Çetin Ünsalan: Sen iste yeter…
25 Kasım 2022Ve faizler tek hane olarak açıklandı. Güzide medyamızda da bu gelişme iki yıl aradan sonra tek haneye indiğimiz şeklinde yansıtıldı. Türkiye’de faizler yüzde 9’a düşmedi. Sadece iktidar yüzde 9 olarak kamuoyuna duyurdu.
Tıpkı enflasyon, işsizlik ya da diğer verilerimiz gibi. Bir şeyin olmasıyla, açıklanması arasında normal şartlar altında bir fark olmaması gerekir. Ama istatistik güvenilirliğini tamamen yitiren ekonomimizde Merkez Bankası’nın yaptığı politika faizi açıklaması, bir oranın değil, bir talimatın açıklanması olarak tanımlanırsa daha yerli yerine oturur.
Çünkü politika faizi düştükçe, piyasada uygulanan faizin oranı artıyor. Zira ekonominin gerçekleriyle açıklama uyuşmuyor. Şaşırdık mı? Hayır. Çünkü artık hayatımızdaki gerçeklerle, açıklanan hiç bir veri arasında tutarlılık kalmadı.
Bunun üzerine Hazine ve Maliye Bakanı zaten verdiği beyanatta da bunu itiraf etti. Piyasanın da tek haneye inmesine yönelik beklentilerini ortaya koydu. Yani bu dolaylı yoldan bir itiraf; bir başka açıdan bakıldığında ise aba altından sopa göstermektir.
Fakat siz ekonomiyi döverek düzeltemezsiniz. Yani bu, cebinizde para yokken, bakkala gidip, ‘bana ekmek vermeni istiyorum ama ekmeğe de 2 TL ödemek istiyorum’ demek gibi bir şey olur.
Temenni ile ekonomi yönetileceğini düşünüp, talimatla uygulama yapanların, finans kesiminden de aynısını bekliyor olmaları garip değil. Nitekim aynı tavrı etiket fiyatlarından da bekliyorlar.
Mahalle maçına çıkan çocuklar içinde, topu getirenin oyunun kurallarını belirleyeceğini zannetmesi gibi bir duygu bu. Ama ne yazık ki gerçek hayatta işler öyle yürümüyor. O mahallenin çocukları gidip başka top alıyor ve sizi de oyunun dışında bırakıyor.
Peki burada başka top ne? Döviz… Lakin topun sahibi olan çocuk orada da rahat durmuyor. Bakkal, amcası diye, amcasına gidip top satmamasını istiyor. Çocuk aklıyla bakkal iş yapar mı? Yapmaz…
Bu benzetmeyi de TL’de durmayan bankalara komisyonu arttıran yaklaşımla örtüştürebilirsiniz. İhracat gelirlerini TL’ye çevirmeyen firmalara kredi vermemeyi de bu bakımdan değerlendirebilirsiniz.
Tüm bu yaklaşım iktisadi olarak ne anlama geliyor? Adı konulmamış bir sabit kur uygulamasına geçilmesi demek oluyor. Yani resmen serbest kur uygulayıp, icraatta sabit kur oluşturuyorsunuz.
Böylesi bir yaklaşım da koca bir ülkeyi kur riskine sokarak, ateşe atmak anlamına geliyor. Yani olası bir düzeltmede firmalarınızdan bankalarınıza kadar suyun üstünde kimse kalmasın diye uğraşmak ile aynı kapıya çıkıyor. Sonuçta ne mi oluyor?
Örnekte olduğu gibi gerçek hayatla ve sorunlarla boğuşurken, mahallece bir araya geldik bir çocuğun gönlünü yapmaya çalışıyoruz. Üstelik cebimizde para yokken.