Çetin Ünsalan: Tersten okurken…
3 Kasım 2022Ekonomiye ilişkin gerçekler yüzümüze vurdukça, zorlama metotlar peşinde koşmaya, daha da ilginç olanı, mecburiyetten yaşananları kabul ederken, ‘ama yine de’ diyerek kurulan cümlelerle hayalperest olma tavsiyesinde bulunmaya devam ediyoruz.
Önce başkanlık sistemi diye ortaya çıkıldı. Sonra bunun aşırı denetim içeren bir yapı olduğu anlaşılınca, yarı başkanlık denildi; kimse tatmin olmayınca Türk tipi başkanlık denendi; olmadı Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine bağlandı.
Faiz, döviz, enflasyon üçgeninde kontrolü kaçırdık. Ardından baktık olmuyor, Türk modeli diye bir şey icat ettik, model planlama pratiği olmadığından bir kaç bankacılık ürününden ibaret kaldı. Enflasyonu da, dövizi de, dolarizasyonu da patlattık. Yetmedi liralaşma diye bir terim bulup, sonunda kur korumalı mevduat üzerinden şimdilik 85 milyar TL’lik bedel ödedik.
Enflasyonun yükseldiğini kabul etmedik. Ardından baktık olmuyor, bütün dünyada yükseldiği tezini savunmaya başladık. Kontrolden çıkınca, ‘bir gün gelecek düşecek’ oynamaya başladık.
Ekonomiyi yeniden tanımlarken, reel sektör algısı gayrimenkul bile değil inşaattan öteye gidemeyince temenni sistemini bulduk. Para kesilince, kapı kapı dolaşıp aradık. Olmadı swap yöntemiyle günü kurtarıp daha büyük bedellerin altına girdik. Ekonominin düzeleceği söylendiğinde, kaynak sorulunca gözlerdeki ışıltıyı atıfta bulunduk.
Fiyatlar kontrolden çıktı fırsatçı aradık. Kiralar kontrolden çıktı inşaat yapmak için para toplamaya başladık. Faizler düşmeyince lobi aradık. Ama günün sonunda rakamların düzelmesini kalemle bile sağlayamadık.
Şimdi geldiğimiz noktada da yeni bir icat gelişti. FED’in faizleri arttırıp, enflasyon düşene kadar da artacağını söylediği gün, dünyanın da faiz düşürmeye başlayacağını duyurduk.
Enflasyondaki yükselişin önüne geçemeyince son dönemi saymazsak yüzde 8 – 9 civarında enflasyon olduğu söylemini geliştirdik. Dış ticarette açık, bağlantılı olarak cari açık patlayınca enflasyon hesaplamasında olduğu gibi faiz ve enerji giderlerini yok saymayı teklif eden yaklaşımlarla karşılaştık.
Hatta dış ticaretteki açık yorumlanırken, açık ve çarpık yapı kabul edildi ama arkasından eklendi: Tersten okursak… Her şeyi tersten okuyorsak, düzünde sıkıntıların olduğu itirafı anlamına gelmiyor mu?
Her şeyin tersine bakmayı düşünüyoruz da, düzünde hata yapmış olabileceğimizi nasıl kabul etmiyoruz; bunu anlamıyorum. Bu yaklaşımlarımızla ‘böyle yapmayın’ denilerek dünya iktisat tarihine geçtiğimiz açık. Bakın bu noktada en azından hedefi sonuç hoş olmasa da tutturduk.
Peki tüm bunları yaparken neyi unuttuk? Gerçekleri ve ekonomiyi yönetmeyi…