Çetin Ünsalan: İnsana odaklı enflasyon
31 Ekim 2022Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, Arab Nevs’e verdiği röportajda enflasyon konusundaki yaklaşımlarını paylaşmış. İnsan odaklı bir enflasyon yaklaşımıyla dünyadan farklı bir bakış açıları olduğundan bahsetmiş.
Sanırım makam araçlarında dolaşıp, ortada insan görmeyince yaklaşımda bulunduğu insanların görüntüsü de törenlerde el pençe divan durup, ‘yaşa’ nidalarıyla karşılayanlardan ibaret oluyor.
Bakan Nebati sözleri şunlar: “Enflasyonla mücadele için insana odaklandık. Büyüme istiyoruz ama insanların işini kaybetmesini istemiyoruz. Üretim ve verimliliğin devam etmesini istiyoruz. Enerji fiyatlarının üzerindeki baskı azaldığı için şanslıyız. Enflasyonu dünyadaki gibi algılamıyoruz. Bunu insan temelli bir yaklaşımla görüyoruz. İnsanların işini kaybetmesini istemiyoruz. İşlerini kaybetmemeleri için elimizden geleni yapacağız.”
Ne güzel sözler değil mi? Bir güzellik yarışmasında eline bir sihirli değnek geçse dünya barışı getireceğini söyleyen yarışmacınınki kadar hoş. Ama gel gelelim güzellik yarışmasında değiliz ve ortada da insan odaklı bir ekonomi anlayışı yok.
Şayet öyle olsaydı, ülkenin yüzde 90 nüfusu yoksulluk sınırına ulaşamadan, açlık sınırında gezinen ücretler üzerinden çalışmak zorunda kalmazdı. İnsan odaklı olsaydı, istatistiklere yansımayanların işsizlik gerçeğinin değişmediğini anlardık.
İnsanı temel alan bir ekonomi anlayışımız olsaydı; pandemi sürecinde tüm dünya vatandaşlarının cebine para koyarken, borç teklif edip, zaten borca batmış insanları, daha da içinden çıkılmaz bir duruma itmezdik.
İnsanı esas alan bir enflasyon anlayışımız olsaydı; sahte bir enflasyon rakamı açıklayıp, o seviyelerden maaş almasını sağlayıp, bunun üç katı oranlarla yaşaması adına dertlenirdik.
İnsan temelli bir enflasyon yaklaşımıyla ilerlenseydi, fırsatçı arayacağımız yerde, ‘ülkede neden üretim yapan kazanamıyor’ der, aradaki üçte biri kamuya ait vergilerden oluşan maliyetler neden geçinemeyen insanlara yük edilmeye devam ediliyor diye kendi kendimize sorardık.
Enflasyonda derdimiz insanımız olsaydı; gerçeğe yakın açıklanan rakamlara karşı durum değerlendirmesi yapar, sorunu konuşturmamak için onlara soruşturma açılması yoluna başvurmazdık.
İnsanlar işini kaybetmiyor öyle mi? Eğer gerçekten derdimiz bu olsaydı; insanların köle fiyatına iş bulmasına razı olduğu, özlük haklarının tek tek elinden alındığı bir ortamı görmezden gelmezdik. İşverenin sırtına bu kadar yük bindirmezdik.
Verimlilik ve büyüme ilişkisine gelince. 30 yıldır bu ülkenin kilogram başına 1,3 dolardan öteye gitmediği, verimsiz üretimlere imza attığı, bu nedenle de firmaların çoğunun gizil iflas içinde yaşadığını bilirdik.
Büyümenin üretimden kaynaklanan zenginlikten değil, borçla yapılan harcamalardan ve bir TL’lik ürünün fiyatının 3 TL olmasından kaynaklanan fiktif devinimden olmasına dertlenirdik.
Kısacası konuşması kolay. Komşular alışverişte görsün misali sağda solda gerçek olmayan sahte dünyalar anlatacağınıza; gelin de vatandaşın arasında dolaşın. O zaman söylediklerinizin ne kadar anlamsız ve rencide edici olduğunu anlardınız. Bu ekonomi yönetiminin insan odaklı enflasyon anlayışı oldukça basit bir mantığa dayalı.
İnsanı dikkate almıyorsan, sıkıntı yaşayan insan da ortada kalmaz. Rakamlar da istediğimiz gibi geliyorsa işler yolunda demektir. Ama üzgünüm gerçek bu değil. İnsanlar büyük bir fakirlik içinde yaşıyor; üstelik fakir olmaktan daha kötü olarak ilaveten borçlular. Gerçek bu; gerçekleri görmeye niyetiniz varsa tabi.