Dünya Ekonomisi
En son Ifo endeksi, Almanya’nın ekonomik sıkıntılarını yansıtıyor
Yılın başında altı aylık bir genişlemenin ardından, Almanya’nın en belirgin öncü göstergesi İfo endeksi- firmaların önümüzdeki altı ay için öngörülerini…
Yılın başında altı aylık bir genişlemenin ardından, Almanya’nın en belirgin öncü göstergesi İfo endeksi- firmaların önümüzdeki altı ay için öngörülerini gösteren – şimdi dördüncü art arda ay düşmüş durumda. Ağustos ayında Temmuz’a göre 87,3’ten 85,7’ye düştü ve şu an geçen yıl sonbaharda görülen seviyelere geri dönmüş durumda.
Çin ekonomisindeki süregelen zayıflık, süregelen para politikası sıkılaştırması ve enerji geçişi ve enerji fiyatlarına ilişkin politika belirsizliği, Alman şirketlerinin beklentileri üzerinde olumsuz etkiliyor gibi görünüyor. Almanya’nın uzun bir dönem boyunca zayıf bir büyüme dönemine gireceği yönündeki büyüyen hissiyat da Alman iş dünyasına ulaşmış gibi. Hem mevcut değerlendirme hem de beklentiler bileşeni düştü. Beklentiler şu an geçen yıl sonunda olduğu kadar düşük, oysa mevcut değerlendirme bileşeni 2020 sonlarındaki seviyelere gerilemiş durumda.
‘Avrupa’nın Hastası’ Tartışması
Yılın başındaki iyimserlik, daha gerçekçi bir algıya yerini bırakmış gibi görünüyor. Aslında, son birkaç hafta Almanya’nın yapısal zayıflıkları hakkında artan bir tartışma görmekteyiz ve bu tartışma “Avrupa’nın hastası” olarak etiketlenmekte.
Gerçekten de, şu anki ekonomik durum ve Almanya’daki kamusal tartışma, 20 yıl öncekilere oldukça benziyor. O zamanlar ülke, yasın beş aşamasını veya ekonomik bir bağlamda değişim aşamalarını yaşıyordu: inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul. The Economist tarafından 1999 ve 2000’lerin başlarında ‘Euro’nun hasta adamı’ olarak adlandırılmasının ardından (bu durum inkâr ve öfke yaratmıştır) sonsuz tartışmalar ve televizyon programları gelmişti (bu da hüzün ve özür dilemeye dönük bir tavır sergilemişti). Bu süreç 2003 yılında o dönemin Başbakanı Gerhard Schröder tarafından başlatılan ‘Agenda 2010’ adlı yapısal reform planıyla sonuçlandı. 2010’ların başında uluslararası medya organları, Almanya’nın yeni bir “Wirtschaftswunder” (ekonomik mucize) yarattığını övmeye başladılar.
2000’lerin başlarında, Almanya’yı değişim yönetiminin son aşaması olan ‘kabul’ (ve çözümler) aşamasına geçiren tetikleyici faktör rekor düzeydeki işsizlikti. O dönemde uygulanan yapısal reformlar çoğunlukla işgücü piyasasına yönelikti. Şu anki durumda ise bu tek tetikleyici noktanın ne olabileceğini görmek zor.
Almanya’nın uluslararası rekabet yeteneği salgından önce zaten kötüleşmeye başlamıştı, ancak bu kötüleşme son yıllarda net bir şekilde ivme kazandı. Tedarik zinciri sorunları, Ukrayna’daki savaş ve enerji krizi, Almanya’nın ekonomik iş modelinin yapısal zayıflıklarını ortaya çıkardı ve zaten zayıf dijitalleşme, çöken altyapı ve demografik değişikliklerin üstüne geldi. Bu eksiklikler, son on yılda mali kemer sıkma ve yanlış politika tercihlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Daha olumlu bir notla, şu anda işgücü piyasası kesinlikle bir sorun değil. Üstelik, 20 yıl önce Almanya Avrupa mali kurallarını ihlal etmişti, oysa şu anda tüm Euro Bölgesi ülkeleri arasında en sağlam kamu maliyesine sahip ülkelerden biri.
Alman ekonomisinin durgunlukta kalması bekleniyor
Bugünkü veriler, ülkenin ekonomik zayıflığının kısa süreli olacağını umanlara soğuk duş etkisi niteliğinde. Aslında, en son beklenti göstergeleri, ikinci çeyrekteki durgunluğun daralmanın sonu olmadığını, aksine geçici bir mola olduğunu gösteriyor. Alman ekonomisi daha uzun bir durgunluk döneminde. ‘Avrupa’nın hastası’ hakkındaki yeni tartışma, karar vericiler arasında aciliyet duygusunu artırabilir; uzun süreli bir fiili durgunluk döneminden daha fazla etkili olabilir.
ING