Çetin Ünsalan: Hedef enflasyon da; hangisi?
16 Haziran 2023Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplandı ve ardından da bir açıklama geldi. Hedef enflasyon… Aslında dünya ile uyumlu bir hedef olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan yine dile getirmek gerekir ki, uzun zamandır aynı nakaratı duyuyoruz.
Fakat enflasyonu düşürmek için gereken üretim hamlesini, üretimdeki iç tedarik açılımını ve desteğini, birim maliyette kazanç artışını, satın alma gücünde yükselmeyi, hatta gerçekten enflasyonda, dövizde düşüşü yaşamıyor, faizde de anormal bedeller ödüyoruz.
Doların 24’e, avronun 26’ya dayandığı, yüzde 8,5 açıklanan faize karşı yüzde 60’larla kredi bulunamadığı, kamunun faiz ödemesinin 4 katına çıktığı, vatandaşın kredi borcunun son bir yıl içinde anormal artışla 2 trilyon TL’yi geçtiği, enflasyonun yüzde 39 açıklanırken, çok daha yüksek yaşam maliyetleriyle yaşandığı bir ülkedeyiz.
Şimdi enflasyonu yeniden hedefliyorsak ve bunu da mücadelenin temeline koyuyorsak, önce bir sorunun yanıtını vererek işe başlamak gerekiyor. Hangi enflasyonu kast ediyoruz?
TÜİK’in açıkladığı yüzde 39’u mu; TÜİK sepetinden ENAG’ın bulduğu yüzde 100’ü aşanı mı; vatandaşın sokakta yaşadığı minimum yüzde 200’leri mi; üretici ve tüketici arasında toz olup uçan yüzde 70’i mi; yeniden değerleme oranı olan yüzde 123’ü mü; dolar yıpranmasının yansımamış ya da yansımış halini mi?
Ülkenin hangi enflasyonuyla mücadele etme hedefini açıklıyoruz? Bir sorunla baş edebilmeniz için önce o sorunun net ve tanımlı olması gerekir değil mi? Peki bu kadar veri karmaşasının olduğu, tüm açıklamaların gerçekle ilgisinin koptuğu bir ortamda nasıl bir mücadeleden bahsediyoruz?
Mesela bizi kıskanan Almanya’da tarımda üretici fiyatları yüzde 6,5 artarken, bizde gevşemiş halinin yüzde 50,8 olmasını nasıl açıklayacağız? Üstelik arada neredeyse aleyhimize 5,5 kat kişi başına düşen gelir farkı varken…
Dünyada gıda fiyatları 22 aydır düşerken, bizde hız kaybetmeden artmasını bu mücadelenin neresinde açıklayacağız? Almanya’da vatandaşlar sadece lüks harcamaları kısarak enflasyonla mücadeleye destek verirken, bu ülkede insanlar ekmek, dolmuş fiyatına yetişemiyor.
Hatta AB ortalamasında çalışanların sadece yüzde 4’ü asgari ücretle muhatapken, bizde yüzde 50’ye yakın asgari ücret, bir tık üstüyle birlikte yüzde 65’e varan çalışan oranı söz konusuyken neyi, nasıl düzelteceksiniz?
Bir başka öngörüye baktığımızda ihracat ve turizm gelirlerimizi arttıracağımızı ifade ediyoruz. Peki enflasyon yıpranmasının turizm sektörü üzerindeki etkisini dikkate alıyor muyuz? Hayır. Aynı şekilde ihracatçının parasını TL’ye park etmesini istiyoruz da; geçtim kur zararını, enflasyon erimesinin hesabını yapıyor muyuz?
Sürekli ‘getir, ver, öde’ diye ortalarda dolaşılıyor ve satın alma gücü erirken, insanlara enflasyonla mücadele edileceği söyleniyor ama, enflasyon gerçeğiyle yüzleşilmeyip, bir de gerçek olmayan enflasyon oranı üzerinden zam yapıp, refah payı vermekten söz ediliyor.
Türkiye’nin enflasyonla mücadele etmesi elbette gerekiyor. Ama önce rakamlarını düzeltecek, verilerini doğru kılacak, sonra yol haritasını belirleyecek. Yoksa bu haliyle ortadaki tek enflasyon boş laf kümesi kalacak.