Çetin Ünsalan: Karar ver; durum ne?
22 Mayıs 2023Türkiye ekonomisinin durumu bir zamanlar Ferhan Şensoy’un skeçlerinde kullandığı bir ifadeye döndü: Sırma saçlı kıvırcık kel… Öyle bir haldeyiz ki vatandaşın durumunun tanımı yapılamıyor.
Meydanlarda, televizyonlarda iktidara mensup çeşit çeşit insanlar bir gün ne kadar iyi durumda olduğumuzu, öteki gün sorunların ancak kendileri tarafından çözülebileceğini anlatıyor.
Aynı insanlar bir gün çıkıp bolluk bereket içinde yaşadığımızı söyleyebiliyor, ertesi gün bir başka noktada bazı sorunların olabileceğini kabul ediyorlar. Bir bakıyorsunuz işsizlik çözülmesi gereken en önemli problem, bir bakıyorsunuz işsizlik düşüyor; hatta yok.
Kredi kartından para çekmenin kısıtlanmasına karar verip, taksitle kuyumcudan alışveriş yapılmasını sakıncalı bulup, ertesi gün vatandaşın durumu akıllarına gelince verdikleri karardan hemen dönebiliyorlar.
Bakan’ın biri çıkıp 7 bin 500 TL verdikleri emeklilerin Cumhuriyet tarihinin en iyi maaşını aldığını söyleyip, bir kaç gün geçmeden, yaz aylarının başında mutlaka emeklilere düzenleme getirileceğini ifade edebiliyor.
8 bin 506 TL asgari ücretin geçinmeye son derece yeterli bir miktar olduğunu söyleyip, sıkıntı yaşayanlar sesini yükseltince, yılın ikinci yarısında asgari ücrete artışın mümkün olduğunu söyleyebiliyorlar. Elbette işverene kimsenin bir şey sorduğu yok.
Asgari ücret artarken ekonomi yönetiminin başarısı oluyor, artan asgari ücret açlık sınırının altında kaldığında işverenin suçu… Keza fiyatlarda ve enflasyon ilişkisinde de durum aynı. Şayet dünyada düşerken bizde gıda fiyatları artarken yetişilemeyen fiyatlar dile getiriliyorsa fırsatçı peşine düşüyorlar, ama talebi düşen konuta bakmadıkları gibi, dar gelirliye 2 milyon TL’ye satılacak konutu ucuz bulabiliyorlar.
Köprü açılışında 200 TL’cik olan en büyük banknot, çocuklara yeniçeri gibi ulufe dağıtmaya gelince büyük para sayılabiliyor. Para yetişmediği için basılan 6 banknottan 5’i 200 TL oluyor, ama enflasyonu stokçular arttırıyor. Hangi koşullarda? Ülkede en büyük banknota bir kilo kıyma alınamazken…
Bir gün meydanlara çıkıp, uçup kaçtığımızı anlatıyorlar, ekonomide sorun olduğunu söyleyenleri yalancılıkla itham ediyorlar, ama aynı gün başka şehre gidip konuşurken, ortadaki ekonomik sıkıntıları yine ancak kendilerinin çözebileceğini anlatabiliyorlar.
Vatandaşa zam yaparken enflasyonun yüzde 50’lerde olduğunu, daha da düşeceğini söyleyip, kamu gelirlerinin zammını yüzde 123 yapabiliyorlar. Örneğin otomobilde her dört TL’nin sadece 1 TL’sinin ürünün fiyatı, bir sigara paketinde 20 dal ürünün sadece 2’sinin ürünün bedeli olmasını makul karşılayıp, Hazine gelirlerinin yüzde 70’ini dolaylı vergilerle sağlayıp, ülkede vergilerin düşüklüğünü Avrupa ile kıyaslayarak anlatabiliyorlar. Üstelik satın alma gücünü göz ardı ederek…
Bunu dile getirdiğinizde sizi vergiden soğutmakla suçlayıp, sonra seçim zamanı kürsüye çıkıp mesela şunu söyleyebiliyorlar: “Vergileri düşürerek insanımızı rahatlatacağız.” Hani biz rahattık? Emin olun bunu sorsanız, ‘size de rahat batıyor’ deyip, istemeyenin kendi ülkesinden gitmesi gerektiğini rahatlıkla söyleyebilirler.
Bence artık bir karar verin. Biz kendi durumumuzun ne olduğunu biliyoruz da, siz ne olduğunu düşünüyorsunuz? Aklınız netleşsin de öyle konuşun. Duruma gelince… Ne diyordu Leonard Cohen şarkısında? “…herkes biliyor, geminin su aldığını; herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini; herkeste bu buruk duygular…”