Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Yoksunlukla övünmeyi bırakın…’
7 Mayıs 2024Merkez Bankası fiyat gelişmelerini değerlendirirken, gıdada yıllık bazda fiyatlar düşerken, hizmet maliyetlerinin enflasyonu yukarı yönlü tetiklediği değerlendirmesinde bulundu. Öncelikle ülkede gıda fiyatları düşmüyor.
Bunun için büyük iktisadi araştırmalar yapmanıza gerek yok. Sadece çarşıya pazara çıksanız, gerçeğin bu olmadığını görürsünüz. Mukayese yaptığınız kalemler mevsim başı ürün fiyatlarıyla, daha sonra oturan fiyatlar arasındaki muhakeme ise, yine kalem oynatıyorsunuz demektir.
Elbette örneğin erikte çıkış fiyatıyla sonraki haftalardaki fiyatı mukayese ederseniz düşüş görürsünüz. Ama iki hafta üst üste aynı gramajda ürünlerin alınamadığı bir ekonomi gerçeğinin gölgesinde, bu tip rakamsal tespitler sadece insanlarla aranızdaki uçurumun artmasına neden olur.
Öte yandan bu faktörü etkileyen bir başlık da olabilir. Onun da hakkı verelim. Şayet tüketim düşüyorsa, burada hacimsizlikten, yani talep eksikliğinden kaynaklanan fiyat gerilemeleri ortaya çıkabilir. Fakat buna enflasyonla mücadele diyemezsiniz. Bu bildiğiniz yoksunluktur.
Nereden çıkarıyorum bunu? İstanbul Planlama Ajansı’nın son raporuna göre, katılımcıların yüzde 60,9’u gıdada satın aldığı miktarı azalttığını belirtiyor. Bunun yoksunlukla beslenen talepte daralma yaratıp, enflasyonu dizginlediğini düşünüyorsanız büyük bir yanılgı içindesiniz demektir.
Zira bir ürünün tüketilmemesi, enflasyon rakamlarını dizginler, ama öte tarafta imal edilen satılamadığı ya da değerini bulamadığı için üretim gücünüzün kaybolmasına neden olur. Aradaki ilişkiyi göz arda ederek sadece rakam peşinde koşamazsınız.
Meselenin yoksunluk olduğu o kadar belli ki: Araştırmanın şu tespitini paylaşayım: “Katılımcıların yüzde 60,9’u satın aldığı gıda miktarının azaldığını belirtti. Katılımcıların yüzde 58,7’si indirime giren gıdaları tercih etme sıklığının arttığını belirtti. Katılımcıların yüzde 97,8’i ekonomik sebeplerle gıda çeşidinin azalttığını belirtti. Yüzde 59,1’i geçen seneye göre satın aldığı gıda çeşidinin azaldığını belirtti.”
Üzerine konuşulmayan gerek bırakmayacak kadar net bir yoksunluk fotoğrafı karşımızda… Şayet ülkedeki asgari ücret ya da emekli aylıklarını bu gerçek üzerinden okumazsanız, çok daha sıkıntılı başlıklara doğru yelken açıyoruz demektir.
Ayrıca bu araştırmaya katılanların önemli bir bölümünün ulaştırmadan başlayarak yetişemedikleri diğer maliyet kalemleri, yapamadıklarını söyledikleri ödemeler, ödenemeyen kredi kartı borçları gibi bir dizi tespit de eş zamanlı okunmaya muhtaç görüntü veriyor.
Her 11 kişiden sadece yüzde 21’i geçinebildiğini söylüyorsa, İstanbul gibi, nüfusun dörtte birinin yaşadığı bir metropol üzerinden ciddi ekonomik sorunlar söz konusu demektir. Ama elbette buna da gözlerinizi kapatabilirsiniz.
Siz gerçekçi olmayan rakamlarla elde edilen not artırımlarına, ve 5 sene sonra kimin aday olacağına dair gündemlerinize dönün. Sokağın gerçeğine ve bugününe sırt çeviremezsiniz.