Fabrizio Casaretto: Seçimler Sonrası Rakamlar
3 Temmuz 2023Herkes rakamlar görmek ister, özellikle tahmin durumlarında. Herhangi bir finansal araçta pozisyonu olanlarsa arzuladıkları rakam ve analizleri duymak isterler ki kendilerini hoş ve rahat hissetsinler, bir nevi ego tatmini için diyelim. Ters bir yorum duyduklarındaysa tepki gösterebilirler, rüyalarına girer, uykuları kaçar, çünkü pozisyonlarına aşıktırlar.
Hiçbir zaman birilerini mutlu etmek üzere analiz yapmadım, diğer analizlere de illa benimki doğrudur diye racon kesip sesimi yükseltmedim çünkü bütün görüşlere açık ve saygılıyım, ne görüyorsam onu aktardım ve aynen devam.Mayıs ayındaki iki seçim sonrası piyasalar halen denge arayışında. Daha önce de yazdığım seçim öncesi kurların ve faizlerin uygulanan ekonomik politikalar sebebiyle sıkıştırılmış şekli artık yerini denenecek yeni politikalar sonucu farklı seviyelere taşıyor. 19.60TL seviyesinde seçime giren USD kuru Haziran ayını 26TL ile kapattı, yani yaklaşık 1.5 ayda Türk Lirası %32,7 kadar değer kaybetti. Bunun içerisinde EURUSD paritesindeki USD değer kaybı %0,6 kadar dahil yani USDTRY’de doların herhangi bir kazanç etkisi olmadığını varsayabiliriz, geneli TL’nin değer kaybı.
Bu kayıp oranı herhangi bir ekonomi için çok yüksektir. Gelen sorular genelde; kur daha yükselecek mi veya nerede duracak? Bu soruya cevabı aslen piyasa kendisi veriyor. Eğer bazı önlemler alıp harekete geçerseniz, sonucunda piyasanın verdiği tepkiyi de ölçmüş olursunuz, faydalarını veya zararlarını değerlendirirsiniz.
Politika faizi %15’e çıkarıldı ancak döviz kurlarında düşüş etkisi yaratmadı, bu da yeterli oranda faizlerin artmadığını gösteriyor, yani dolar bozup TL’ye geçme fikri için piyasa yeterli bulmadı görüntüsü hâkim. Serbest piyasa koşulları yaşanacaksa yeni yapılabilecek faiz arttırımları döviz kurlarını bir nebze düşürme eğilimine sokabilir. Kurları kontrol altında tutmaya çalışmanın maliyeti maalesef serbest bırakılmasından daha yüksek olabiliyor, gitmesi gereken yere daha doğal şekilde gitmesi en sağlıklı politika olabilir, piyasalar her zaman olması gereken dengede oluşur.
Yaz aylarında turizmden gelebilecek dövizler biraz rahatlama sağlayabilir ancak bu sadece 2-3 ay için yeterli olabilir, okullar açıldıktan ve turizmin dönemsel etkisinden arındıktan sonraki politikalar önem kazanacaktır. Sıcak paranın gelip geçici etkisi oluyor. Dış açığı kapatmak için uzun vadeli fiziki yatırımlar gerekir, istihdamı arttıracak güvenli yatırımlar sağlanmalı, ancak politik, hukuki ve ekonomik açıdan yabancılara güven sağlanmadan bu çok zor ve çok zaman alabilir. Bazı ürünlerde üretim olmadığından veya yetersiz kaldığından ithalatın şart olduğu Ülkemizdeki ithalata dayalı ekonomide her ay maalesef daha da borçlanıyoruz, döviz ihtiyacı sürekli artıyor ki kurların gevşememesinin ana sebebi bu dengesizliktir, sürekli ek döviz ihtiyacı.
Şu bir gerçek ki yaz aylarında enerji tüketimi daha azdır bu sebeple enerji ithalatına döviz ihtiyacımız azalıyor. Üretim kesinlikle yetmediği için kış aylarında alımlarımızın artacağı malum. Neyse ki iki kış önceki gibi uluslararası borsalarda fiyatlar 2-4 katına çıkmış değil, tam tersi aşağıdalar; kışa doğru biraz kıpırdama olabilir, kurlar da çok artmazsa kış aylarını nispeten daha sakin geçirebiliriz. Yine de uluslararası politik ve savaş durumlarını enerji fiyatları açısından takip etmekte fayda olacaktır.
Reel enflasyon ile resmi açıklanan arasında bir fark olduğu büyük bir kesim tarafından kabul edilmektedir, bu da ilişkiler açısından sıkıntılar yaratıyor, yani toplumsal sosyolojik vakalar yaratmaktadır. Kiracı ile ev sahibi arasındaki kira artışlarından tutun banka ile kredi sahipleri arasındaki tartışmalar, iş veren ile çalışan arasındaki maaş artışlarına kadar birçok farklı sıkıntılar oluşmaktadır. Bunun çaresi resmi ile reel arasındaki farkın minimal olması gereğidir, kimseyi etkilemeyecek seviyede olmasıdır.Genel finansal mantıkta faizler artınca bir miktar varlığın faize doğru kayıp dövizde ve borsalarda bir gevşeme yaşanması beklenir, ancak yüksek enflasyonist ekonomilerde bu aynı şekilde gerçekleşmeyebilir. Her rakamı reel hesaplamak daha doğru analizlere yönlendirebilir. Borsaya hep dolar bazında bakarım, tam olmasa da nispeten TL’nin birçok değer kaybını kayda almış bir bakış açısı olduğuna inanırım.
Geçmiş yıllara göre dolar bazında birçok hisse ucuz görünebilir ancak; yükselmesi için veya düşmesi için, güncel ve gelecekteki sebepleri iki kolon halinde sıralarsanız netice ne çıkar, yatırım yapılmalı mı beklemeli mi herkes kendine göre tablo hazırlayabilir, hangi liste daha ağır basıyor?
Emlak piyasasında bir yavaşlama mevcut. Kurların ve faizlerin yükselmesiyle birlikte yatırım amaçlı alımlarda bir frenleme söz konusu, muhtemelen ortamın biraz sakinleşmesi bekleniyor. Döviz bazında fiyatı düşen emlaklarda TL olarak fiyat artışları görülüyor ancak henüz cazip noktaya ulaşmış görünmüyor. Yabancılar için belki daha ucuz bir konumda olabiliriz ancak yerli halkı cezbedecek kredi faiz oranlarından uzaklaşıldığı malum, faizler arttıkça kredi alma iştahı düşer bu da emlak işlemlerini etkiler. Hükümetin inşaat sektörünü canlandırmak için cezbedici krediler sunması için bekleme konumuna geçilmiş görünüyor.
Genele baktığınız zaman temelden çözülmesi gereken o kadar çok konu var ki… Şirket kira stopajının %18’lik kısmı niçin KDV’den sayılmıyor? Bağkur ile SGK emeklilerinin şartları niçin eşitlenmiyor hatta elini taşın altına koyup ekonomiye katkılarda bulunan işveren niçin daha az emekli maaşı alıyor? Bağkur’lularan emeklilik için niçin daha fazla çalışma süresi isteniyor? Enflasyon muhasebesi niçin yapılmıyor? Bir şirket %50 kâr yapıyorsa ve bunun hepsi enflasyona gidiyorsa, bir de üzerine gelir vergisi ödemesi normal mi? Daha bu liste çok uzar…
Son birkaç satır yurtdışı piyasalar için;
Dolar faizi artınca genelde emtia fiyatları gevşer; bu teori son haftalarda birçok emtia için gerçekleşiyor, ciddi bir arz-talep dengesizliği yaşananları hesaba katmamak gerekir. Altın gibi değerli metaller ve petrol bu teoriye en yatkın ürünler olarak grafiksel anlamda da kendilerini kanıtlıyorlar. Tabii oransal farklılıklar olabilir ancak genel trend ve korelasyon olarak aynı yöndeler. Özel istisnai durumlar kaideyi bozmaz, örnek olarak petroldeki bazı sorunlar, 2020 Nisan ayında ABD petrolünde yaşanan eksi fiyatlı durum ve 2022 başındaki Ukrayna-Rusya krizinin etkileri, bu ikisi düzensiz durumlardır, genel teoriyi bozmuyor.
Yeni ekonomik politikaların neticelerini orta ve uzun vadede görebileceğiz, henüz yeni başladığı ve yetersiz olduğu genel olarak kabul görüyor. 2024 yerel seçimler öncesi halka cazip fırsatlar yaratılması muhtemel.
Bazı dönemlerde varlıklarımızla risk alıp yatırımlar yapılabilir, bazı dönemlerde ise varlıkları korumak önemlidir. Ancak hem yatırım yapmak hem risklerden arınmak da mümkündür. Sadece kurlar değil, üretilen malların, kullanılan ham maddelerin döviz kurlarından bağımsız olarak fiyatları sürekli kontrol altında tutulabilir. İşlerinizde oluşabilecek tahsilat riskleri ve genel varlık ve çalışanların riskleri de kontrol altına alınabilir.
Zor bir dönem geçiriyoruz, bu önlemlerin hepsi düşünülmeli…
Fabrizio Casaretto
[email protected]
Yazılarım yatırım tavsiyesi içermez.