Sosyal Medya

Çetin Ünsalan:  Tercihiniz cebinizi belirler

17 Nisan 2023

Ekonomiyi konuşurken şayet plansız bir yaklaşım sergiliyorsanız ve tüm fotoğrafı tek gözle görmeye çalışıyorsanız, günün sonunda görmediğiniz taraftan dayak yemeniz kaçınılmazdır. Değerlendirme yaparken rakamları tek taraflı okuyorsanız, hatta seçim dönemlerinde programlara değil vaatlere bakıyorsanız, sıkıntıdan kurtulamazsınız.

 

Her ay duyduğumuz bir söz var. Cumhuriyet tarihinin ihracat rekorunu kırdık. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Ama siz bu meseleyi belli bir planlama içinde yönetmiyorsanız, hatta olaya sadece ihracat açısından bakıyorsanız sadece zararınızı büyütürsünüz. Nitekim öyle de oluyor.

 

Mesela geçtiğimiz günlerde Mersin’de konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin söylediklerine bakalım. Enflasyonun ve işsizliğin düştüğünü zannetmesini bir kenara koyarsak, özellikle ihracatla ilgili yaklaşımına dikkatinizi çekmek istiyorum.

 

Bakan Nebati, şu an 255 milyar dolarlık ihracatı, 2028’de 400 milyar dolara çıkaracaklarından söz ediyor. Ama okumayı dış ticaret üzerinden yaparsak, 255 milyar dolarlık mal satmak için 110 milyar dolar üzerine para verdiğimizi anlatmıyor. Bu mantıkla gidersek 400 milyar dolara ulaştığımızda zararımız, yani dış ticaret açığımız 200 milyar dolardan az olmaz.

Bu da bize nereden bakarsanız 150 milyar doların üzerinde bir cari açık finansmanı problemi getirir. Meselelere sadece gelir kurgusu üzerinden bakarsanız işin içinden çıkamayacağınızı görürsünüz. En azından görmüş olmalısınız.

 

Siz tercihlerinizde üretimi önceliklemezseniz, söylediğinizin aksine ülkede üreticiye kur riski yüklüyorsanız, maliyetlerini yok sayıyorsanız, kur ile rekabet avantajını yok ediyorsanız, kredi kullanma maliyeti açıkladığınız faiz oranının 5 katına çıkmışsa ve buna rağmen finansmana ulaşılamıyorsa çok gerçekçi tercihler yapmamışsınız demektir.

Elbette mesele burada da bitmiyor. Yıllardır dile getirdiğimiz envanter meselesinin bu yaklaşımda nasıl hayati rol oynadığı bir kez daha gözüküyor. Üretmiyor olmayı ya da üreteni ithalatla terbiye etmeyi zaten düşünemiyorum. Çünkü son yıllarda yapılan bu.

 

Ama bundan da önemlisi üretmeye inansanız bile, neyi niye ürettiğinizi bilip bilmediğiniz önemli. Şayet her şeyi ihracat odaklı ele alırsanız, bir süre sonra elektrik faturasını ödemek için evdeki televizyonu satan insan durumuna düşersiniz. Yani dış ticarete sadece gelir kalemi üzerinden bakılmaz.

 

Bunun en açık kanıtı ne? Batı Akdeniz Bölgesi’nin 100 günlük ihracatının sonuçlarına baktığımızda domates dış satımında yüzde 33, biberde yüzde 47 artış var. İkisinden gelen para da 200 milyon dolar civarında. Düz mantık yaklaştığınızda ne kadar güzel olduğunu düşünüyorsunuz değil mi?

 

Ama siz ihtiyacınız olanı bilmeden, her ürettiğinizi yurtdışına satma telaşına girerseniz, bugün pazara çıktığınızda vatandaşınız da domatesi kilosu 20 ile 30 TL, biberi de 50 ile 70 TL’den yer ya da doğru ifadeyle yiyemez.

 

Bu fiyat artışı, vatandaşınızın satınalma gücünü eritirken, enflasyonla mücadelenize zarar verir, ardından enflasyon körüklenirken, alım gücü düşen vatandaş iç piyasadaki tüm ihtiyaçlarını kısmaya başlar ya da kredi kartına yönelir ve borç batağına düşer. Sizce bunun maliyeti yanında 200 milyon dolar para mı?

 

Bir ülkenin ihracat politikası böyle plansızca yürütülmez. Önce envanter yaparsınız; iç piyasanın ihtiyacını belirlersiniz. Bu ihtiyacı karşılayacak üretimi yapıp, insanlarınıza makul fiyatlardan, üreticinize de para kazandırarak mal ulaştırırsınız.

 

Bu sayede ihtiyacı gidermek için ithalat yapmanın önünü keser, döviz kuru üzerinde de avantaj sağlar; ardından yurtiçi tüketimi karşıladıktan sonra kapasite arttırımı ve gelişmiş üretim metotlarıyla birim üretiminizi yükselterek dünyaya mal satarsınız. İhracat buna denir. Yoksa diğeri sadece zarar getiren bir rakamdan ibarettir.

 

Bunu domatesten otomobile her alan için uyarlayabilirsiniz. Ama temelde sizin bir ekonomi politikanız olmalı. Bir bankacılık ürününü ekonomi programı zannediyorsanız, daha gidecek çok yolumuz, ödenecek çok faturamız var demektir. Geçmiş olsun.

 

[email protected]

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları