Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Patron olmak zor iş…’
14 Mart 2024Dünyada iş yapma modellerinin değiştiği, hatta talimat komuta zincirinden çok ekip ruhunun öne alındığı, yeteneklerin doğru kullanıldığı bir ekonomiye doğru koşarken, ülkemizdeki işletmelerin mevcut yapısı en büyük açmazımızı oluşturuyor.
Aile işletmelerinden patron firmalarına kadar tabanda bu özelliği sergileyen Türk reel sektörünün de işini dönüştürürken, kendisini de yeni koşullara adapte olacak şekilde farklılaştırması gerekiyor.
Eski çağın işletmelerinin yenilenmesi, patronculuk oynayanların ortadan kalkması, büyük çaplı şirketlerde yönetim kurullarının asli görevi olan vizyon ve gelişime odaklanırken, küçük işletmelerde yetki devrini öngören uygulamalara geçilmesi gerekiyor.
Elbette bu iş akşamdan sabaha olmuyor. Belli bir süreç var ve buna uyum sağlayabilenler ayakta kalacak. Bunun için de öncelikle doğru bir dil kullanımı ve bilinçlendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Fakat ne yazık bazen sahada yaşadığınız, duyduğunuz gördüğünüz işlerin bırakın dönüşmesinde, bilinçlendirmesinde bile kolaycılığa kaçıldığını, hatta amiyane tabirle tribüne oynanmaya devam edildiğini görüyorsunuz.
Ülkemizde faaliyet gösteren, önemli, kurumsal ve büyük firmalardan birinin reklamına takıldım. Diyor ki reklamda ‘patron olmak zor iş.’ Neden zor sorusunun yanıtını da reklama yerleştirmişler ve sayıyorlar.
Bu bakış açısıyla işyerindeki neredeyse tüm işleri patron yapıyor. Biz işletmelerimizi bu yapıdan kurtarmaya çalışırken, algının yüksek olduğu kredi gibi konularda hizmet sunanların, bankaların bu dili geliştirmiş olması çok üzücü.
Çünkü her şeyi kendi yapmaya çalışanlar, bunu beceremedikleri gibi, profesyonellerle çalışmayı da başaramıyorlar. Maddi ve manevi ihtiyaçları karşılamak bir kenara dursun, patronculuk oynadıkları için işletmelerinin bir tüzel kişilik olduğunu unutup, evlatları gibi davranıyorlar, bunu çocuklarına yapmaması gerektiğini bile unutuyorlar ve hata da tam burada başlıyor.
O noktadan sonra matematikten, bilimden çok duygusallığın konuşulduğu, çocuklara işletmelerin devredilemediği, devredildiğinde dizginlerin bırakılmadığı, günün sonunda işletme batarken, önce çocukların işletmeleri terk ettiği yapılar ortaya çıkıyor.
Bir dönüşüm yaratacaksak, bu dönüşüm zihniyetle başlıyor. Öncelikle reklam için bile olsa nasıl bir dil kullandığımıza dikkat etmeli, yanlış mesajlar vermemeliyiz.
Çünkü bugün çok masum gözüken bu yaklaşım, kısa zamanda içinde yarına ulaşamayan işletmeleri, patronculuk oynamaktan girişimciliğe soyunamayan müteşebbisleri, yarının gerçeği ışığında ülkenin batan işletmeleri haline aday yapıyorlar.
Lütfen artık değişimi konuşalım ve bu değişimin önce zihniyette, sonra dilde ve akabinde eylemde başladığını unutmayalım.