Sosyal Medya

Cemre Yoldaş yazdı:  GÜN IŞIĞI SOYGUNU

26 Temmuz 2024

Dante “Cehennemin karanlık derinliklerine güneşin aydınlatıcı ışığı asla ulaşmaz” demiştir. Peki, insanlar güneşin aydınlatıcı ışığından bu dünyada mahrum bırakılırsa?

1696 yılının İngiltere’sinde hükümet artan eşitsizliğin ve zenginliğin önüne geçmek için vergilendirebilecekleri yeni bir şey arıyordu. İşte o an akıllarına vergi alabilecekleri yeni bir kaynak geldi: Pencereler.

Hükümete göre bir evdeki pencere sayısı o evin ihtişamını ve zenginliğini gösteren önemli bir göstergeydi. Çünkü ev ne kadar büyükse o kadar penceresi olması gerekirdi. Bu yüzden 10 tane pencereden az penceresi olan evler 2 şilin ev vergisi ödeyecek, 10 taneden daha fazla pencereye sahip olan evler ise pencere sayısına paralel şekilde artacak vergilere tabi tutulacaktı. Bu şekilde daha az pencereli evlerde yaşama olasılığı yüksek olan yoksullar teoride daha az vergi ödeyeceklerdi. Ancak bu hesaplama tersine bir etki yarattı ve eşitsizliğin daha da artmasına neden oldu. Adam Smith bu durumu söyle anlatmıştır: “Bir taşra kasabasında on sterlin kiralık bir ev, bazen Londra’daki beş yüz sterlin bir evden daha fazla pencereye sahip olabilir ve ilkinin sakini, ikincisinden çok daha fakir bir adam olsa da pencere vergisi düzenlendiğinde, daha fakir olan kişiler zenginlere göre devlete daha fazla destek katkısında bulunmaktadırlar.” Smith’in bahsettiği konu dışında eşitsizliği artıran başka bir konu daha gündeme gelmişti. Kasaba ve şehirlerde yaşayan işçi sınıfının bireysel evlerde yaşaması alışıldık bir durum değildi. Açmak gerekirse işçi sınıfının birçoğu tek konut olarak kabul edilen bu nedenle de ağır pencere vergisi değerlendirmelerine tabi olan büyük evlerin kiralık odalarında yaşarlardı. Vergiye tabi olan kişi evin sahibi olan kişilerdi ve onlar da bu vergiyi ödememek için bir yol bulmaya çalıştılar. Buldukları yol ise işçilerin ya da evdeki yardımcılarının yaşadığı odalardaki pencereleri sıkı sıkıya kapatmak oldu. Bunu da pencereleri duvarlarla örerek yaptılar. Mevzuatta pencere tanımı yeterli bir şekilde yapılmamıştı bu yüzden duvardaki en ufak havalandırma delikleri bile pencere olarak sayılıp vergilendirilebiliyordu. Bu yüzden ev sahipleri en ufak delik kalmayacak şekilde odalardaki tüm ışık ve hava alan yerleri kapatmışlardı.

Zengin ev sahipleri bununla yetinmedi, pencere vergisini oda kiralarını arttırmak için bahane olarak kullandılar. Pencere vergisinden dolayı kiracılar yaşam alanlarındaki yetersiz havalandırma ve güneş ışığından dolayı hem acı çektiler hem de daha yüksek kiralar ödemek zorunda bırakıldılar.

Peki, bu vergiler hükümete yeter miydi? Yetmedi… 1766 yapılan değişiklikle yüksek vergili evlerde 10 tane olan pencere sayısı 7’ye indirildi. Evlerinde 7 ve üzerinde pencereye sahip olanlar çok daha yüksek vergiler ödeyecekti. Bu durum sağlıksız yaşam koşullarının ve kiraların daha da artmasına sebep oldu.

Pencere vergisi, yalnızca ekonomik eşitsizlikleri artırmakla kalmadı, aynı zamanda halk sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkiler yarattı. Yetersiz havalandırma ve güneş ışığı eksikliği, tifüs, çiçek ve kolera gibi hastalıkların yayılmasına neden oldu. Işık eksikliği ayrıca, büyümeyi engelleyen B vitamini eksikliğine yol açtı ve Fransızların ‘İngiliz hastalığı’ olarak adlandırdığı raşitizmin yayılmasına sebep oldu. 1845 yılında Sunderland tarafından yayınlanan raporda vergi ödememek için kapatılan sayısız pencere birçok hastalığın ve ölümün birincil sebebi olduğu saptandı.

1696 yılında uygulanmaya konan, 1766 yılında yenilenen ve kötü bir üne sahip vergi ancak hemen kalkmadı. 155 yıl sonra tarihler 1851 yılını gösterdiğinde kaldırıldı. Söylemek gerekir ki, hükümetin isteğiyle değil devamlı yapılan kampanyalar neticesinde kaldırıldı. Bu kampanyalar, 1851 yılında ulusal bir kampanyaya dönüştü ve vergi bu mücadele sonucunda yürürlükten kaldırıldı.

Vergiler oldukça uzun süre insan yaşamının içindedir. Mısır’da firavunlar tarım ve hayvanlar üzerinden vergi toplarken, Antik Yunan’da savaş zamanlarında zenginlerden ekstra vergiler istenirdi. Orta çağ Feodal Sistemde kiliseler, halktan gelirlerinin yüzde 10’unu talep ederdi. İslam devletlerinde ise zekât ve cizye gibi dini temelli vergiler toplanırdı. İngiltere’nin Amerika kolonilerinden topladığı ağır vergiler, 1776 yılında Amerika Devrimi’nin nedenlerinden biri olarak kabul edilir.

Vergiler toplumların ekonomik ve sosyal yapısını finanse etmek için kullanılırken tüketici harcamaları ve yatırım teşviklerinin azalmasına da sebep olabilirler. Bu yüzden ekonomik büyüme üzerindeki olumsuz etkilerden bahsederken vergi artırımı bunlardan biri olarak sayılır. Teorik olarak, vergiler, vergilendirilen her şey üzerinde caydırıcı bir rol oynarlar. Örneğin kurumlar vergisi ticari yatırımları azaltırken katma değer vergisi (KDV) gibi dolaylı vergiler de tüketimi azaltır. Esasen, faaliyet yapma teşviki azalırsa yani vergi alınarak fiyatlar daha pahalı hale getirilirse, bireyler faaliyetlerin birçoğunu yapmaktan vazgeçer. Bu durum da mevcut olan büyüme üzerindeki doğrudan, olumsuz etkidir. Vergiler ayrıca ekonomiden para çekerek özel sektör talebini azaltır ve GSYİH’yi düşürür. Örneğin, gelir vergileri insanların eve götürdükleri maaşları azalttığından, harcayacakları daha az şey var. Hükümet bu vergi gelirlerini (kamu hizmetleri, sosyal güvenlik ödemeleri vb. yoluyla) harcamazsa ve bunun yerine kamu borcunu ödemek için kullanırsa, bu GSYİH ‘da doğrudan bir azalma demektir. O zaman neden ekonomik büyümeyi azaltan bir şeyi kullanmak istiyoruz? Çünkü aynı zamanda vergiler ekonomik büyümeyi dolaylı yoldan destekler.

İlk olarak vergiler hükümetlerin daha fazla harcama yapmasını sağlar. Hükümetler büyümeyi artıran alanlarda toplanan bu vergileri harcayabilirler. Ancak bu nokta hükümetlerin ekonomik büyümeye devam eden yerlerden topladıkları paraları ekonomik büyümeye daha fazla katkıda bulunan alanlara yatırım yapıp yapmamasına bağlıdır. Diğer bir ifadeyle bazı sektörlerde devletin topladığı vergilerle ekonomik büyüme azalacaktır. Devletin bu azalmayı dengeleyebilmesi için vergiyi kullanacağı sektör, vergiyi topladığı sektörden çok daha fazla ekonomik büyümeye katkı sağlayacak bir sektör olmalıdır.

İkincisi, iyileştirilmiş kamu maliyesi daha düşük ekonomik riske ve gelecekteki beklenen faiz oranlarının düşmesine yol açarsa, vergiler daha iyi bir iş ortamı yaratabilir.

Yukarıdaki iki madde daha da artırılabilir. Ancak görüldüğü gibi önemli olan verginin nereden geldiği ve dezavantajları en aza indirirken avantajlardan nasıl yararlanılacağıdır.

National Institute of Economic and Social Research (NIESR) verilerini kullana Ed Cornfort bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmaya göre her vergi ekonomik büyüme için iyi olmayabiliyor. Mesela Gelir vergisi oranının yükseltilmesi, GSYİH üzerinde açık ara en az olumsuz etkiye sahiptir. Kurumlar vergisi için ise bunun tersi geçerlidir. Kurumlar vergisi oranındaki bir artış, GSYİH ‘da ciddi ve olumsuz düşüşe yol açar. Potansiyel çıktıyı azaltır ve uzun vadede düşük üretkenliğe, yüksek enflasyonist baskılara ve kötüleşen ekonomik koşullara yol açar. Dolaylı vergilerdeki (KDV gibi) bir artış ise GSYİH’yı kurumlar vergisindeki artış kadar kötü etkilemez, ancak GSYİH’yı gelir vergilerindeki artıştan daha önemli ölçüde etkiler. Çünkü dolaylı vergiler büyük ölçüde fiyat kanalıyla işleyerek malların fiyatlarını artırır. Yapay olarak yükseltilen fiyatlar ise talebin azalmasına neden olur.

Dolayısıyla, tamamen büyüme perspektifinden bakıldığında, artırılacak ‘en kötü’ vergi kurumlar vergisi (şirket karları üzerinden alınan vergiler) olacaktır. Şirketler teşvikleri olmadığı zaman yatırım yapmazlar. Bu azalan yatırım kısa vadede ekonomi için kötüdür, ancak uzun vadede daha da kötüdür. Yatırım olmadan, üretkenlik düşer ve kötüleşen ekonomik büyüme daha da kötüleşir.

Vergiler konusundaki bir diğer önemli nokta ise kimin vergilendirileceği sorusuyla ortaya çıkar. Gelir vergileri kişisel geliri azaltır, bu da daha düşük tüketime ve daha düşük GSYİH’ya yol açabilir. Bu, önemli ölçüde gelirdeki değişikliklerin tüketimi ne ölçüde etkilediğine bakmak gerekir. Drescher ve diğerleri, 2020; Jappelli ve Pistaferri, 2014 yılında yapmış oldukları araştırmalarda düşük gelirli bireylerin tüketim harcamalarının gelirlerindeki değişikliklere, yüksek gelirli bireylere göre çok daha duyarlı olduklarını göstermişlerdir.

Ayrıca gelir vergisi yaşanan artışın işgücü arzı için caydırıcı bir rol oynamayacağı da önemli başka bir konudur. Eğer insanlara daha az ücret verirseniz daha az mı çalışırlar?

İktisat teorisi bu soruya birbiriyle çelişen iki cevap verir. İlki daha düşük ücretle, çalışmak için daha az teşvikiniz olacağı için daha az çalışmaya başlarsınız. İkincisi ise bireyler bir tüketim seviyesine sahiptir, her ay ödemeleri gereken ev kiraları, faturaları, mutfak alışverişleri vb. gibi sabit giderleri vardır. Bu yüzden tüketim seviyelerini korumak için de çok daha fazla çalışmaya başlarlar.

Vergi hakkında konu daha uzar da gider. Yukarıda da görüldüğü gibi ekonomi teorisine göre vergilerin alınmasının bazı önemli sebepleri vardır. Ancak, her ne sebeple olursa olsun hükümetler bireylerin yaşam haklarını ihlal etmemeleri gerektiğini bilmeleri gerekir. İngiltere’nin işçi ve yoksul kesimi tam 155 yıl boyunca karanlık ve vergi arasında bir seçim yapmak zorunda bırakıldı. İngiltere Batmayan Güneş olarak yükselirken bu zenginliğini sağlayan emekçi kesim aynı İngiltere’nin vergilendirme politikalarıyla karanlığa gömüldü. Güneşin parlak ışığı onların dünyasında söndürüldü. Yaşam ışığın eksikliğiyle solgunlaştı. Yoksul insanların kaybolduğu karanlık dünyanın hastalıkları onların tüm bedenine işledi. Adaletsiz ve eşitsiz vergilendirme yıllar geçse dahi hep kötü bir şöhrete sahip olacaktır.

Cemre,

 

 

 

Kaynaklar:

UK Parliament; “Window Tax”, Window Tax – UK Parliament

Michael Keen and Joel Slemrod; “Taxing the light of heaven”, Taxing the light of heaven | Princeton University Press

Maria S. Cox; Fritz Neumark; Charles E. McLure; “Taxation”, Taxation | Definition, Purpose, Importance, & Types | Britannica Money

Ed Cornforth; “Which taxes are best and worst for growth?”, Which taxes are best and worst for growth? – Economics Observatory

Katharina Drescher; Pirmin Fessler; Peter Lindner; “Helicopter money in Europe: New evidence on the marginal propensity to consume across European households

Author links open overlay panel”, Helicopter money in Europe: New evidence on the marginal propensity to consume across European households – ScienceDirect

Tullio Jappelli; Luigi Pistaferri; “Fiscal Policy and MPC Heterogeneity”, Fiscal Policy and MPC Heterogeneity – American Economic Association (aeaweb.org)

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları