Ekonomi
Mustafa Balbay: “Dostlardan $4-5 milyar geldi iddiası var”
İşsizlik rakamları açıklandı. TÜİK’inki İŞKUR’a uymuyor. Çalışma yaşamına hiç uymuyor. Resmi verilere göre işsizlik azalıyor, istihdam sayısı da azalıyor!
Ekonomide rakamlar anlamını yitirdi. Matematiğin bile canına okudular. İki kere ikinin ne zaman beş, ne zaman sekiz ettiği belli değil. Arada bir dört ediyor.
Enflasyon rakamları açıklandı; hayat pahalılığının yarısı kadar. TÜİK’in enflasyonu yüzde 80, çarşı-pazardaki artış yüzde 180. Sorsan, “Başına sadece bir eklenmiş, çok da fark yok” deyip çıkacaklar.
İşsizlik rakamları açıklandı. TÜİK’inki İŞKUR’a uymuyor. Çalışma yaşamına hiç uymuyor. Resmi verilere göre işsizlik azalıyor, istihdam sayısı da azalıyor!
İnsanlarımızın alışverişteki ruh hali şu; her şey dünden pahalı, yarından ucuz! Satıcılar da bu ruh haline göre müşteriye sesleniyor:
“Bugün al, yarın bu fiyata bulamazsın!”
İstatistiklere dayalı sonuçlar üreten uluslararası kuruluşların Türkiye’den gelen sayılara güvenmediğini, çoğunlukla dikkate almadığını duyuyoruz.
Sözün özü, ekonomideki tüm verilerde ritim bozukluğu var.
***
Verilere dayalı belirsizlik sadece vatandaşın cebini ilgilendiren konularda değil. Ekonomistlerin altını çizdiği bir gerçek şu:
Ülkeye giren-çıkan para belli değil!
Son olarak piyasaya 5 milyar doların sürüldüğü iddiası var. Kimi bu paranın Rusya kaynaklı olduğunu, kimi sığınmacılarla ilgili geldiğini, kimi Körfez ülkelerinden uçakla çuval içinde sokulduğunu söylüyor. Ortaya atılan bir başka iddia da şu:
Başta 128 milyar dolar olmak üzere devletin kasasından çıkan paraların bir bölümü farklı şekillerde Türkiye’ye sokuluyor. Seçim sürecine girildiğinde bu trafik artabilir. Paranın bir bölümünün halkın cebine girmesi sağlanarak seçim propagandasında kullanılabilir.
Bütün bu olasılıklar alt alta konulduğunda ortaya şu çıkıyor:
Devletin bütçesi milletinkinden beter!
Merkez Bankası rezervlerinin erimesi, bir bakıma 84 milyon yurttaşın soyulması demek. Bu soygunda götürülen paraların bir bölümü halka verilerek soygun unutturulabilir mi?
Bu siyasetin, daha doğru anlatımla, iktidara seçenek olanların halka ulaşabilmesine bağlı.
Tabloya 5’li çeteyi de ekleyelim. Evet, bu yapı dünyada kamudan en çok ihale alanlar listesini altüst edecek kadar yüksek olanaklara sahip.
Ancak bizim gördüğümüz o ki 5’li çete perdenin önünde izlediğimiz gölge oyunu. 5’li çetenin kamuoyunda sözü edilen paraların ne kadarına sahip olduğu belli değil. Aslan payının iktidar gücünü kullananlara gittiğini söylemek için uzman olmaya, derin bilgiler almaya gerek yok.
***
Katar Yatırım Fonu’nun Avrasya Tüneli’ne ortak olduğu haberi Erdoğan’ın açıkladığı toplu konut projesinin gölgesinde kaldı. Boğaz yalılarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınıp Hazine’ye verilmesinin altında ne yatıyor? Katar’a Kanal İstanbul için verilen sözlerin tutulamamasına karşılık “sus payı” olduğunu söyleyenleri yabana atamamak gerek.
İktidar seçim sürecinde kesenin ağzını bir miktar açıp, “Biz gidersek bunu da göremezsin” diye başlayan bir siyaset üretimine hazırlanıyor. Toplumda ekonomik sıkıntılara dayalı ses yükseltme yaşanırsa, iktidardan beslenen kesimlerin bunların karşısına çıkması, olası karmaşanın iktidarın siyaset mühendislerince yönetilmesi hedefleniyor gibi!
İktidar sorunları çözmek yerine kullanmayı yeğliyor. Ekonomide de böyle bir süreç gündemde. İktidar seçeneği olarak yola çıkanlar sadece durum saptaması ile yetinemez. Eğer bununla yetinirlerse ne olur?
İnsanın aklına şu söz geliyor:
Hırsıza hırsız deme çuvalı başına geçirir!
Mustafa BALBAY
cumhuriyet.com