Çetin Ünsalan: Hodri meydan
6 Şubat 2023Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, ekonomiyi değerlendirirken rakamları ortaya serip, sonra da ekonomiyi eleştirenlere ‘hodri meydan’ deyip tartışmaya çağırdı. Sonraki sözlerinden anlıyoruz ki siyasetçileri kast ediyor.
Onlar ‘hadi gel tartışalım’ dese ipe un serip gelemeyeceğini, bu konuyla ilgili kendisine izin çıkmayacağını herkes biliyor. Ama siyasetçilerle değil de, davet diye algılamak istediğim ‘hodri meydan’ sözü, soruları önden vermediği, gerçekten gazetecilerle bir araya gelmeyi kapsıyorsa, ben çağrısına icabet ederim.
Bakan, gözlerdeki ışıltı konusunda ısrarını devam ettirirken, bunun bir ekonomik geçerliliği olmadığını sanıyorum anlamak istemiyor. Bütçe açığındaki düşüşten bahsediyor ama yılın yarısında bütçeyi bitirip 817 milyar TL’lik ek bütçe yapıp, 880 milyar TL ödenek çıkartmaktan söz etmiyor.
Enflasyonun halledildiğinden bahsediyor, ama sadece açlık sınırındaki yıpranmanın, yüzde 6,6 açıkladıkları aylık enflasyonun yarısından fazla oranda olduğuna, gelirin eridiğine ve nedenlerine konuşmasında değinmiyor.
İşyerleri kapanmadan büyümeyi yakaladıklarından, insanlar iş kaybına uğramadan ekonomiyi sürdürmekten söz ediyor da, bu olsun diye ortaya koydukları zorlamanın gerekçesini anlatmıyor.
Düşen faize atıfta bulunuyor da, açıklanan politika faizinin piyasada karşılık bulmamasını, ortalama 5,5 katı faizin uygulandığını yok sayıyor. Ayrıca düşük faiz uygulayan kamu bankalarının zararını nasıl karşılayacağımızdan da söz etmiyor.
EYT’nin parasını bütçeye koymaktan söz ediyor da, pandemi sürecinde işsizlik fonundan emanet aldıkları 60 milyar TL’yi neden yerine koymadıklarının izahını yapmıyor.
Hepsi bir yana büyümenin şişme, enflasyondaki düşmenin baz etkisi, işsizliğin işsizi yok saymaktan geçtiğini, EYT’ye verilenin bir hak değil, bir haksızlığı gidermek olduğunu nedense anlatmıyor.
Işıltı meselesine gelince, onu tarihin tozlu yapraklarına emanet ediyorum. Analizini tarihçiler ve iktisatçılar zamanı gelince yapar. Tüm bunları alt alta koyduğumuzda her birinin kimsenin inancının kalmadığı TÜİK ve Merkez Bankası istatistikleri olduğunu, gerçek durumun bunun çok daha üzerinde bir şiddette yaşandığını görmezden geliyor.
Neymiş, ekonomi güven meselesiymiş. Elbette öyle, ama o güven gözlerdeki ışıltıdan değil, söylenen ile yapılanın tutarlığından, matematikten, aklı başında uygulamalarla doğan bir kavramın ürünü olduğundan neden bahsetmiyor?
Sonra ‘neden ses yok’ diye sorup, 85 milyonun haykırışını duymadığını da itiraf ediyor. Ses var, hem de çok yüksek Bakan Nebati. Siz kulaklıklarınızı çıkarın.