Raporlar
Murat Şenol: Türk bankacılık sektöründe son yıllardaki yapısal değişimler
Türk bankacılık sisteminin son 40 yılına baktığımızda 3 dönem görmemiz mümkündür. Bunlar; 1980-2000 arası 2000-2018 arası 2018 sonrası 24 Ocak…
Türk bankacılık sisteminin son 40 yılına baktığımızda 3 dönem görmemiz mümkündür.
Bunlar;
- 1980-2000 arası
- 2000-2018 arası
- 2018 sonrası
24 Ocak 1980 kararları ile liberal politikalara geçiş sonucu değişen piyasa dinamikleri, 1980’li yıllarda ilk değişim sinyallerini vermişti. Bu dönem öncesi yüksek enflasyon, düşük sabit faiz politikalarından vazgeçilmesi, sistemi daha rekabetçi bir ortama yönlendirmişti. Yüksek enflasyon, teknolojinin göreceli olarak henüz gelişmemiş olması, ülkedeki dış ticaret hacminin düşüklüğü, tüketici kredilerinin yeterince kullandırılmaması, devletin yüksek borçlanma ihtiyacı nedeniyle bankalara daha kolay kar imkanı tanıması nedeniyle yüksek miktarda devlet iç borçlanma senedi bulundurması gibi faktörler bankacılık sistemini 2000’li yıllara kadar domine etmiştir.
2000’li yılların başında itibaren uygulanmaya başlanan ekonomi politikaları sonucu düşen enflasyon ortamı, yurtdışından ucuz kaynak temini, düşen kredi ve mevduat faizleri, ülkenin artan dış ticaret hacmi, yabancı bankaların sektöre girmeye başlaması, teknolojinin gelişmesi ile birlikte ülkede yaşayan insanların büyük bir kısmının artık bir şekilde bankalarla çalışması vb birçok faktörün etkisi ile bankacılık sektörü hızla büyüyerek karlı ayrı bir döneme geçmiştir.
Ülkemizde başta son 3-4 yıldır uygulanan ortodoks olmayan makro ekonomik deneylerin yaratmış olduğu yeni ekonomi ortamı, bozulan gelir dağılımı, teknolojik gelişme vb faktörler bankacılık sisteminde yapısal değişimler yaratmaya başlamıştır. Bu değişimleri aşağıda açıklama çalışacağım. Bu değişimlerin bir bölümü uygulanan ekonomik deneylerin terk edilmesi halinde tekrar değişme ihtimalinde iken, bazılarının aynen devam etmesi muhtemeldir.
- 2000’li yılların başından itibaren hızla artan Şube sayısı artık azalmaktadır.
- Azalan şube sayısına ve teknolojik gelişime bağlı olarak personel sayısı azalmaktadır.
- Kullandırılan yabancı para krediler %40 oranında azalmıştır.
- Bankalar yüksek karları kamufle etmek için yüksek karşılık ayırmaya başlamışlardır.
- Mevduat artışı kredi artışından daha hızlı olmaktadır.
- Banka bilançolarında yabancı para mevduat azalmaktadır.
- Faiz ve vade riski nedeniyle taksitle uzun vadeli işletme ve yatırım kredileri yerine kısa vadeli işletme krediler tercih edilmektedir.
- Tüketici kredileri içinde faiz riski taşımayan kredi kartı risk payı artmaktadır.
- Yurt dışı temin edilen yabancı para krediler azalmaktadır.
- Yapılandırılan kredi hacminin arması yanında, canlı kredi hacimdeki artış da eklenince; “Sorunlu Kredi” diye tabir edilen NPL oranları düşmektedir.
- Banka karlılığının artışının en önemli nedenleri olarak NPL oranlarının düşmesi, bilançolardaki devlet tahvil faizlerinin düşüşü ve enflasyona endeksli iç borçlanma senetleri kaynaklı enflasyon artışı göze çarpmaktadır.
- Banka debit ve kredi kartı sayısının artışı sonucu ödemeler sistemlerinden elde edilen karlar artmaktadır.
- Kredi/Mevduat oranı son 11 yılın en düşük seviyelerine gelmiştir.
- Bankaların öz kaynak karlılığı son 5 yılın altında bunun en büyük nedeni yüksek karşılık ayrılmasıdır.
- Özellikle kamu düzenlemeleri nedeniyle son bir yılda TL sabit menkul kıymetler, bilanço içinde artmaktadır. Devlet artık piyasadan borç alamayınca bankaları zorunlu kılmaktadır.
- Bankalar önceden serbest piyasa koşullarında kendi belirledikleri faiz komisyon ve ücretleri artık belirleyememektedir. Bu ücret ve komisyon miktarının ne olacağını tamamen kamu otoritesi belirlemektedir, teorik olarak üst limit belirlenmekte ancak bankalar neredeyse tamamen üst limiti kullanmaktadır.
- Ticari Kredi faiz oranlarına TCMB’nin karşılıklar Kararnameleri ile müdahale etmesi sonucu bankalar faiz kaybını yüksek ücret ve komisyon, yanında sigorta ürün paketleri gibi yüksek gelirli ürünleri de kredi koşullarına eklemesi, bankaların “ücret ve komisyon gelirlerini” ciddi artış sağlamaktadır.
- Sektördeki kredi koşullarının TCMB ve BDDK ile seri şekilde düzenlemesi ( Ticari kredilerin sadece fatura karşılığı kullandırım yapılabilmesi, kredilerin faturaya ödenmesi, Leasing/Kredi ödemeleri için kredi kullandırılmaması, Ticari Firmalara binek araç için kredi yasağı… vb ) sektörü Katılım Bankası haline getirildiğine yönelik eleştirileri artırmıştır.
- TCMB’nin “Liralaşma Stretejisi” adı altında Dolarizasyonu düşürmek için; KKM uygulaması, TL Mevduat oranının %60’ların altında kalacak bankalar ek ücret cezaları, yurtdışına gönderilecek para transferlerinde belge zorunluluğu gibi uygulamalar; bankaların hareket alanını daralttığı gibi yıllık bütçe çalışmalarının önünde de engel olmaya başlamıştır.
- Banka aktiflerinde kullandırılan toplam kredi miktarları oransal olarak düşmeye devam etmektedir.
- Teknolojik gelişme bağlı olarak dijital işlem sayıları hızla artmakta, şubelerde yapılan işlem sayısı azalmaktadır.
Son 3 yıldır döviz pozisyon fazlası veren sektör artık döviz pozisyon açığı vermeye başlamıştır. BDDK verilerine göre sektör 17 Şubat 2023 itibariyle bir buçuk milyar dolar döviz pozisyon açığı oluşmuştur. Sadece kamu bankalarında döviz pozisyon açığı varken artık özel bankalarda döviz pozisyon açığı vermeye başlamıştır.
Murat ŞENOL – Ekonomist