Çetin Ünsalan: Bilgisizlik mi; fırsatçılık mı?
7 Ocak 2024Türk Lirası mevduatın desteklenmesi amacıyla gündeme gelen döviz kazancına yüzde 40 vergi olarak kamuoyuna duyurulan mesele, sadece kazançta vergi tartışması üzerinden konuşuluyor ama gerçekten bir kazanç olup olmadığının ve bunun ekonominin sağlaması olduğunun üzerinde durulmuyor.
Bir dönem benzer bir durumu kuyumcular yaşıyordu. Raflarına koydukları altın, süreç içinde para ve emtia piyasaları açısından değerlenince, aradaki TL farkının kazanç olarak kabul edilip, vergilendirildiğini biliyoruz.
Oysa bu bir tarafta insanların sermayelerine fiktif kazanç uygulaması anlamına gelir, öte tarafta paranın yıpranma gerçeğinin yok sayıldığı manası çıkar. Döviz hesabına yüzde 40 vergi yaklaşımı da buna benziyor.
Koca bir ülkenin maliyesi de aynı noktadaysa, ‘paramı neye yatırırsam kazanırım’ diyen vatandaşa, ortada bir kazanç olmadığını, bunun satın alma gücünü korumak anlamına geldiğini boşuna anlatıyoruz demektir.
Ortada bir döviz kazancından bahsedeceksek, bu kur farkının yüzde 40’ı üzerinden vergilendirilecek bir başlık olamaz. Ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı bile böyle söylüyorsa, yani döviz kazancı tanımını yapıyorsa adama sorarlar: Bilgisizlikten mi, fırsatçılıktan mı böyle konuşuyorsun?
Çünkü gerçek bir kazançtan bahsedebilmek için, kur farkından kaynaklanan TL’yi masaya koyar, onu enflasyon yıpranması ile sadeleştirir; ancak ondan sonra bir kazançtan söz edebilirsiniz.
Günümüzde vatandaşın da en büyük yanılgısı bu. 18 TL’den aldığı doları 30 TL olduğunda, 12 TL para kazandığını zannediyor. Oysa bunun sadece bir satın alma gücü koruması anlamına geldiğinin farkında değil. Zira bu makasta bir değerlenme, aynı zamanda TL’nin satın alma gücünün değersizleştiği manasına gelir.
Peki gerçekten bilmiyor olabilirler mi? Cari açık değerlendirmelerine baktığınızda, olabilir. Örnek mi? Ağustos 2022’de cari açık 40 milyar dolardı. Ağustos 2023’te ise 57 milyar dolar oldu. Bu durumda sadece 17 milyar dolarlık farktan mı bahsedebilirsiniz?
Hayır; dolar basmadığınıza göre bunun TL karşılığında size olan maliyetini ortaya koymak durumundasınız. Ağustos 2022’de dolar / TL kuru 18,19 seviyesindeydi. Yani 40 milyar dolar cari açıkta TL maliyetiniz 727 milyar 600 milyon TL idi.
Ağustos 2023’te dolar /TL kuru 26,71 idi. Bu durumda 57 milyar dolar açıkta TL maliyetiniz 1 trilyon 522 milyar TL yapar. Yani görüldüğü gibi dolar bazında baktığınızda açık sadece yüzde 40 artmışken, TL bazında maliyeti yüzde 100’ü aşmıştır.
Dolar basma yetkiniz olmadığına göre, bu paranın karşılığını çalışıp, TL olarak üretecek ve dolara çevireceksiniz demektir. Bu durumda da cari açık cephesindeki kötüleşme yüzde 40 değil, yüzde 100 üzerinden hesaplanır.
Meselenin tam tersini düşündüğünüzde, dövize yatırılan bir paranın enflasyon yıpranmasından ayrı düşünülerek vergilendirilmesi mümkün olabilir mi? Olur diyorsanız ya finansal okuryazarlığınız yok ya da kurnazlık yapıyorsunuz demektir.
Son söz. Bu hamleye rağmen inanılmayan bir enflasyon açıklaması ve faiz uygulaması çerçevesinde dolardan TL mevduata dönüş olur mu? Olmaz. Para sadece ekonominin dışına yastık altına kaçar. Bunu da göremiyorsanız, zaten ekonomiyi yönetemiyorsunuz demektir.