Dünya Ekonomisi
Dünya Bankası: Orta Gelirli Ülkelerin Amerika’nın İnovasyon Modelinden Alabileceği Dersler (Ufuk Akçiğit)
Amerikan inovasyon modeli uzun süredir dünyanın gıpta ile baktığı bir sistem olmuştur. Silikon Vadisi'nin garaj mucitlerinden prestijli üniversitelerin araştırma laboratuvarlarına kadar, Amerika Birleşik Devletleri sürekli olarak endüstrileri yeniden şekillendiren ve yaşamları dönüştüren çığır açıcı teknolojiler üretmiştir. Bugün, Amerika Birleşik Devletleri kişi başına düşen patent sayısında ve bu patentlerin öneminde dünya lideridir.
Amerikan inovasyon modeli uzun süredir dünyanın gıpta ile baktığı bir sistem olmuştur. Silikon Vadisi’nin garaj mucitlerinden prestijli üniversitelerin araştırma laboratuvarlarına kadar, Amerika Birleşik Devletleri sürekli olarak endüstrileri yeniden şekillendiren ve yaşamları dönüştüren teknolojiler üretmiştir. Bugün, Amerika Birleşik Devletleri kişi başına düşen patent sayısında ve bu patentlerin öneminde dünya lideridir.
Yüksek gelirli statüye ulaşmayı hedefleyen orta gelirli ülkeler sıklıkla Amerikan modelinden ilham alırlar. Dünya Kalkınma Raporu’nda, orta gelirli ülkeler için faydalı olabilecek Amerikan inovasyon modelinden üç dersi vurguluyoruz.
Birincisi, büyük düşünmek: Günümüzde inovasyona hakim olanlar garaj mucitleri değil, büyük ve köklü firmalardır.
Amerikan inovasyonunun geleneksel anlatısı, Joseph Schumpeter’in savunduğu “yaratıcı yıkım” fikirlerini içerir. Bu modelde, yeni girişimler, küçük firmalar ve bireysel mucitler teknolojik ilerlemenin itici güçleridir. Modelden bahsedildiği zaman akla, garajında devrim niteliğinde bir fikirle uğraşan yalnız girişimcinin ikonik görüntüsü gelir. Ancak bu model giderek demode hale gelmektedir.
Yeni bir gerçeğe işaret ediyoruz: Ölçekleri, kaynakları ve yeteneklere erişimleri sayesinde, köklü firmalar artık inovasyonun baskın gücüdür.
Grafik: Şirketler tarafından ABD Patent ve Ticari Marka Ofisi’ne yapılan patent başvurularının sayısı 1880’den bu yana hızla artmıştır.
İkincisi nerede bulunursa bulunsun yetenekleri çekmek ve geliştirmek
Amerika Birleşik Devletleri, iş gücündeki herkes için beceri geliştirme ve ödüllendirme konusunda büyük ilerlemeler kaydetmiştir. 1960 ile 2010 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan büyümenin üçte birinden fazlası, eğitim ve iş gücünde ırk ve cinsiyet ayrımcılığının azalmasına bağlanmaktadır. Ayrıca, 1880 ile 1940 yılları arasında göçmen mucitlerin yoğun olduğu teknoloji sektörleri, 2000 yılına kadar huzlı büyüme göstermiştir.
Günümüzde orta gelirli ülkelerin temel becerilere erişimi genişletmeleri gerekmektedir. Daha fazla öğrenciyi liseden mezun etmeleri ve yetenek havuzunu genişletip derinleştirmeleri şarttır. Ayrıca, kadınların ve dezavantajlı ailelerden gelen insanların yeteneklerini ödüllendirme konusunda daha iyi bir iş çıkarmaları gerekmektedir.
Gelişmiş beceriler edinmek genellikle maliyetli bir iştir. Bu yatırımı yapan kişiler, ödüllerin büyük olmasını beklerler. Gelişmekte olan ekonomilerde bu ödüller genellikle yerel pazarda bulunmayabilir. Orta gelirli ülkelerde, yüksek vasıflı işçilerin yüzde 10’u Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da daha fazla talep gören yüksek seviyeli becerilerle göç etmektedir. Bu tür bir göç, vasıflı göçmenlerin ana ülkeleriyle bağlantılarını sürdürdükleri sürece, göç veren ülke için bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Orta gelirli ülkeler, diasporalarının bilgi ve deneyimlerinden faydalanabilirler.
Grafik: Büyük ve başarılı diasporalara sahip ülkeler, bilgi transferi için en yüksek potansiyele sahiptir.
Üçüncüsü, inovasyonu yaymak için bir pazar oluşturmak
İnovasyonların ikincil pazarı (örneğin, patent yeniden satışı veya lisanslama) en az inovasyonun kendisi kadar önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, bu pazar 1870 ile 1910 yılları arasında büyük bir rol oynamıştır. Mucitler, patentle ilgili işlemlerin karmaşıklığını aşmak için ülke genelinde 500’den fazla uzmanlaşmış kayıtlı patent acentesinin hizmetine başvurmuşlardır.
Küresel inovasyonların yayılmasını sağlayan bu tür pazarlar, orta gelirli ülkelerde yeterince gelişmemiştir. Yeni Dünya Kalkınma Raporu’na göre, Mısır, Hindistan ve Tunus gibi orta gelirli ülkelerdeki firmaların yüzde 10’undan daha azı lisanslı teknoloji kullanmaktadır. Hırvatistan ve Türkiye gibi nispeten daha zengin ekonomilerde bile firmaların sadece yüzde 20’si lisanslama yapmaktadır.
İnovasyonu yaymak, rekabeti teşvik eden, fikri mülkiyeti koruyan ve yenilikçi girişimlere sermaye erişimini açan kamu politikaları gerektirir. Bu, düzenlemeleri basitleştirmeyi, şeffaflık ve hesap verebilirlik kültürünü geliştirmeyi ve hem yeni girenler hem de mevcut oyuncular için eşit bir oyun alanı sağlamayı içerir.
Grafik: Yabancı teknoloji lisanslaması, orta gelirli ülke firmaları arasında sınırlıdır.
Günümüz orta gelirli ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri’nin orta gelirli bir ülke olduğu döneme kıyasla çok daha zorlu engellerle karşı karşıyadır. Bunlar arasında yaşlanan nüfuslar, yüksek borç ve iklim değişikliği bulunmaktadır. Ancak ilerleme kaydetmek hala mümkündür. Amerika Birleşik Devletleri’nden ders almak ve bu dersleri yerel koşullara uyarlamak önemli bir adım olacaktır.
*Söz konusu yazı, Prof. Dr. Ufuk Akçiğit ile Dünya Kalkınma Raporu 2024 direktörü Dr. Somik Lall’ın hazırlamış olduğu blog yazısından Türkçeye çevrilmiştir.
Blog yazısının orjinal hali: https://blogs.worldbank.org/en/developmenttalk/what-middle-income-countries-can-learn-from-america-s-innovation
Dünya Kalkınma Raporu 2024: https://www.worldbank.org/en/publication/wdr2024