrupa’daki halka açık şirket gelirleri, finansman, birleşme ve satın alma faaliyetleri, ortaklıklar, ürün onayları gibi faktörlerin özet bir görünümünü ele alarak sektörün durumunu analiz eden Biyoteknoloji Raporu 2024’ü yayımladı. Rapora göre, son iki yılda biyoteknoloji sektörü zorlu bir finansman ortamında faaliyet gösteriyor ve birçok şirket operasyonlarını yeniden yapılandırmak zorunda kalıyor. Bu süreçte personel azaltma, birleşmeler ve Ar-Ge odaklarının daraltılması gibi stratejilerin öne çıktığı görülüyor. Ancak sektördeki bazı olumlu işaretler, biyoteknolojinin geleceği açısından umut verici görünüyor.
Gelirler azalıyor ancak uzun vadeli beklentiler umut veriyor
Pandemi sonrası gelirlerdeki düşüş, sektör için hala önemli bir sorun teşkil ediyor. Son on yılda yıllık olarak %4,8 oranında büyüyen sektör, 2015-2021 yılları arasında COVID-19 aşıları ve tedavileri sayesinde yıllık %9,2 oranında büyüme yakalamıştı. 2023 yılında ise ilaç satışlarındaki düşüşle birlikte gelir de azaldı. Ancak uzun vadeli projeksiyonlar, sektörün pandeminin etkilerinden arındıktan sonra eski büyüme trendine döneceğini öngörüyor.
2023’te ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), İlaç Değerlendirme ve Araştırma Merkezi (CDER) ve Biyolojik Değerlendirme ve Araştırma Merkezi (CBER) kapsamında 80 yeni biyofarmasötik ürün onaylandı. Bu onay sayısı, 2018 yılından bu yana kaydedilen en yüksek seviyelerden birini oluşturuyor. Aşılar ve mRNA tabanlı teknolojiler, yerini kardiyometabolik ürünler ve onkoloji gibi yeni nesil terapötik alanlara bırakmaya başlıyor.
Anlaşmalar ve inovasyon faaliyetleri sektörü canlandırıyor
2024’ün başında biyoteknoloji sektöründe hareketlilik kazanan anlaşma faaliyetleri, sektörde bastırılmış bir talebin varlığına işaret ediyor. FED’in faiz oranlarını düşürmesi ve makroekonomik koşulların normale dönmesiyle daha fazla anlaşmanın gerçekleşmesi bekleniyor. Büyük ilaç şirketlerinin riskten arındırılmış varlıklara olan talebi artarken, toplam finansal kapasitenin 1 trilyon doları aştığı tahmin ediliyor. Bu varlıkların ticari değeri ve yatırımcı ilgisi yüksek kalmaya devam ediyor.
Biyoteknoloji şirketlerinin neredeyse üçte birinin yalnızca bir yıl yetecek kadar nakit rezervine sahip olduğu düşünüldüğünde, finansmana erişim sektörün karşı karşıya kaldığı en büyük zorluklardan biri olmaya devam ediyor. Halka arzlar sınırlı kalsa da 2023’te biyoteknoloji halka arz yatırımları neredeyse iki katına çıkarak 2,9 milyar dolara ulaştı. Bu eğilimin 2024’te de devam etmesi bekleniyor.
Büyük ilaç şirketlerinin rolü ve onkoloji yatırımları
Büyük ilaç şirketleri, özellikle onkoloji ve immünoloji alanlarında önemli yatırımlar yapıyor. Onkoloji, biyoteknoloji sektörünün hem en büyük hem de en hızlı büyüyen alanı olarak dikkat çekiyor. 2024’te biyofarmasötik sektörünün toplam büyümesinin %33’ünü onkoloji ürünlerinin oluşturacağı tahmin ediliyor. Bu durum, onkoloji ürünlerinin hem klinik araştırmalarda hem de yeni ürünlerin pazara ulaşmasında kritik bir rol oynadığını gösteriyor.
Zorlu koşullara rağmen iyi yönetim başarıyı getiriyor
Rapor; 2023 yılının girişim finansmanı açısından zayıf bir yıl olduğunu belirtiyor. Yıl genelinde girişim finansmanı 18,9 milyar dolarda sabit kalsa da bu rakamın pandemi öncesi, beş yıllık tarihi ortalama olan 47,5 milyar doların altında kaldığı görülüyor. Ancak güçlü bilimsel temele sahip ve deneyimli yönetim ekipleri olan şirketler, zorlu finansman koşullarına rağmen yatırım çekmeyi başarıyor.