Ekonomi
Türkiye’nin Olası Afganistan Görevi ve NATO’nun Yeni Dönemi
Brüksel’de yapılan NATO 29. Liderler Zirvesi’nin ardından Türkiye’nin, Afganistan’da Kabil Havalimanı’nın korunmasını üstlenmesi olasılığıyla ilgili farklı yaklaşımlar gündemdeyken, NATO’nun yeni…
Brüksel’de yapılan NATO 29. Liderler Zirvesi’nin ardından Türkiye’nin, Afganistan’da Kabil Havalimanı’nın korunmasını üstlenmesi olasılığıyla ilgili farklı yaklaşımlar gündemdeyken, NATO’nun yeni dönemi için, demokratik yapıları koruma ve Çin’e karşı hazırlık yapılması amaçları öne çıkıyor.
Türkiye’de muhalefet cephesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Afganistan’da Kabil Havalimanı’nın korunması göreviyle ilgili olası çatışma riskine işaret ederek “muharip görev” niteliğini sorguluyor. Bu bakımdan muhalefet, Afganistan’da yeni görev üstlenilebilmesi için TBMM’den yeni tezkere ile onay alınması gerektiği görüşünde. Bunun yanı sıra uzmanlar, Afganistan’da görev alınmasıyla NATO ittifakı ve ABD’yle, Türkiye’nin yeniden dayanışmasını ortaya koymayı amaçladığını işaret ediyor. Ancak tıpkı muhalefet cephesinde olduğu gibi TSK’nın muharip güç olmaması gerektiği görüşü de var.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 14 Haziran’da yapılan NATO 29. Liderler Zirvesi, hem Türkiye’nin ittifak bünyesindeki rolü hem de uluslararası ilişkilerde gelecek döneme ilişkin etkisi itibariyle tartışılıyor. Uzmanlar, özellikle NATO’nun yeni dönemi için Çin faktörü itibariyle şekillenme yaşandığı görüşünde birleşiyor.
Dış Politika Enstitüsü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ali Serdar Erdurmaz, VOA Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, Afganistan’da, Taleban’la ilişki kurulması mümkün olursa TSK’nın yeni görev alabileceğini ancak olası bir çatışma durumunda, NATO’nun nasıl bir destek vereceğine de karar verilmesi gerektiğine işaret etti. Türkiye’nin ABD’yle yeniden stratejik işbirliği kurmak ve ittifak içinde dayanışma rolünü ortaya koymak amacıyla, Afganistan’da görev almaya istekli göründüğünü kaydeden Erdurmaz, Kabil Havalimanı’nın korunması göreviyle ilgili pek çok soru işareti bulunduğunu vurgulayarak, özellikle Taleban faktörüyle ilgili değerlendirme yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Güvenlik politikaları uzmanı, Emekli Tuğgeneral Ali Er ise, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, TSK’nın muharip yeteneğiyle ilgili hiçbir kuşku olmamakla birlikte şimdiye kadar olduğu gibi Afganistan’da muharip görev almama kuralına sadık kalınması gerektiği düşüncesinde. TSK’nın eski bir mensubu olarak Türk askerinin Afganistan’da ABD’nin çekilmesi noktasında doğacak güç boşluğunda muharip görev niteliğine sahip havalimanı korumasındaki riskleri vurgulayan Er, Cumhurbaşkanı’nın Brüksel’de havalimanı koruması görevi için Pakistan’la işbirliği önerisiyle aslında NATO’nun kabul etmeyeceği bir öneri sunduğu görüşünde. Er, Çin’le stratejik derinlikte ilişkiler kurmuş olan Pakistan’ın, Afganistan’daki askeri varlığına NATO’nun olumsuz yaklaşabileceğini aktardı.
Her iki uzman isim de NATO’nun yeni dönemi açısından Çin’e karşı hazırlıklı olunması konseptinin ortaya çıktığı görüşünde. Erdurmaz, yeni dönem için NATO’nun Birleşmiş Miletler’in (BM) askeri kanadı gibi insan hakları, demokratik yapıları koruma iddiasını da sunduğu analizini paylaştı. Er ise, küresel ısınma kaynaklı olarak Arktik bölgede değişecek deniz trafiği bakımından ABD’nin artık Avrupa’nın özellikle kuzey ülkelerinde tecrübeye ihtiyaç duyduğunu belirterek amacın, Çin’in 2040’lı yıllardaki askeri ve ticari kapasitesine karşı hazırlıklı olmak olduğunu anlattı.
“Afganistan’da pek çok soru işareti var, Taleban’la nasıl ilişki kurulacak?”
VOA: NATO’nun ayrılışıyla Afganistan’da Türkiye’ye Kabil Havalimanı koruması görevi verilmesi ihtimalini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Pakistan önerisiyle göreve ‘hayır’ denilmesini umuyorum”
“NATO, BM’nin demokratik yapıları da koruma enstrümanına dönüşüyor”
VOA: NATO’nun 29. Liderler Zirvesi’nin sonuç bildirgesini nasıl yorumluyorsunuz?
Prof. Dr. Erdurmaz: NATO’nun kuruluş nedeni Sovyetler Birliği’ydi sonra Varşova Paktı ortaya çıktı ve iki kutuplu bir sisteme karşı NATO, Batı’yı savunmaya yönelik bir askeri örgüt olarak gündeme geldi. Fakat 2010’daki yeni stratejik konseptle NATO’nun, ekonomik çıkarları da koruması yönünde yeni yaklaşım ortaya konuldu. Bununla birlikte NATO, Afganistan’a müdahale etti. Kendi bölgesi dışında da kendisini tehdit eden olaylara müdahale edecek bir konsept ortaya konuldu. ABD’de Donald Trump’ın görev almasıyla birlikte NATO’ya karşı Amerikan’ın ilgisinin biraz ötelendiğini görüyoruz. Bu nedenle NATO’da belirsizlik ortaya çıktı ve birlik içinde hareket edemiyorlardı. Şimdi ABD’de Biden’ın gelişiyle birlikte yeniden Amerika ‘lider’ mottosuyla NATO ittifakıyla AB’yle, transatlantik ilişki açısından müşterek hareket etmeyi gündeme getiriyor. NATO’yu öne çıkartmak suretiyle AB’nin, Fransa’nın öncülüğünü yaptığı kendi ordusunu kurma hayalini biraz ötelemeye veya bunu engellemeye yönelik bir yaklaşım olduğunu ele alabiliriz. Ve hatta AB’yle, Amerika’nın Çin’e karşı da müşterek hareketi gündeme geliyor. Yeni stratejide, NATO, askeri olarak oldukça güçlü ama siyasi ayağı da güçlendirmek suretiyle önemli bir örgüt haline getirilerek dünyadaki bütün krizlere müdahale edebilecek, insan haklarını, hukukun üstünlüğü ve demokratik yapıları koruma açısından ortaya çıkabilecek çatışmalara müdahale edebilecek ve ekonomik siyasi dengeleri sağlayabilecek bir yapı oluşturmaya çalışıyor. Bu bakımdan önemli bir yaklaşım olarak ortaya çıkıyor. NATO’yu özellikle BM’nin bir enstrümanı halinde dünyadaki bütün çatışmalara ekonomik siyasi ve gerekirse askeri müdahaleler yapmak suretiyle etkin bir enstrümana dönüştürme amacı olduğunu değerlendirebiliriz. Türkiye’nin de bunun içinde yer alması aslında bizim için bir şanstır. Çünkü herkes orada eşit ve genelde kararlar konsensüsle alınıyor yani oy birliğiyle alınıyor, herhangi bir devlet itiraz ettiği takdirde o karar geçmiyor. O bakımdan itiraz hakkına sahipsiniz herkes eşit o açıdan bizim için bir şans. Türkiye’nin de NATO üyesi ülkesi olarak bu dayanışmayı hem siyasi hem askeri açıdan katkıda bulunmak suretiyle Afganistan’da olduğu gibi kendi stratejik önemini de ortaya koymak suretiyle, ulusal çıkarlarımızı koruyabileceğimizi değerlendiriyorum.
“1991’den sonraki en önemli zirve toplantısıydı, Çin’e karşı hazırlanılıyor”
Emekli Tuğgeneral Ali Er: 14 Haziran NATO Liderler Zirvesi’ni, 1991 Roma Zirvesi’nden sonra en önemli stratejik açılımlara adım olarak görüyorum. 1991 Roma Zirvesi’nde liderler, NATO’ya, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından yeni bir stratejik konsept için görev verdi. Bu zirvede yine NATO Genel Sekreteri’ne yeni bir stratejik konsept hazırlanması görevini verdi. Bu zaten 2030’a değin süreci değerlendiren akil adamlar raporuyla hazırlandı. Burada transatlantik bağın yeni bir döneme girdiği ifade edildi. Bunun Arktik bölgede küresel ısınma kaynaklı jeopolitik değişimlere ön almak için alınmış bir karar olduğunu düşünüyorum. ABD Başkanı Biden, kabinesini açıkladığı günlerde ilk açıkladığı isimlerden birisi John Kerry idi. Kerry, Amerikan siyasetinde dış politikadaki uzmanlığı ve ehliyeti konusunda tereddüt edilmeyen bir kişi ama Biden, Kerry’i ABD Başkanlığı İklim Özel Temsilcisi olarak atadı ki, bu belki çoğu kişi tarafından anlaşılamadı. Ama dünya küresel ısınmayla coğrafi açıdan stratejik bir değişime gidiyor. Artık Arktik Okyanus’un 2030’ların ortalarından sonra belirli mevsimlerde deniz trafiğine açık olabileceğine dair bilimsel raporlar var. Bu dünyayı değiştirecek. Neden? NATO’nun şu an yakın tehdidi Rusya, uzak tehdidiyse Çin. Şu an Çin donamasındaki perspektifine bakarsanız, bugün iki adet olan uzun menzilli muharip deniz gemisi, 2040’larda 6 adete kadar çıkacak. Çin’in şu an nükleer uçak gemisi yok ama ileride bunlara sahip olacak. Bunu Çin büyük bir ihtirasla yapıyor. Dolayısıyla Çin’in 2040’larda, sadece dünyanın üretim merkezi değil yönetim merkezi olma stratejik vizyonuyla hem ekonomide hem askeri alanda hem de uluslararası ilişkilerde adımlar attığını görüyoruz. Eğer NATO aracılığıyla 2040’lar dünyası için küresel ısınma meselesine tedbir getirilemezse Çin’in, bugün Rotterdam’a göndereceği bir gemisini Panama Kanalı üzerinden 12.600 mil yol katetmesi gerekirken, Arktik bölgeden 7900 mil yolla gidebilecek. Bu yüzde 40’a yakın bir ulaşım tasarrufu. Mevcut durumda ABD’nin ‘stratejik intikal kabiliyeti’ dediğimiz çok büyük bir gücü var. Bunun dünya üzerinde benzeri yok. ABD, 4500 mil kıstasında, doğuyla batı arasındaki geçiş süresine sahip ve bu mesafede bölgesel güç dengelerini değiştirecek muharip güçlerini aktarabilme kapasitesi anlamına geliyor. Şimdi NATO ittifakı bakımından ABD’nin de kutuplardaki erime nedeniyle yeni deniz yollarını kontrol amaçlı olarak Grönland Adası’nın kontrolü, Norveç, Danimarka, Hollanda gibi Arktik bölgeye çok daha yakın olan tecrübe sahibi ülkelerle işbirliğine ihtiyacı var. Keza Amerika, ikinci filosunu tamamıyla Arktik bölgede görev yapacak kapasiteye kavuşturuyor, buz kırma gemileri de olan özel bir Arktik kurmaya çalışıyor. Bununla ilgili tatbikatlar yapıldı. NATO Zirvesi’nin sonuçları itibariyle kritik olan diğer bir konuysa, Donald Trump’ın bir anlamda ‘Haydi beyler eller cebe çağrısı’ bu sefer resmen yayınlandı. NATO Genel Sekreteri’ne yeni strateji konsepti görevi verilirken üye ülkelereyse, bunun uygulanabilirliğini sağlayacak şeklide savunma harcamalarını ve altyapılarını geliştirmeleri görevi verildi. Ayrıca zirvede, liderler tarafından özellikle BM, G-20 gibi uluslararası toplantılarda ortak hareket etme kararı alındığı ifade edildi. Şimdi bu çok önemli. Bu Türkiye’yi de çok ilgilendiriyor ve bunun üye ülkeler açısından kendi devlet egemenlik iddialarıyla ben pek uyumlu olduğunu da düşünmüyorum.
VoA