Çetin Ünsalan: Ekonominin geleceği; yaşlılık sektörü
26 Mart 2023Bir ekonominin sürdürülebilir olmasında en büyük anahtarlardan biri gidişatı iyi okumaktır. Çünkü bu mevcut üretimlerinizi yaparken, gelecekte nasıl bir eğilim ortaya çıkacağını ve imalatınızdan pazarlama dilinize kadar her şeyi belirler.
Bugün teknolojik olarak farklılaşan, tüketici özellikleri değişen dünyada ağırlıklı olarak konsantrasyon 2 bin ve sonrası doğan jenerasyonlar üzerinde odaklanıyor. Şüphesiz yanlış bir yaklaşım değil.
Fakat bunu yaparken ve ürünlerinizi, ticaretinizi buna göre şekillendirirken, dünya nüfusunu iyi okumak, yepyeni oluşumları da gözden kaçırmamak gerekir. Basit bir örnek vermek gerekirse bugünün dünyasında en çok Avrupa’ya mal satan Türk firmalarının, nüfusu doğru okumazsa gelecekte bu pazarı kaçırma riskinin çok yüksek olduğu gerçeği gibi.
Bugün Avrupa’ya mal satarken, işin kolaycılığına kaçıp, Afrika başta olmak üzere gelişen pazarları göz ardı etmek nasıl ölümcül sonuçlara neden olacaksa, nüfus – tüketici ilişkisini de bu çerçevede okumamak sıkıntılara neden olacaktır.
Peki nereden çıktı bu olay? Dönelim Çin’e… Dünyanın en büyük üretim noktası, ekonomik büyüklük açısından baktığımızda iki numaralı ülkesi, gelecek planları içine yaşlılık sektörünü aldı.
Dünyanın yaşlandığı gerçeğini ve talebin buna göre şekilleneceğini düşünerek farklı yapılanmaların içine giriyor. Hatta yaşlılık sektörü, ülkenin ekonomisinin geleceğinde tanımlanırken ‘itici güç’ olarak adlandırılıyor.
“Çin Nüfus ve Kalkınma Araştırma Merkezi’nin tahminlerine göre, ülkedeki 80 yaş üstü vatandaşların sayısı 2050 yılına kadar şu anki 80 yaş üstü nüfusun dört katına çıkacak.” Peki bizde durum farklı mı? 10 sene sonra 31 olan yaş ortalamamızın 41 olacağı biliniyor.
Geçelim en önemli müşterimiz Avrupa’nın durumuna… Halihazırda yaşlanan ve gelecekte daha da yaşlı nüfusa sahip olacağı için Almanya’dan çıkan Endüstri 4.0 teknolojisi ve yeni revize edilen göçmen yasası durumun çok da farklı olmayacağını gösteriyor.
Çin Ulusal İstatistik Bürosu’nun açıklamasında daha detaylı bilgi var. Deniliyor ki: “Tahminlere göre, Çin nüfusunun 2035 yılında hâlâ 1 milyar 400 milyonun üzerinde, 2050’den sonra ise 1 milyar 300 milyonun altında seyretmesi bekleniyor. Çin’in yanı sıra Japonya ve ABD gibi birçok ülkenin nüfusu da geriliyor. Verilere göre, geçen yıl itibarıyla Japonya’nın nüfusu art arda 13 yıl, ABD’nin nüfusu de art arda altı yıldır düştü. Uzmanlar, dünyada nüfus patlaması döneminin sona erdiğine işaret ediyor.”
O zaman ne yapmamız lazım? Öncelikle genç jenerasyonlar ve onların ekonomik yaklaşımlarını göz ardı etmeden çalışmaya, üretmeye devam ederken, yaşlanan dünyanın eğilimlerini iyi okumak gerekir.
Turizm konuşuyorsanız yaşlı tatil köyleri uzun zamandır tartışılan bir konu. Deniz, kum, güneşten başımızı ne zaman kaldırdık? Ulaşım teknolojilerinden yazılımlara, akıllı şehirlerden tekstil giyime, sağlık alanından giyilebilir teknolojilere kadar her konuyu yaşlanan nüfus ve tüketici gerçeğini göz önüne alarak dönüştürmeliyiz.
Ayakkabı mı üretiyorsunuz? Yaşlı nüfusu dikkate alın. Gıda işinde misiniz? Buradaki önceliklerin üzerinde durun. Örnekleri çoğaltabiliriz ama değişmeyen şu: Aksi takdirde geleceğin ekonomisinde ne üretirseniz üretin, hitap edeceğiniz kesimi yakalayamayacaksınız.