FÖŞ yazdı: Cumhuriyet 200cü Yaşgününü görebilecek mi?
29 Ekim 2023Fani hayatımın en anlamlı ve mutlu gününü yaşıyorum. Cumhuriyetimizin 100cü yılı hepimize kutlu olsun. Tek ve gerçek önderim Mustafa Kemal Atatürk de huzur içinde yatsın, çünkü tersine tüm anektodlara rağmen kurduğu Cumhuriyet o kadar köklü, popüler ve kullanışlı ki, kimsenin gücü onu yıkmaya yetmez. Hele bir avuç vasat zekalı, AKP zengini, cahil softanın böyle bir projenin altından kalkacağını düşünmek safi paranoya.
Türkiye bin yıldır süregelen halk geleneği olan liderin dinini ve siyasi görüşünü benimsemiş görünen, üstü ince bir Müslümanlık cilası ile örtülü seküler-Şamanist bir toplum. Gün geçtikçe de dinden uzaklaşıyor, sembolizme ve külte kayıyor. Öte yanda Atatürkçülük genç neslin bir numaralı siyasi kimliği.
El Monitor’da Amberin Zaman’ın kaleme aldığı çok düşündürücü bir makale var, okumanızı dilerim. Zaman’a göre Erdoğan’da Atatürk kompleksi var. 25 yıldır elinden geleni ardına koymadan çabalamasına karşın Türkiye bir arşın dahi daha dindar değil.
Burhanettin Duran’ın da çok beğendiğim bir teşhisi var: “1950’de çok partili hayata geçişle birlikte Tek Parti döneminin radikal reformlarından uzaklaşıldığını ve böylece Cumhuriyet’in tehlikede olduğunu iddia eden Kemalist kesimlerin Cumhuriyet algısı “korku” üzerine oturuyor. Kastettiğim ülkemizin çevresindeki iç savaş ve terör örgütlerinin toprak bütünlüğümüze yönelik tehditleri değil.
Demokrat Parti dönemi ile başlayan ve AK Parti iktidarı ile zirveye çıkan Kemalist “korku”, kendini ülkenin sahibi ilan eden vesayetçi bürokrasinin ayrıcalığını kaybetme korkusudur”.
Naçizane bir ekleme yapayım, bürokraside vesaitçi Atatürkçü filan kalmadı da, muhalif seçmen, özellikle orta ve üst gelir grubuna dahil olanlarda Cumhuriyet ve onun getirdiği tüm özgürlüklerin elden gittiği korkusu adeta patalojik seviyede. Gün geçmiyor ki bir kokteyl toplantısında elinde martini bardağı bir dostum bana ülkeyi kanser gibi saran cemaat ve tarikatlardan, sübyan mekteplerinden, alkol, sigara, festival ve kültür şöleni yasaklarından, iç savaşta İslamcıların yanında saf tutmak için bilinçli olarak ithal edilen Afgan ve Suriyeli köktendincilerden, İslami kesimin silahlanmasından korkusunu ifade etmesin.
Güler geçerim bunlara ben, çünkü bilim insanıyım. Türkiye’nin seküler kimliğini kaybedip kaybetmediğine dair yeterince araştırma var da, kimse bunları incelemeye tenezzül etmiyor.
Bu eşsiz günde, naçizane, Yüce Atam’a hediye olarak, bu görevi ben yerine getireyim o zaman.
Elimizdeki kısıtlı sayıda anket Türkiye’nin her yıl dindarlıktan uzaklaştığını gösteriyor. Ateist ve agnostikler 10 yılda nüfusun %1’den %6’na tırmandı. 2010’ların ortasında başat siyasi kimlikte Atatürkçülük ve Müslümanlık yarışırken, artık “muhafazakar” Müslümanlığın yerini aldı. Ama Atatürkçülük ve milliyetçilik sürekli yükseldi.
Zaten, sadece basını takip ederek de Erdoğan’ın itinayla besleyip büyüttüğü kentli Müslüman burjuvanın dindar olmadığını görüyorsunuz. Bu kesim ritüelistik şekilde dini uyguluyor, bir miktar da Erdoğan ve AKP’ye yaranıp iş bulmak ve ihale almak için şov yapıyor. Biraz İslamcı literatürü karıştırsanız, gerçek İslamın yolundan çıkıldığına dair sayısız hayıflanma bulacaksınız.
Çok basit bir örnek vereyim. Tesettür. Ben Müslüman değilim, hele dindar hiç değilim. Ama tüm Semavi dinlerin öğretisinde yer alan (A Handmaiden’s Tale’i seyredin ne demek istediğimi anlarsınız) örtünme şartının alçakgönüllülük ve karşı cinste (ya da eş cinste) şehvet duyguları uyandırmamak kaidesi olduğunu düşünürüm. İstanbul’da son moda jiplerini Kanyon’a park eden bazı hamfendilerin tesettürü öyle dar ki, maşallah deve tırnağını görüyorum. Pop konserlerinde türban altı göbek deliğine hızma takan kızlarımız da nicesi.
Yine bu kentli Müslüman burjuvanın efradı AKP’ye oy vermiyor. Bazıları da has Müslüman oluyor, ama dinin temelinde yattığını düşündüğüm diğer dinlere saygı ve hoşgörü felsefesini idrak edip sosyal ilişkilerinde din, dil, ırk ve cinsel tercih ayrımı yapmıyor.
Cumhuriyeti, ve daha genel anlamda maddi kazanımları, statü ve özgürlerini her an kaybedecekleri korkusu içinde yaşayan çok geniş zümreden gelecek yorumu da biliyorum: “FÖŞ, sen salak mısın, kripto-İslamcı mı, ya?” “Yaban otu gibi etrafımızı saran cemaatleri, tarikatları, sübyan mekteplerini, medreseleri görmüyor musun? Görüyorum, ama hiç bir din tarikat ve camaatsiz olmaz. Gönlüm isterdi ki birey Yaradan ve Kutsal Öğretiyle ilişkisini bizzat kursun, yorumunu kendi üretsin. Maalesef, çoğumuz bunu yapmıyoruz, ya da yapamıyoruz. Bir dini lidere, bir kanaat önderine, bir mentöre ihtiyacımız oluyor. Cemaat ve tarikatlar esasında budur. Ama, Katolik Kilisesi de Roma İmparatorluğunun zulmüne karşı Hristiyanlığın sivil toplum örgütü olarak başladı, şimdi çocuk istismarı ile anlıyor. Hiç birini tasvip etmiyorum, ama anketlere göre Müslüman halkımın en fazla %10’nun sempati duyduğu cemaat ve tarikatların Cumhuriyet’e tehlike teşkil ettiğini de kabul etmiyorum. Sübyan mektepleri, medreseler, imam hatipler, dini vakıfların yönettiği öğrenci yurtlarında geleceğini yitiren gençlere çok acıyorum. Ama bunlar sahte bir din öğretisi karşılığında ömür boyu sefalete mahkum olduklarını iş hayatına çıkınca anlayıp, katillerinin en büyük düşmanı oluyor.
Atatürk bize her toplumun tek ve gerçekçi idealini ödev olarak verdi. “Muassır medeniyetler seviyesine erişmek”. Bu siyasi bir slogan olmanın ötesinde bir varoluş stratejisi. Genç dimağını yapay zeka kodlamak yerine Kutsal Öğretide yeri olmayan sahte hadislerle doldurursan, aç kalırsın. Evrim, yani ortama en iyi uyum sağlayanın hayatta kalması, prensibine uymayanlar bırakın Cumhuriyet’i devirmeyi, soylarını dahi sürdüremeyecekler.
FÖŞ