Sosyal Medya

Prof.Dr. Evren Bolgün

Doç.Dr.Evren Bolgün: Finansal 4.0 Döneminde İnsanoğlu Açgözlülükte Sınır Tanımıyor

2000 yılı Mart ayında ABD’de hisse senedi piyasalarında patlayan internet dot-com balonu öncesinde bugünün çok iyi bilinen Google şirketi henüz…

Doç.Dr.Evren Bolgün: Finansal 4.0 Döneminde İnsanoğlu Açgözlülükte Sınır Tanımıyor

2000 yılı Mart ayında ABD’de hisse senedi piyasalarında patlayan internet dot-com balonu öncesinde bugünün çok iyi bilinen Google şirketi henüz halka arz edilmemişti. (Google IPO: 19/08/2004) Ancak 1994-1999 yılları arasında Yahoo, Expedia…vs. gibi internet tabanlı iş geliştiren şirketlerin birbiri ardından borsaya gelmesi ile birlikte, özellikle birçok teknoloji şirketi o tarihler için yüksek sayılabilecek şirket çarpan değerleri ile halka açılmaya başlamışlardı. Tabii o dönemde söz konusu olan kriz, gelişen bilgisayar ve internet teknolojilerine yatırım yapan risk sermayesi şirketlerinin yatırımlarının geri dönüşünü sağlayamamaları sonucunda bu sektörlerden çekilmeleri sonucunu da beraberinde getirmiştir.

Nasdaq Bileşik Endeksi (1994-2003)

O tarihlerden bugüne kadar geçen yaklaşık 30 yıl sonunda iş dünyasının teknolojik imkanlarında muazzam ilerlemeler ve inovatif akıllı iş çözümlemeleri gibi bir çok alanda oldukça olumlu sayılabilecek gelişmelerin kaydedildiğini görebilme imkanımız oldu. Ancak bu kadar geçen uzun bir zaman dilimi içerisinde aynı zamanda değişmeyen tek bir gerçek de oldu. “İnsanoğlunun Hiç Bitmeyen Açgözlüğü, Hırsı ve Egosu” Geçtiğimiz 2 haftadır kripto para piyasasında en son $32 Milyarlık piyasa değerine sahip olan “FTX” kripto borsa şirketinin 1-2 gün gibi çok kısa bir süre içerisinde şirket değerinin sıfıra inerek yaşadığı iflas hikayesini takip ediyoruz. Şirketin 30 yaşındaki CEO ve kurucusu Sam Bankman-Fried’in MIT Üniversitesi Fizik ve Matematik bölümlerinden lisans diplomasının olduğunu da öğrendik. Aynı zamanda matematiğe olan ilgisi ve sayılarla küçük yaşından itibaren olan yakın birlikteliğinin ona geçmişinde yarışmalarda ödüller kazandırdığını okudum. Anne ve Babasının Stanford Üniversitesinde Hukuk profesörleri olması da kendisine Amerika’nın IVY League adı verilen en iyi okulunda yüksek öğrenim imkanı sağlaması da söz konusu olmuş. Şöyle bir kağıt üzerinde hikayesini okuduğunuzda küçük yaşlarından itibaren Amerika’da çok şanslı bir azınlık grubu içerisinde yer aldığını söylebiliriz. Hikayenin buraya kadar anlattığım kısımı yabancıların ifadesi ile söylecek olursam “Doğru Olabilmesi İçin Çok İyi” şekline gözüken oldukça ışıltılı bir yaşam. Hatta geçtiğimiz günlerde sosyal medya’da gördüğüm “Ne Oldu?” başlıklı kısa video da Sam Bankman-Fried hakkındaki ilk izlenimleri çok iyi bir şekilde veriyor.

What Happened? https://youtu.be/zgoLpOTUeCE

Videoyu izlediğinizde göreceğiniz gibi kripto yatırımcılarından topladığı paralar, yatırımcıların kripto borsa aracılık işlemlerinden elde ettiği komisyonlar ve vatandaşların paralarını kendisine ait bir hedge fon şirketine aktararak nitelikli dolancılık işlemlerine imza atmaya hazırlandığını görüyoruz. Piyasanın güvenini kazanmak için moda dünyasından ünlüler, çeşitli devlet başkanları, NBA spor klüp sponsorluğu, Fortune gibi ekonomi dergilerinde kapak reklamları şeklinde bir çok farklı yönden nitelikli dolandırıcılık çalışmalarına son dönemde epeyce bir hız vermiş. Yatırımcıları kandırmada en çok beğendiğim görseli ise, paraları toplarken eski model bir Toyotta Corolla araca binmeye devam ettiğini ifade eden oldukça mütevazi bir insan izlenimi çabası, diğer taraftan da topladığı paralarının çok ufak bir kısmını ($39 Milyon) aktardığı Bahamalardaki 4.000 m2’lik malikanesinin iç dekorasyonundaki incelikler oldu.

https://www.dirt.com/gallery/moguls/finance/ftx-sam-bankman-fried-penthouse-bahamas-nassau-1203601395/

ABD ve Japonya kripto borsalarındaki çeşitli kriptopara fiyatlama farklılıklarındaki arbitraj işlemleri ile başladığı ticari hayatına kısa süre sonunda 30 yaşın altındaki Dünya’nın en zengin genç iş insanı ünvanı ile taçlandırmış bir kişilikten bahsediyoruz.

The Richest Person Under 30 In The World

https://youtu.be/wo-nJi36biQ

Şirketin iflas başvurusunda Hong Kong’da kayıtlı bulunan kantitatif kriptopara alım/satım şirketi olan Alameda Research’ün 10 ila 50 milyar dolar arasında borcu bulunduğu açıklandı. Ayrıca FTX.com’un yanı sıra FTX US, Alameda Research ve “yaklaşık 130 ek bağlı şirketi” içeren FTX Group, bir basın açıklamasına göre Chapter 11 iflas işlemleri için başvuruda bulunduğu da söyleniyor. Nitekim listedeki şirketler arasında kripto para borsasının Türkiye Şubesi FTX TR ve ABD şubesi FTX US de yer aldığı gözükmektedir.

Sam Bankman Fried’a Bağlı Şirketler Ağı

Özellikle son 2-3 yıl içerisinde çok hızlı bir şekilde yaşanan iflaslar, piyasa manipülasyonları, nitelikli akıllı cüzdan dolandırıcılık operasyonları neticesinde kriptopara borsalarındaki şirketlere, ihraç edilen kriptoparalara, sektör paydaşlarına yönelik olarak güven çok ciddi bir şekilde zedelenmiş durumdadır. Bu kadar sık ve kısa bir süre içerisinde yaşananlar sonrasında kripto borsalarındaki yazılım platformlarının güvenlik seviyelerinin önümüzdeki dönemde yoğun bir şekilde irdeleneceğini düşünüyorum. Piyasada yaşanabilecek ilave zincirleme iflasların bir çok başka büyük ölçekli firmayı da zor durumda bırakacağı açıktır. Örneğin kripto kredi platformu firması “Genesis”, FTX şirketinin iflasını açıklaması sonrasında şirketin para çekme taleplerinin mevcut nakit pozisyon sınırlarını aştığını, dolayısı ile yatırımcılara borç verme ve yeni kredi oluşturma işlemlerini askıya aldıklarını ifade ettiğini görüyoruz. Öte yandan kripto para alım-satım işlemleri yanında müşterilerine faizli mevduat ve kredi hizmetleri de sunan “BlocFi” şirketinin de iflas başvurusunda bulunmaya hazırlandığı yönünde söylentiler piyasada konuşulmaktadır.

Son yıllardaki bir çok konuşmamda “Finans 4.0” şeklinde adlandığım bir “Dijital Çağ” evreni içerisinde yaşamaktayız. Özellike bu dönemde bir çoğumuz geçmişin iş yapma düşüncelerini alıp geleceğin iş yapma kalıplarına doğru hızlıca ve zorlayarak sokuşturuyoruz ancak bir türlü istediğimiz şekilde uyum sağlanmadığını görüyoruz. Bu hızlı dönüşüm döneminde müşteriler, yatırımcılar, şirketler, markalar ve düzenleyici kurumlar için oldukça sıkıntılı bir kabus süreci olsa da avukatlar ve danışmanlar için harika sayılabilecek bir dönem olduğunu düşünebilirsiniz. Zira çok fazla sayıda gerçekleşen ticari, yönetimsel hatalardan önemli tecrübeler elde edilmektedir.

Dolayısı ile yaşadığımız bu döneme “Maksimum Karmaşa Çağı” da diyebiliriz. Adeta dijital ortası bir çağdayız. Yaşanan yıkıcı kuvvetler, değişime dair süren engin arzular, karmaşanın her geçen yıl bir kat daha ivme kazanması, geçmişin kâr marjları için dövüşen şirketlerin stresi şeklinde liste uzayıp gidiyor. İşte içten dışarıya, dışarıdan içeriye doğru hızlanan bu enerji patlaması içerisindeyiz şimdilik. Karmaşa yaşamımızın her safhasında olanca hızıyla sürüp gidiyor, o koşuşturma içerisinde bir çok yeniliği fark etmiyoruz bile çünkü artık hepimiz her gün gelmekte olan yeni’nin olağanüstü mucizesine aşık olmuş bir durumdayız.

Tüm bu deneyimlerimizle, algılanan tüm hataları bir arada tutan, geleceğe giden yolu daha olumlu kılan şey ise, bugüne kadar olan dijital öncesi çağın düşüncelerini doğru yorumlayıp onu rasyonel, objektif dijital bir mercekten geçirerek değerlendirmek olmalıdır. Her davranışı, ürünü veya fiziksel nesneyi alıp hayret verici biçimde az veya çok değiştirdik. Eskiyi yeninin içinden dönüştürdük, eski şeyleri yeni kalıplarla çok az geliştiriyoruz ve asla neyin mümkün olabileceğini düşünmüyoruz.

Boston Dynamics şirketinin geliştirdiği atlayan, zıplayan, insan hareketlerini birebir taklit edebilen robotlar yapabiliyoruz ama tümüyle yeni iş yapma modellerini de aynı şekilde düşünmemiz gerekmiyor mu? Bunların hepsi zor olanın süreci yeniden düşünmek olduğunu bizlere gösteriyor. Değişmesi gereken şey ise, altta yer alan ana sistem aslında.

Artık bu dijital sonrası çağda teknoloji çağındaki insanı düşüneceğiz, teknolojinin kendisini değil. Fiziksel perakendeyi yeniden icat edeceğiz çünkü çevrimiçi davranışlar aradığımızı hızla bulmayı, alacağımızın yanında gidecek şeyleri görmeyi, ödeme için asla sırada durmamayı beklediğimiz anlamına geliyor. İşin doğrusu eleştirel bir yönden bakınca esasında modern dünyanın çoğu, inanılmaz biçimde çok az değişmiş görünüyor. Bugün gördüğümüz her şey geçmişin bir tekrarından, ek teknoloji ile eskiye getirilmiş kademeli iyileştirmelerden ibaret durumda olduğunu rahatlıkla düşünebilirsiniz. Dijital sonrası çağda dijital teknoloji yaşamın kusursuz omurgasını oluşturan muazzam, sessiz bir unsur olacaktır. İnternet yalnızca ara alandaki bir araç görevinde olacak; ancak yokluğu ile fark edilecek. Akıllı evler tıkır tıkır işleyecek. Dijital yayın izleme sistemleri bizi yakından takip edecek. Dijital içerikler için düzenli paralar ödenecek ve hepsi oldukça kusursuz ve zahmetsiz bir şekilde gerçekleşecektir.

Digital Döneme Geçiş (2020-2080)

Teknoloji ve Finans alanındaki bu işbirliklerinin önümüzdeki 10 yıllarda da hızlı bir şekilde devam edeceğini göz önüne almamız gerekiyor. Bu noktada sizlere ABD’li fizikçi, tarihçi ve bilim felsefecisi Thomas Kuhn’dan kısaca bahsetmek istiyorum. Kuhn, 1962 yılında “Bilimsel Devrimlerin Yapısı” adlı bir kitap yazdı ve “Paradigma Kayması” adı verilen bir terimi gündeme getirdi.

Kuhn’un kitabı bilimsel bilginin gelişme biçimine odaklanıyor. Kitap, herkesin bir araya gelerek dünyayı belli bir taraftan görecek şekilde aynı yerde durduğunu ve bu görüş biçiminin de sabitlendiği fikrini tartışıyor. Genelde, insanların dünyayı anlamlandırmasını sağlayan inanç sistemleri veya bakış açıları veya evrensel doğrular şeklinde oluyor. Herhangi bir zamanda bu inançlar, insanların çoğunluğunun sabit oldukça mutlu olduğu şeklinde varsayımlara dayalıdır.

Bu bakış açısı ve zihinsel çerçeve diğer deneylerin ve usullerin temelini oluşturur, idealde bunlar bu yaklaşım veya paradigma üzerine güven inşa etmeye devam edeceklerdir. Ancak bazen öyle bir ilerleme gerçekleşir ki daha önce düşündüğümüz her şeye meydan okur. Bu noktada malum addettiğimiz her şey, sabit saydığımız her özellik veya değişken artık öyle olmayabilir. Bu bakış açısından bu devasa kaymaya da “Paradigma Kayması” adı verilir.

Paradigmanın tehlikesi şudur; “Paradigmayı yıkmaktan çok, paradigmayı anlamaya çalışıyoruz.” İnsanlık basitleştirmede huzur buluyor, haklı olmaktan, her şeyin anlamlı olmasından keyif alıyoruz. Hatalı olabileceğimizi, daha iyi bir yol olabileceğini kabullenmekse huzurumuzu kaçırıyor. Hayatta çoğu kez hatalı olup diğer herkesin de hatalı olması, iyiye ulaşmaya gayret edip haklılığında yalnız olmaktan daha iyidir. Çoğu şirket bu hissi isterse rahatlıkla anlayabilir.

Kuhn’un paradigma kuramı genelde yalnızca bilimsel inançlara veya dünya görüşüne uygulanıyor. Ancak zamanı gelince, başkalarını ezip geçmeden varsayımları düzelten insan grupları arasındaki gerilim fikrinde de “Erdem” var ve bu şekilde devasa ilerleme sağlandığını göreceğimizi umut ediyorum.

İnsanlar yaşamda doğaları gereği genellikle riskten kaçınırlar. İnsanoğlu bir tür olarak kayıpları azaltıp, kazançları azami kılacak biçimde evrimleşmiştir. Bizi en çok, aşağılanmadan kaçınma ihtiyacı güdülüyor, açık ara galip olma ihtiyacı değil. Hem insanların hem de şirketlerin en çok nefret ettiği iki şey var: “Bir Şeylerin Değişmemesi” ve “Bir Şeylerin Değişmesi.” Bu yüzden oldukça karmaşa içinde, yoğun bir hızla ve inanılmaz belirsizlikler dolu bir şekilde değişen bir çağda daha en baştan kişisel risk düzeyinizin ne olduğunu iyi belirlemeliyiz? Malum hayatta değişim ve dönüşüm bir zaman alır ve oldukça yoğun kişisel bir çaba ve efor ister. Bir çok alınan zor kararlar neticesinde ise, başarıya ulaşabilen dönüşümler oldukça sınırlı sayıdadır.

Yazımın son bölümünde sizlere önümüzdeki dönemde yaşanacakları kısaca özetlemek istiyorum.

Küresel ölçekte son yıllarda bir yatırım seçeneği olarak popüler hale gelen dijital paralar ve bunun özel bir türü olan kripto paraların ortaya çıkmasının önemli nedenlerinden birisi, özellikle 2008 krizi ile borsaların çökmesi ve 2010/14 arasında yaşanan Avrupa kamu borç sorunun ardından hükümetlerin ve Merkez bankalarının ekonomileri kontrol etmekteki başarısızlıkları olmuştur.

Ancak, kripto varlıkların ortaya çıkışı bu varlıkların makro ekonomi ile para politikasının yönetimi, finansal istikrar, ödemeler sistemi, finansal piyasalar ve yatırımcıların hakları ve güveni ile kayıt dışı ekonomi-kara para trafiği üzerinde olası etkileri ulusüstü ve uluslararası kurumların ilgisini çekmiş ve konuyu gündemlerine almalarına neden olmuştur.

Son yıllarda yaşanan olumsuz gelişmeler neticesinde kripto piyasasasının ruhuna uygun olabilecek düzeyde, blokzinciri teknolojisinin getirdiği merkezi olmayan yapının nüvesini fazla bozmadan, yatırımcıların tasarruflarını güvenceye alabilecek bir çerçevede IT güvenlik açıklarının giderileceği, piyasada yer alan tarafların taşıdıkları risk düzeylerine bağlı olarak gerekli minimum sermaye gereksinimlerinin sağlandığı ve denetlendiği bir küresel yapıya doğru evrilmekte olacağımızı düşünüyorum.

Düzenleyici otoritelerin kripto varlıklar konusunda genelde odaklandıkları altı ana faktör olduğu ileriye sürülebilir:

  • Bir düzenleyicinin tanıyacağı/kabul edeceği dijital varlık çeşitleri
  • Düzenleyicinin token ihraç edenlere ve ICO’lara karşı yaklaşımı
  • Kripto para borsalarının düzenlenmesi
  • Madencilikle ilgili düzenlemeler
  • Para transferi hizmeti verenlerin düzenlenmesi
  • Kripto para birimlerinin vergilendirilmesi

Son Söz: Hayat biter, insanın şehvet, şöhret ve servet arzusu hiç bitmez….

Doç.Dr.Evren Bolgün | Beykoz Üniversitesi Öğretim Üyesi

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler