Genel
Prof Erinç Yeldan: İklim değişkiliğiyle etkin mücadelenin önünde engel siyasi irade
“Aslı, astarı olmayan bir söylem tutturarak aslında Türkiye’nin enerji konusundaki fırsatları göz ardı ediliyor. Fosil yakıtlardan çıkmak, bir an önce yenilenebilir enerjiye dönüştürmek gerekiyor.”
DİKEN’den Mesude Demir’e konuşan Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi iktisatçı Prof. Dr. Alp Erinç Yeldan, AB’de kişi başına emisyon ortalaması düşerken veya en azından istikrar eğilimi varken Türkiye’de 2005 sonrasında çok hızlı bir artış yaşandığını belirterek, “Bu artış temposu devam ederse, Türkiye’nin karbon iklim diplomasisi anlamında yalnızlaşması ve itibarsızlaşması kaçınılmaz olacak” dedi.
Bu tehlikeye karşı ne yapılmalı? Dr Yeldan’a kulak verelim:
Yeldan, yeşil dönüşümün hep maliyetler üzerinden anlatıldığını, bedelin gelişmekte olan ülkelere ödetildiğini düşünenler bulunduğunu hatırlattı: “İklim değişikliğiyle mücadelede yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı dönüşüm yepyeni fırsatlar içeriyor. Dolayısıyla bunu yepyeni bir sanayileşmenin öncüleri olarak değerlendirebileceğimiz bir konjonktürdeyiz. Hatta şunu savunuyorum: Osmanlı, Sanayi Devrimi’ni uzaktan seyretti. Türkiye, İkinci Dünya Savaşından sonraki montaj hattına dayalı yeni sanayi, kimyasallar ve bilgisayar destekli üretimi de geç kavradı.
Fakat artık yeni sanayi devrimi yenilenebilir enerji üzerinden kurgulanacak. Türkiye yenilenebilir ekonomi, yeşil dönüşüm fırsatları sunan dijitalizasyon, otomasyon, robotik sanayilerle birleşecek olan bu yeni sanayi türünü artık kaçırmamalı. Bu fırsatı yakalayabilecek hem doğal kaynaklarımız hem de insan, eğitimli işgücü birikimimiz var.”
‘Tek eksiğimiz siyasi irade’
Türkiye enerji ithalatı bağımlısı bir ülke. Doğalgaz, petrol, kömür ithal ediliyor.
Yeldan, Türkiye’nin güneş, rüzgar ve başka yeni enerji türlerini devreye sokarak yenilenebilir enerji kaynaklarının bir üssü haline gelebileceğini söyledi. Yeldan, Türkiye’nin şişe cam sanayinde Avrupa’daki önder ülkelerden olduğunu hatırlatarak şu örneği verdi: “Bu teknolojimizi, üstünlüğümüzü güneş enerjisi panelleri üretimine yönlendirebiliriz. Türkiye’yi pekala bir güneş enerjisi panel üretim üssü haline getirebiliriz. Bunun için hem teknolojiye hem de doğal kaynaklara sahibiz. Tek eksikliğimiz siyasi irade.”
Sanayi devrimlerinin hiçbir zaman KOBİ’lerin, küçük aile şirketlerinin risk almasıyla olmadığını vurgulayan Yeldan şöyle devam etti: “Bu tür sanayiler, büyük sabit sermaye yatırımları, büyük riskler hep devletin hatta ordunun savaş sanayinin bir parçası olarak gelişti. Riskli, yüksek sabit maliyetli ve dolayısıyla devletin çok önemli işlevi, rolü olacağı sanayiler. Enerji dönüşümü, fosil yakıtlardan çıkarak, net sıfır emisyonlu bir coğrafya hedefi sadece maliyetler değil, önemli fırsatlar da sunuyor. Yeşil bir dönüşüm, hem cari işlem, hem dış ticaret dengemizde hem istihdamda hem de finansmanında çok önemli olanaklar sunuyor. Bunlar göz ardı ediliyor veya dile getirilmiyor.”
Fosil endüstrisinin lobisi Türkiye’de de çalışıyor
Peki neden?
Yeldan bu soruyu, “Nedeni çok basit. Fosil endüstrisinin küresel lobisi var” diyerek yanıtladı.
Bunun Türkiye içinde de uzantıları var. Yeldan şunları söyledi: “Hele AKP’nin doğrudan doğruya madencilik ve imar rantlarına dayalı, saman alevi gibi büyüme hamleleriyle Türkiye’yi idare etmek, deyim yerindeyse durumu idare edip, yepyeni bir yandaş rantiyel gruplar yaratma stratejisine tam denk düşüyor.
Türkiye iklim değişikliğiyle mücadelede öyle bir kalıcı, yaratıcı bir söylem geliştirmiyor. Siyasi iradesini de eski tip sanayilerden yana kullanıyor. Burada da argüman çok basit. ‘Enerji güvenliğine ihtiyacımız var. Türkiye enerji açığı olan bir ülke. Kaybedecek vaktimiz yok’ deniyor. ‘Dünya kirleticilik haritasında da küçük bir sorumluluğa sahibiz’ söylemlerine sığınılıyor. “
“Aslı, astarı olmayan bir söylem tutturarak aslında Türkiye’nin enerji konusundaki fırsatları göz ardı ediliyor. Fosil yakıtlardan çıkmak, bir an önce yenilenebilir enerjiye dönüştürmek gerekiyor.”
Kapitalist ABD’de bile yeşil dönüşümü kamu destekliyor
Şeffaf, denetlenebilir, liyakata dayalı yeni bir devlet girişimciliği modeli sanayi hamleleri yapıyor. Japonya, Kore, Çin, Güney Afrika, Meksika, hatta kapitalizmin hegemon gücü ABD’de olduğu gibi. 2022’de ABD’de Biden yönetimi gerek Çin gerekse AB ile rekabet edebilmek için enflasyonu düşürme yasası tasarısını devreye soktu. Bu ABD’nin önümüzdeki 30 senede kendi yeşil sanayini, enerji kaynaklarını nasıl dönüştüreceği, enerji maliyetlerini ucuzlatarak enflasyonla mücadelenin yapısal kaynaklarını yaratma stratejisi. Özetle, kamu yeşil dönüşüm için 350 milyar dolar para ayırdı.
Yeldan devletin gelişen teknolojiler, bilim dalları, sanayi sektörlerine öncülük etmesinin doğal olduğunu söyledi: “Elbette ki üretim, planlama, istihdam aşamasında devletinde rekabetçi, liyakat prensibine dayalı istihdam, üretim, yatırım stratejilerinin olması gerekir. Elimizde Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) deneyimi var. ‘Devlet her şeyi israf eder, özel sektör de her şeyi verimli, planlı, optimal yapar’ düşüncesi tamamiyle gerçek dışı. IMF’nin kendi hazırladığı küresel ekonomiye ilişkin çok çarpıcı uyarılar var. Özel sektör giderek hiper tekelleşen, oligopolleşen, dünya ticaretinin üçte ikisini yönlendiren, muazzam kaynak israfına yol açan, doğanın tahribatına acımasızca sürdüren bir yapı.”
Kaynak: Türkiye’nin iklim değişikliğine karşı hedefi var, icraatı yok!, Diken