Genel
Güldem Atabay: Türkiye’nin düzelmesi sürecine sıkışan hayatlar için adımlar gerek…
Ek vergilere gerek duyulmadan, kamu harcamalarının mevcut “saadet zinciri” olarak tanımlanabilecek aşırı kısmının sosyal devlet sorumluluğu altında yeniden yönlendirilmesi bu…
Ek vergilere gerek duyulmadan, kamu harcamalarının mevcut “saadet zinciri” olarak tanımlanabilecek aşırı kısmının sosyal devlet sorumluluğu altında yeniden yönlendirilmesi bu işin temel finansmanı.
Düzeni değiştirmeyi hedeflemiş bir parti olan CHP’nin milletvekili adayı olarak “sahaya” çıkmak büyük tecrübe. Makroekonomik veri olarak izlediğimiz yoksullaşmanın şehir merkezlerinden çevrelerine yayılan alanda ne ölçüde açlığa dönüştüğünü gözlemlemek hızla eğitici.
Narko ilişkilerin sokaktaki karşılığını; o en ucuz, en pespaye uyuşturucu türlerinin fakirliğin getirdiği çaresizlik içinde insan hayatına ettiklerini izlemek de bir o kadar şok edici.
Çocukların ve kadınlarınsa AKP eliyle yaratılan bu ekonomik koşullardan en büyük yarayı almış halleri insanı en çok çarpan gerçeklik. Kadın işsizliği yeni değil ancak sefaletin boyutu yeni. Erkeklerin de işsizlikle ezilmiş hallerinde bırakın bakmayı, ailelerini koruyamadıkları aşamaya gelmiş olduklarını söylemek mümkün.
Finansal piyasaları rayına oturtmak bu açılardan bakınca Millet İttifakı’nı bekleyen işler arasında en “kolayı”. Türk lirasındaki çifte, üçlü kur hallerini yüksek enflasyona uygun para politikasına işin ehli, güven veren ve işini yapmasına alan tanınmış kadrolar eşliğinde geçmek yolun doğru başlama noktası. Akıllara sığmayan, ekonomi kitaplarında yeri olmayan ve açlığı pekiştiren Yeni Ekonomi Modeli’nin devamı uğruna yaratılan piyasa yasaklarının teker teker geri sarılması da izleyecek doğal akışı.
Enflasyonun düşürülmesi ve refah hissinin yaratılması ise daha zorlu bir süreç. Bu süreç içinde eş zamanlı olarak aşılması gereken zorlu ve uzun başka yollar da var. Örneğin, kamu sektöründeki yolsuzlukların nokta atış tespitleri ile hukuki süreçlerin başlaması. Türkiye Varlık Fonu altındaki şirketlerin yeniden yapılandırılması. Tüketime dayalı sürdürülemez büyüme modelinden küresel gelişime uyumlu üretim modeline geçilmesi. Tarım sektörünün ve çiftçinin yeniden hayata döndürülmesi. Yaşadığımız deprem deneyimin ardından yaraların sarılması, afete dayanıklı şehirlerin sadece söz konusu bölgede değil tüm Türkiye’de yeniden inşası. Şeffaf, hesap verebilir, hedefli, ölçümlü kamu harcamaları. Vergi toplama ve harcama döngülerinde köklü değişiklikler. Sektörel yeniden yapılanmalar. Daha birçok başlık sıralamak mümkün.
Peki bu süreçte açlıkla mücadele eden, yetersiz beslenme, yetersiz sağlık koşulları nedeniyle gelecekleri kararan milyonlarca çocuk, kadın, işsiz genç, yaşlı insan ne yapacak?
Ekonomi politikalarında atılacak her doğru yönde adım refahın artırılması ve paylaşımını düzeltecek elbette. Fakat bahsettiğimiz milyonların bu süreci bekleyecek halleri yok. Bırakın süreci, bu geceyi atlatacak dermanları kalmamış görünüyor.
Acil, ölçekli, sürdürülebilir, partizanlıktan uzak, insan onuruna yakışır ve sosyal devleti yeniden hayata döndürür nitelikte kamu desteğinin bu kesimlere ulaştırılması CHP ve Millet İttifakı’nın öncelikli planları arasında. İşin iç rahatlatıcı yanı, yaşam hakkını zedeleyen açlığı yaratan iktidar partilerinin dışında kalan tüm muhalefet partilerinin bu konuda fikir birliği içinde olmaları.
CHP’nin “Aile Destekleri Sigortası” detaylarının bu açıdan duyurulmasında, tartışılmasında büyük fayda var. Türkiye’nin gündemi yaşadığımız depremin ardından toparlamamız gereken bir bölge ve tüm Türkiye’ye yayılmış ölçekte genişlemiş yakıcı bir açlık, yokluk çünkü.
Adı “Aile Destekleri” olsa da, planlanan sistem ailenin bireyden de oluşabileceği gerçeğinden yola çıkarak esasta tüm haneleri temsil eden bir kavram.
Amaç tam da şu anın Türkiye’si için yaşamsal önemde: Hiç geliri olmayanlar, geliri asgari ücretin altında olan herkesin ücretinin asgari ücrete tamamlanması.
TC vatandaşı her bireyin doğumundan ölümüne kadar bütün yaşamını sosyal güvence altına alınması. Ek vergilere gerek duyulmadan, kamu harcamalarının mevcut “saadet zinciri” olarak tanımlanabilecek aşırı kısmının sosyal devlet sorumluluğu altında yeniden yönlendirilmesi bu işin temel finansmanı.
Değerli Hacer Foggo’nun sesini yükselttiği “hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek” sözünün arka plandaki tamamlayıcısı. Hukuken de Türkiye’nin imzası olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesinin 1971’den bu yana eksik kalan, hatta tam doğrusu olarak “eksik bırakılmasının tercih edildiği” bir adımı.
AKP’nin Hizbullah kökenli Hüdapar ile ortaklık yaparak ilan ettiği üzere Türkiye’de kadınlardan son 21 yılda birer birer söktüğü haklarından geriye kalanları da yok etmek istediği bir seçim ortamındayız.
“Aile Destekleri” projesinin önemli amaçlarından bir tanesi de işte mevcut iktidarın maddi-manevi zayıflatmayı hedeflediği kadına daha fazla güç vermek. Kadına güç eğitimden, sosyal hayatta yer alarak ayakta durmasını sağlamaktan, eşit söz hakkını kanunlara işlemekten geçer elbette. Fakat bu yönde gelişmenin de bir süreç aldığı ortada.
Planlanan şekliyle Aile Destekleri projesi, işi ev kadınlığı olan, geliri güvencesi eksik kalan milyonların hayatlarını güvenceye almayı da kapsıyor. Güvenceden anlamamız gereken tam olarak “sigorta”. Sosyal devlet niteliğine uygun, kadının ezilmesini değil var olmasını amaçlayan bu sistemde verilen destek aile içindeki kadınların hesabına yatırılmasıyla güçlendirilecek.
Bugün seçime 17 gün kala sahaya çıktığımızda gördüğümüz kadın ve çocuk yoksulluğu, çaresizliğini hızla aşmakta en büyük adımı atacak, devletle ihtiyacı olan bireyleri en adil koşullarda bir araya getirecek. İsteyene TL hesabı olarak, özellikle seçene altına bağlı hesaplar olarak. Çaresiz kalmayan milyonlara uzanmak, onları AKP döneminin yarattığı yıkıntıdan hızla hayata döndürmek üzere, tek ayrımın gelir seviyesi olduğu bir düzen yaratarak.
Engellilerin sosyal hayata katılma yollarının şanslı değilse açık olmadığı bugünün Türkiye’sinde evinde engelli veya yaşlı bakımı yapmak zorunda çalışma hayatına giremeyen milyonlarca kadının sosyal güvenlik primleri devlet tarafından ödenecek, emeklilik hakkı sağlanacak.
Sigorta kapsamında olan ailelerin çocukları için kreşler ücretsiz olacak. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerine burs verilecek. Ücretsiz yurt sağlanacak. Boşanan kadınlar ev kirasını, eşya giderlerini ve çocuk bakım ihtiyaçlarını Aile Destekleri Sigortası’ndan karşılayacak.
Çocuğunu bırakacak güvenilir ve ücreti kamu tarafından karşılanan bir kreş, boşanırsa başını sokacak bir ev ve gelir bulan bir kadının hayattaki duruşunun nasıl değişeceğini hayal edin…
Sokakta konuşurken en çok karşılaşılan isteklerden bir tanesi de zaten düşük gelirli ailelerin işsiz çocuklarına iş arama telaşları. AKP’li olduklarını “ispat” etmeleri halinde ancak bu ailelilerin çocuklarını kamunun çeşitli yerlerinde işe sokabildikleri, aksi halde çaresizlik içinde kalmaya devam edişleri.
Aile Destekleri Sigortası’ndan faydalanacakların belirlenmesinde dünya görüşlerinden bağımsız gerçekten ihtiyacı olanların sigorta kapmasına alınacağı yepyeni bir ekonomik düzenin önemli bir habercisi. Kamuya işçi olarak alınacakların öncelikli olarak Aile Destekleri Sigortası kapmasındaki ailelerden seçilecek olması da bu kesimler için yaşamakla, sürünmek arasındaki farkı belirleyecek kadar önemli.
Türkiye ekonomisi Cumhur İttifakı’nın sona ermesiyle düzelme yoluna girecek. Ekonomideki adımlar hukuk ve özgürlükler alanında çağı yakalayan değişimlerle daha etkili hale dönüşecek. Açlığı bitirmek önemli ve değerli bir hedef. Yoksulluğu olabilecek en aza indirmek ise gerçekte yaşam boyu mücadele demek.
Bu süreçler arasına sıkışan hayatları bugün rahatlatmak ise kritik önemde artık. Sokakta gördüğümüz açlığı ezmenin yolunu hızlıca yaratabilmiş olmak seçimden sonra başlayacak umutlu günlerin ilk adımı çünkü. Sosyal devleti ayağa kaldırarak sosyal yardımı sistemli hale döndürmek, geride bırakmak üzere olduğumuzdan bu karabasanın ardından gelen yarını çok değiştirecek.
Yazarın izniyle Politikyol.com sitesinden yeniden yayınlandı