Çetin Ünsalan: Enflasyon ateşten gömlek
2 Kasım 2022Neden enflasyonu bu kadar çok konuşuyoruz? 90’lı yıllarda da problemdi ama insanların geliri enflasyon kadar arttıkça, etkilerini, makro ekonominin yansımaları olarak hayatlarında bulurlardı.
Şu an ise bir numaralı gündem maddesi olmasının sebebi manipüle edilmiş rakamla, insanların gelirlerine yapılan zamların, gerçek yaşanan enflasyonla ilgisini tamamen kopartmış ve çok can yakıyor olmasıdır.
Sadece vatandaş nezdinde değil. Üretici enflasyonu da almış başını gidiyor ve bu bize ya yeni zamları ya da sermaye erimesi riskiyle karşı karşıya kalan; işsizliği tetikleyecek bir reel sektörün alarmını veriyor.
Türkiye enflasyonla mücadele etmek istiyorsa, bir an önce gerçek rakamlarıyla buluşmalı ve savaşını bunlar üzerinden, yani gerçekleri esas alarak yapmalıdır. Aksi takdirde zaten insanların satın alma gücünü yıpratan özelliği olan bu kavram, bu haliyle vatandaşı ezip geçiyor.
Bir tarafta enflasyonun düşeceği söylentileri ekonomi yönetimi tarafından ortaya konulurken, diğer tarafta Merkez Bankası beklenti anketleri romantik rakamlarını bile yukarı yönlü revize ediyorsa, artık kendimizi kandırmaktan vazgeçmeliyiz.
Son gelen İstanbul enflasyonu üç haneli rakamlara oturduğumuzu bize bir kez daha gösteriyor. Siz buna karşılık istediğiniz rakamı açıklayın; insanların ikna edilebilmesi mümkün değil.
Dünyanın resesyondan korktuğunu ifade ettiği ama asıl telaşın hem yükselen enflasyon, hem de daralan ekonomiler gerçeği anlamına gelen stagflasyon olduğu bir ortamda, medet umacağınız bir kaynak da yok.
Yani sıkışan üreticinin yurtdışına gidip, ayakta kalabilmesini sağlayacak etkenlerin de kıtlaştığı bir dönemdeyiz. Zaten getirdiği parayı TL’ye çevirerek ekstradan kur riskini aldırdığınız, yanlış faiz politikasıyla finansmana erişimini zorlaştırdığınız reel sektöre karşılık, yapılan uygulamalarla kamuya para satmanın bankacılık adına daha akılcı hale geldiği bir ortam yarattınız.
Bu şartlar altında reel sektör sırtındaki maliyet enflasyonunu daha fazla taşıyamayacak ve fiyatlara yansıtacaktır. Bu da enflasyonun düşmek yerine, daha da yukarı yönlü tetiklemesine neden olacak, kur riskiyle gelen döviz baskısı da ilave olarak eklenecek, ama insanlar bu denli maaş zammı alamadığı için tamamen satın alma güçlerini yitirecektir.
Türkiye’nin ‘rakamları düzeltirsek, her şey yoluna girer’ anlayışından kurtulması ve bir an önce gerçekleriyle yüzleşmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu filmin sonu çok tatsız noktalara ilerlemeye başladı. Ekonomi yönetimi seçim odaklı algı operasyonlarını bırakıp, vatandaşın ve reel sektörün gerçeğine dönmek zorunda. Çünkü mesele artık idare edilebilecek noktanın çok ötesine taşındı.