Trump “İran İHA’sı Düşürdük” Dedi, Petrol Fiyatı Zıpladı (Türkiye İçin) Bu En Küçük Endişe Olmalı!
19 Temmuz 2019Trump dün Türkiye’ye göre gece saatlerinde bir açıklama yaparak bir İran insansız hava aracını (İHA) düşürdüklerini açıkladı. Bunun ardından dün gece ve bu sabah petrol fiyatları yükselmeye başladı. Ne var ki yükselen tansiyon öyle ki petrol fiyatlarındaki hafif bir yükseliş şu anda dünya başkentlerini saran endişeler arasında en küçüğü. Bu durum Türkiye’yi de çok etkileyebilir ama bu etkilerin hepsi kötü yönde olmayabilir.
**
Beyaz Saray’da açıklama yapan ABD Başkanı Trump, Hürmüz Boğazı’nda ABD Deniz Kuvvetlerine ait USS Boxer amfibik saldırı gemisi ve mürettebatının güvenliğini tehdit eden insansız hava aracını düşürdüklerini söyledi.
Trump, İran’a ait aracı birkaç kez uyarılmasına rağmen gemiye 900 metre kadar yaklaşması nedeniyle ”savunma amaçlı” düşürdüklerini kaydetti.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ise Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşmesi öncesi gazetecilere, ABD Başkanı Donald Trump’ın Hürmüz Boğazı’nda İran’a ait bir insansız hava aracının (İHA) düşürüldüğü açıklamasına ilişkin, ”Bizim bugün insansız hava aracı kaybettiğimiz yönünde bir bilgi yok.” dedi.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi de ilerleyen saatlerde yaptığı açıklamada, ABD’nin yanlışlıkla kendine ait bir İHA’yı düşürmüş olabileceğini belirtti.
Geçtiğimiz Haziran ayında İran devrim muhafızları bir ABD İHA’sını düşürdüklerini açıklamış, daha sonra da o İHA’nın enkazını sergilemişlerdi. Bu bakımdan İran İHA’sının düşürülme haberi bu önceki olaya misilleme olabileceği de yorumları yapılabiliyor.
PETROL FİYATLARI YÜKSELDİ
İran İHA’sı düşürülmesi olayının duyulmasından sonra petrol fiyatları, ABD savaş gemisinin Hürmüz Boğazı yakınlarında İran’a ait bir insansız hava aracını (İHA) düşürmesi ve buna bağlı olarak Orta Doğu’dan petrol akışında aksaklık olabileceği endişelerinin artmasının ardından dört günlük düşüşünü durdurdu. Vadeli petrol kontratları New York’ta yüzde 1,9 yükseldi ve Mayıs sonundan bu yana haftalık bazdaki en büyük kaybını bir miktar daralttı.
Fakat petrol fiyatlarındaki % 2’ye yakın artış Hürmüz boğazı ve Basra Körfezi’nin tamamındaki tansiyonun yükselişi yanında şimdilik en az endişelenecek konu!
Karşılıklı misillemeler sürekli tırmanıyor ve Orta Doğu’nun bu en hassa bölgesi git gide savaşa yaklaşıyor.
MİSLLEMELER SAVAŞA MI YÖNELİYOR?
ABD tarafından gelen açıklamalar İran’a bir askeri müdahalenin masada daima olduğunu vurgulamaktan geri kalmıyor. Öte yandan Trump zaman zaman İran’a yönelik baskıların İran’ı taviz vererek masaya oturtmaya çok yaklaştığını söyleyerek amacın savaştan çok diz çöktürmek olduğuna işaret ediyor. Buna karşılık İran da diş göstermekten geri kalmıyor. Obama dönemindeki nükleer anlaşmanın yükümlülüklerinden cayabilecekleri kozunu ortaya sürüyor, Dünya petrol ticaretinin can damarlarından biri olan Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla tehdit ediyor.
ABD bir taraftan Hürmüz Boğazı’nda savaş gemilerinle devriye gezerken bir taraftan da müttefiklerine siz de elinizi taşın altına koyun, burada askeri olarak bize yardım edin çağrısı yapıyor.
ADIM ADIM TIRMANAN GERİLİM
ABD-İran gerilimi Trump’ın, 2015’te Obama döneminde yapılan ABD-İran nükleer anlaşmasını tanımayacağını ilanıyla geçen yıl Mayıs ayında başlamıştı. Ardından bu yıl Hürmüz Boğazı civarında çeşitli petrol tankerlerine saldırı haberleri gelmiş, ABD bunlardan İran’ı sorumlu tutmuş fakat İran bu konuda sorumluluğu reddetmişti.
Dünyada deniz yolu ile nakliyesi yapılan ham petrol ve akaryakıtının üçte biri geçen yıl Hürmüz Boğazı’ndan geçti ve bu durum bu yolun ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor. Mayıs ve Haziran’da, bölgede altı petrol tankeri saldırıya uğradı.
Son olarak 4 Temmuzda, Cebelitarık’taki İngiliz yönetimi Suriye’ye petrol taşıdığı iddia edilen Grace 1 adlı İran tankerine el koymuştu. İran bu el koymanın ABD’nin isteğiyle yapıldığını iddia etmiş ve İngiltere’yi ABD’nin kuklası gibi davranmakla suçlamıştı.
Cebelitarık Özerk Yönetimi Başbakanı Fabian Picardo, 2,1 milyon ham petrol taşıyan tankerin alıkonmasının başka bir ülkenin talebi üzerine gerçekleşmediğini söylemişti.
İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt ise, geçtiğimiz Cumartesi günü İranlı meslektaşına, Suriye’ye gitmeyeceğini garantilemesi halinde Cebelitarık Boğazı’nda durdurulan tankerin salıverileceğini söylediğini açıklamıştı.
Bu Cebelitarık gerilimi sürerken bir haber de yine Basra Körfezinden geldi.
Devrim Muhafızları’nın açıklamasını İran devlet televizyonu duyurdu. Haberde, Larak Adası’nda bir milyon litre kaçak akaryakıt taşıyan yabancı bir tankere 14 Temmuz Pazar günü el konulduğu bildirildi.
Geminin bandırası, milliyeti açıklanmadı ama daha öncesinde, Perşembe günü İngiltere bölgedeki bir İngiliz tankerini engelleme girişiminde bulunan İranlı gemileri savuşturduklarını açıklamıştı.
Bütün bunların üzerine şimdi de İran’ın inkar ettiği bir İran İHA’sının ABD tarafından düşürülmesi haberi geldi.
Bütün bunlar istenerek veya istenmeden ani bir kıvılcım sonucu İran ile Batılı güçler ve Körfezdeki Arap müttefikleri arasında bir savaşa yol açar mı?
İşte o zaman hele de savaş uzarsa petrol fiyatları sadece % 2 yükselmekle kalmaz. Ve dünya ekonomisinde etkilenen sadece petrol fiyatları olmaz.
TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ ETKİLER: ARTILAR VE EKSİLER
Böyle bir gelişmenin Türkiye üzerinde de etkisi elbette olumsuz olur. Zaten gerilimin kendisi ve İran’a yönelik ABD ambargosu da daha şimdiden petrol fiyatlarındaki yükselişle birlikte Türkiye’yi olumsuz etkiliyor.
Buna karşılık genelde olumsuz etkinin yanı sıra bu gerilimin Türkiye’nin jeopolitik konumunu ABD nazarında bu dönemde daha bir kıymetli hale getirdiği de kesin.
Trump’ın S-400 gerilimi sırasında beklenenden daha yumuşak davranması ve yaptırımların şimdilik sadece F-35’ten ihraç ile sınırlandırılması sadece onun Erdoğan ile nispeten iyi ilişkisinden kaynaklanmıyor. 2013’te Türkiye’nin ekonomik zorlukları şiddetlenir ve ABD-Türkiye arasındaki gerilim de şiddetlenirken Ukrayna iç savaşının başlaması ve Rusya’nın Ukrayna’ya dolaylı müdahalesinin de gözle görünür olmasının Türkiye’ye belli bir hareket imkanı tanımıştı.
Benzer bir durum şimdi yaşanıyor. Erdoğan hükümeti için İran ile gerginliğin yaşanması hem bir zorluk hem de bir fırsatlar dizisi… Zorluk, çünkü bütün baskılara rağmen Erdoğan döneminde Türkiye İran’la bazıları ABD ile başını ciddi derde sokan Rıza Zarrab ve altın kaçakçılığı davası gibi konulr dolayısıyla yakın ilişkilere girdi. Aynı zamanda 2010 Haziranında BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yeni yaptırımlar için yapılan oylamada (geçici üye olan) Türkiye Brezilya ile birlikte “Hayır” demişti. Diğer daimi üyeler bunu kabul etmiş, bu oylama ABD ile Türkiye arasında ilk ciddi çatlaklardan birini de oluşturmuştu.
Yani İran konusu Türkiye için yeni “tarafını seç” baskılarına neden olabilir. Öte yandan bu vesileyle AK Parti yönetimi Müslüman Kardeşler taraftarlığı nedeniyle kaybettiği Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi eski dostlarını yeniden kazanabilir.
Her halükarda Türkiye’nin işi zor. Son dakikaya kadar arabuluculuk yapmak istese de şimdi artık arabuluculuk yapabileceği Katar hariç bölgede hiç dostu yok. Bir süre baskılara direnmek zorunda kalacak. Bunun piyasaları da etkileyeceği kesin. Normalde böyle bir meselede piyasalar son düşünülecek konu olsa da Türkiye’nin şimdi içinde bulunduğu ekonomik bunalımı hesaba katacak olursak piyasalar güncel siyasetten bile daha önemli olabilir.
Türkiye’nin her şeye rağmen bir kozu var. ABD İran ve Suriye gerilimlerinin orta yerinde çok kutuplu dünya doğar, Çin’le ticaret savaşı kesintili olarak sürer, Rusya ile örtülü bir askeri rekabet tırmanırken Türkiye’yi basitçe bir kenara atamaz.
Erdoğan hükümetinin güvendiği de anlaşılan son çözümlemede sadece bu!
Yanlış bir hesap değil ama acaba bütün kartların bunun üzerine oynanacağı kadar kuvvetli bir hesap mı; orası tartışılır.