Ekonomi
Güldem Atabay: Nakit bütçe açığı patladı, seçim ekonomisi faiz artışı olarak dönecek
Eğer 2026’da tek haneli TÜFE enflasyonu ciddiye almamız gereken bir hedefse, faiz artışlarının devamı yanında seçici sıkı maliye politikasının da devreye etkin şekilde girmesi gerekli.
Seçim kazanmak için bütçe kapakları sonuna kadar açılıyor. Hazine tarafından açıklanan Ocak 2024 nakit bazlı bütçe açığı 206 milyar TL ile geçen sene ocak ayında kaydedilen 54,3 milyarın kabaca dört katına kadar genişlemiş durumda. Aşağıdaki grafikten durumun vahameti çok daha çarpıcı şekilde görülüyor zaten.
Detaylarda, gelirlerdeki artış yıllık %113,5 olurken, harcamalardaki büyüme %140’la sıkı maliye politikasının uzağına bile yaklaşmadığımızı gösteriyor. Faiz dışı harcamalardaki artış %121 olurken faiz harcamaları değer kaybeden TL ve artan faizler eşliğinde %439 gibi olağanüstü bir seviyede.
Hazine’nin bu açığın finansmanında iç borçlanma yanında bir süredir artan mevduat hesabını kullandığını izliyoruz.
TCMB Başkan değişimi ile Şimşek tarafından bir kez daha dezenflasyon sürecine bağlılık ilan edildi. Ancak maliye politikası ile para politikasının hedefleri arasında hiç uyum yok. Bu sürece yerel seçim öncesi beklenen mali genişleme olarak bakmak ise çok tatmin edici bir yaklaşım olmaz. Çünkü, maliye politikasında harcama kısmadan enflasyon açısından atılan hesapsız adımlar, önce Temmuz 2023’te yapılan yüksek vergi artışları arkasından Ocak 2024’te yapılan kamu fiyatlarındaki ayarlama zaten enflasyona önemli bir ivme vermiş durumda.
Bu ivmeyle Mayıs 2024’te TÜFE enflasyonunu %70 bekleyen TCMB, ilk çeyrek harcama tablosu karşısında sene sonu %36 beklentisini er ya da geç yükseltmek zorunda kalacak. Büyük olasılıkla Mayıs zirvesi daha yüksekte oluşacak, yılın 3. Enflasyon Raporunda TCMB sene sonu beklentisini %45 üzerine çekecek.
Eğer işlerin bu şekilde ilerlemesini istemiyorsa ve yeni Başkan Karahan’ın Şimşek’in yarattığı alanla dezenflasyonla mücadeleyi likidite yönetiminden öteye güçlendirecek niyeti gerçekten varsa, yerel seçimlerin hemen ardından politika faizini %45’ten %50-55 aralığına çekmek durumunda kalacak.
Eğer 2026’da gerçekten tek haneli TÜFE enflasyonu ciddiye almamız gereken bir hedefse, hatta 2025 sonu %14 TÜFE enflasyonu konusunda dahi ciddiyet varsa hükümet açısından para politikası faiz artışlarının devamı yanında seçici sıkı maliye politikasının da devreye etkin şekilde girmesi gerekli.
Daha fazla vergi artışı ya da vergiyi daha fazla tabana yaymak bu aşamadan sonra enflasyonla mücadelede ters yönde etki yapmakta. Bütçe açığını daraltarak enflasyonla mücadeleye katkı vermenin yolu daha fazla vergi artışları üzerinden değil, deprem hariç cari harcamaları kısıtlayıcı önlemler üzerinden gelmek zorunda. Servet açısından vergisel adımlar eşlik etmek durumunda. Deprem giderleri hariç faiz dışı fazla vermenin kamunun gündemine girmesi gerekiyor. Yerel seçim ardından gelecek dönemde bu adımların atılması için uygun bir zaman olsa da politik açıdan ne kadar arzu edildiği ayrı bir tartışma konusu.