Ekonomi
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran: İlk faiz indirimi 250 baz puan ile kasımda olur
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, enflasyon kontrol altına alınıp fiyat istikrarı sağlandıktan sonra ekonominin dengeye ulaşacağını ancak rahatlamanın ancak…
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, enflasyon kontrol altına alınıp fiyat istikrarı sağlandıktan sonra ekonominin dengeye ulaşacağını ancak rahatlamanın ancak 2026 yılında görüleceğini beklediğini söyledi. Aran, TCMB’den ilk faiz indirimini 250 baz puan ile kasım ayında beklediklerini belirterek, “Politika faizinin 2024 sonunda yüzde 45, 2025 sonunda da yüzde 25’e kadar inebileceğini düşünüyorum” dedi. Aran şu anda yaklaşık 34 seviyesinde bulunan dolar/TL kurunu yıl sonunda 38 civarında beklediklerini belirtti.
Aran, Banka’nın 100. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, yılın ilk 6 ayında önceliğin fiyat istikrarını sağlamak ve enflasyonu düşürmek olduğu için Türkiye’de çok ciddi bir parasal sıkılaşmaya gidildiğini, şu anda da sıkılaşma adımlarının sonuçlarının görüldüğünü belirtti.
Üretim, talep ve istihdamdaki azalmanın derinleşeceğini ifade eden Aran, buradaki stresin güven endekslerinde de kendini gösterdiğini, mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksinin 2020 yılından bu yana ilk kez 100 eşik seviyesinin altına gerileyerek bozulan beklentilere işaret ettiğini, diğer güven endekslerindeki (tüketici, hizmet sektörü, perakende ticaret ve inşaat) bozulmanın da sürdüğünü söyledi.
“Amacımız fiyat istikrarını sağlamaksa, enflasyonu düşürmekse bunun bedelini de ödeyeceğiz”
Şu andaki tablonun, “para politikasında sonuç alırken ve fiyat istikrarı sağlanırken aslında diğer tarafta ne ile karşılaşacaklarını, yapılanların ne pahasına yapıldığını” gösterdiğini kaydeden Aran, “Amacımız fiyat istikrarını sağlamaksa, enflasyonu düşürmekse bunun bedelini de ödeyeceğiz.” dedi.
Bu yıl ekonomik büyümenin yüzde 3,5 civarında oluşmasını beklediğini, dolayısıyla ekonominin soğuduğunu belirten Aran, söyle devam etti:
“Aslında aynı mekanizma ekonomi çok sıcakken de geçerliydi. Daha önceki ekonomi politikasını düşünün; enflasyonist baskıların arttığı bir ortamda yüzde 8-10 civarındaki faiz oranları ile uzun vadeli yatırım kredileri verdik. Tüm şirketlerin para kazandığı bir dönem oldu. Ucuz bir şekilde ve döviz rezervimiz yokken bunu yaptığımızda da bir bedel ödeyeceğimizi bilmeliydik. Hem içeride tasarrufumuz yeterli değilken hem dışarıdan kaynağa ihtiyacımız varken, faiz indirdiğimizde herkesin çılgınca parasını değer kaybetmeyecek alanlara yatırma telaşına gireceğini, bunun da enflasyonu kontrolden çıkaracağını biliyorduk. Şimdi de ‘enflasyonla mücadele edeceğiz, kontrol altına alacağız’ dediğimizde büyümede, istihdamda, üretimde, ihracatta sorunlar yaşayacağımızı bilmemiz gerekiyor. Maalesef hayatta gerçek ve kalıcı başarı her zaman çok boyutlu optimizasyon problemlerini çözebilmekle mümkün, tek yönlü maksimizasyonla ise ancak bedelini ödemek şartıyla geçici başarılar elde edebilirsiniz.”