Sosyal Medya

Genel

Dr Ozan Bingöl sordu:  TMSF’nin Kayyım Olduğu Şirketlerde Dev Bağışlar  Nereye Gidiyor?

TMSF çiftlik haline mi geldi?

Dr Ozan Bingöl sordu:  TMSF’nin Kayyım Olduğu Şirketlerde Dev Bağışlar  Nereye Gidiyor?

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun (TMSF) birinci ve asli göreve mevduatın sigortalanmasıdır. Ancak zaman içinde Fona, mevduat sigortacılığı görevi ile doğrudan ilgisi olmayan çeşitli görevler de yüklenmiştir. Bu görevlerden birisi de “Kayyımlık” görevidir.

 

TMSF bu kayyımlık göreve nedeniyle 2021 sonu itibariyle 83,6 milyar liralık aktif büyüklüğe sahip şirketleri yönetme yetkisine sahip büyük bir Holdinge dönüşmüştür. Bu hususu belirtmek için yazımıza “TMSF Holding A.Ş.” başlığı verilmiştir.

 

 

TMSF’nin Kayyım Olduğu Şirketlerde Bağış Sorunu…

Bu yazının kaleme alındığı tarihten sonraki bir tarihte Kamuoyu Aydınlatma Platformuna (KAP) düşen bir bildirim dikkatimizi çekti. Bildirim halka açık bir şirket olup TMSF tarafından kayyımlık ile idare edilen Koza Altın İşletmeleri A.Ş. ile ilgili idi ve özel durum açıklamasının konusu Koza Altın tarafından yapılacak bağış ve yardımlar hakkında idi.

 

Aşağıda yer verdiğim bilgilerden de görüldüğü üzere sadece 2022 yılı için “Halka Açık” bir şirketten aktif büyüklüğünün %4’ü gibi bir oranda bağış ve yardım yapılması yetkisi veriliyordu. Bu yetkinin kullanılması durumunda KOZA Altın Yönetim Kurulu bir yıl için 484.000.000 TL bağış yapabilecekti.

 

TMSF’nin kayyımlık ile yönettiği bir şirketteki bağışın büyüklüğünü şirket halka açık olduğu ve KAP’a bildirim yükümlülüğü olduğu için öğrenebildik. Rakam dudak uçuklatacak kadar büyük. Borsa’da bu şirkete yatırım yapmış küçük yatırımcının temettü hakkının bağış olarak dağıtılması apayrı bir sorundur. Ayrıca, aktif büyüklüğün %4’ü kadarlık bir bağış basiretli bir tüccarın yapacağı büyüklükte bir bağış mıdır? Bu bağışın kullanım kriterleri, kimlere, hangi sivil toplum kuruluşlarına veya kişilere dağıtıldığı da tam olarak şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılacak mıdır?

 

Halka açık olmayan şirketlerden yapılan bağış tutarları ne kadardır? Kimlere, hangi kurum ve kuruluşlara yapılmıştır? Bağış yapılırken ve bağışla inşa edilen yapılarda kamu yararını gözetecek önlemler alınmış, denetim mekanizmaları oluşturulmuş mudur?

 

 

VE SORULARIMIZ…

TMSF’nin kayyım olduğu şirketlerle ilgili tartışmalar, bazı yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları son dönemde ciddi şekilde dillendirilmeye başlandı. Biz burada kişi veya kurumları doğrudan hedef almadan, cevaplanmasını kamuoyu adına da istediğimiz, bazı soruları dile getireceğiz. İşte sorular.

 

1- Darbe girişimi sonrası kayyım atanan şirket, kişi ve diğer işletmelerin kayyımlıkları 674 sayılı KHK ile ( KHK 6758 sayılı Kanun olarak kanunlaşmıştır.) TMSF’ye verilmiştir. TMSF 31.12.2021 itibariyle 83,6 milyar liralık büyüklüğe sahip bine yakın şirket/kişi için tam veya kısmi kayyımlık görevi yürütmektedir. 6758 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca bu şirketler ticari teamüllere uygun olarak ve basiretli tüccar gibi yönetilmiş midir?

 

2- Kayyım olarak tayin edilen kişiler, devam eden soruşturma nedeniyle bir şirketi yönettiklerini, şirketin sahibi olmadıklarını bilerek mi hareket ettiler? Kayyımın esas görevinin kendisine emanet edilen şirketin hak ve çıkarlarını korumak olduğu dikkate alınmış mıdır?

 

3- Kayyımlık ile yönetilen şirketlerin sahiplerinin soruşturma ve kovuşturma sonrası beraat etmesi durumunda kayyımların kötü yönetimi nedeniyle açacağı davalar nedeniyle Hazinenin uğrayacağı zararların yine vergilerimizden ödeneceği bilinmekte midir?

 

3- Kayyım atanacak kişiler için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak ve belli suçlardan mahkum olmamak şeklinde aranın şartlar dışında eğitim ve diğer niteliklerin mevzuatta düzenlenmemesi bu atamalarda keyfiliğin önünü açmamış mıdır?

 

4- İlgili şirketlere atanacak yönetim kurulu üyeleri ve üst yönetimin tayininin ve görevden alma yetkisinin siyasi bir figür olan, siyasi etki ve baskılara açık, siyasi saik ile hareket etmesi beklenen TMSF’nin sorumlu olduğu Bakana (ilk dönem Başbakan Yardımcısı Nurettin CANİKLİ’ye) bırakılması yönünde bir tercih neden yapılmıştır? Bu tercih doğru bir tercih idi ise, beş yıllık uygulama sonrası neden atama ve görevden alma yetkisi tekrar TMSF’ye verilmiştir? Yanlış bir tercih ise neden beş yılı aşkın süre bu yöntemde ısrarcı olunmuştur?

 

5- Siyasi bir figür olan Bakan tarafından kayyımlık ile yönetilen şirketlere kimler, hangi kriterlere göre atanmıştır? Bu atanan kişilerin Bakan ile akrabalık, danışmanlık, şoförlüğünü yapma, ticari hayatta iş ilişkisi içinde olma veya aynı partiden olma gibi objektif karar verme sürecini ve kayyımlık görevini etkileyecek nitelikleri bulunmakta mıdır?

 

6- Yedi yüzün üzerinde şirkete ortalama 5 yönetim kurulu üyesinden 3500 kişi, ayrıca şirket üst yöneticilerini atama konusunda Bakan bu yüksek fedakarlığı gösterecek zamanı nereden bulmuştur? Atanan bu kişilere yapılacak aylık ödemelerin, kişinin tecrübesi, bilgi birikimi, eğitim düzeyi ve pozisyonu ile şirketin özelliği dikkate alınarak Bakan tarafından belirleneceği dikkate alındığında, Bakan bu ince işleri hangi zaman diliminde gerçekleştirmiştir? Bu yüce fedakarlık örneğini ne uğrana yapmıştır?

 

7- Şirketlere atananların, gerek atamasının gerekse görevden alınma yetkisinin, siyasi bir kişilik olan Bakana verilmesi ve bu yetkinin kullanımında herhangi bir gerekçenin belirtilmesine de gerek bulunmaması, şirket yönetimlerinin tam anlamıyla Bakana itaat eden bir mekanizmaya dönüştürmesi anlamına gelmemekte midir?

 

8- Şirketlerde kayyımlardan kaynaklı ne tür yolsuzluk ve usulsüzlükler yaşanmıştır? Kayyımların iş ve işlemlerini, kayyımlık görevlerini usulüne uygun yerine getirip getirmediklerini denetlemeye yönelik bir mekanizma öngörülmüş müdür?

 

9- Şirketlerden kimlere, hangi vakıf ve derneklere, hangi belediyelere ne tür ayni ve/veya nakdi bağışlar yapılmıştır? Kayyım olarak belli bir süre şirket idaresi ile yetkilendirilen kişinin, şirketin maliki gibi bağış yapma yetkisi var mıdır? Yargılama sonunda beraat edip şirketinin başına geçen kişilerin bu paraları Devletten isteme hakları göz ardı mı edilmiştir?

 

10- Bu şirketlerin, bağımsız denetimleri, tam tasdik ve KDV iade hizmetleri belli görüş veya siyasi partiye yakın meslek mensuplarına paylaştırılmış mıdır?

 

11- Bu şirketlerce verilen reklam ve ilanların belli siyasi partiye yakın basın ve yaygın organlarına yönlendirilmesi yönünde bir politika izlenmiş midir?

 

12- Daha önce hiç reklam vermeyen ve reklam verme ihtiyacı olmayan şirketler, gereksiz yere reklam masrafı altına sokularak, belli medya organları özellikle desteklenmiş midir?

 

13- Bu şirketlerin mal tedarik işlemleri, kayyımlık sonrasında özellikle bazı şirketlerin yararına olacak şekilde değiştirilmiş, mal tedarikleri piyasa şartlarına aykırılık teşkil edecek şekilde belli bazı firmalara yönlendirilmiş midir? Bu firmaların, TMSF’den sorumlu ve tüm yönetim kurulu üyeleri ile üst yönetimi atama yetkisine sahip Bakana veya Bakanın üyesi olduğu siyasi partiye yakınlığı söz konusu mudur?

 

14- Şirketlerin ürettiği malların satışında, bayilik dağıtımında basiretli bir tüccar gibi davranılmayarak piyasa şartlarının dışında uygulamalar söz konusu olmuş mudur?

 

15- Şirketlerin gayrimenkulleri veya taşıtları satılmış ise bunların satışında piyasa koşullarının dışına çıkan, belli kişi veya firma lehine olacak türde uygulamalar söz konusu olmuş mudur?

 

16- Otuzbeşbinin üzerinde çalışanı olan bu şirketlere personel alımında, usulsüzlük, kayırmacılık, nepotizm, partizanlık yapılmış mıdır?

 

17- Yukarıdaki soruların özeti mahiyetinde soralım: TMSF’nin kayyım olarak görevlendirildiği şirketler bir tür ARPALIK olarak kullanılmış mıdır?

 

18- Kayyımlık ile yönetilen şirketler üzerinden bu denli yüksek bağış yapılmasının nedeni nedir? Bağışların yapılmasında hangi kriterler uygulanmaktadır? TMSF’nin kayyımlıkla yönettiği şirketler üzerinden yapılan milyarlık bağışlar kimlere, hangi kurum ve kuruluşlara hangi şekilde dağıtılmıştır? Halka açık şirketlerden yapılan bağışların büyüklüğü küçük yatırımcıyı mağdur etmemekte midir? TMSF’nin kayyımlıkla yönettiği halka açık olmayan şirketlerdeki bağışın boyutu nedir?

 

Yukarıdaki soruları sormak ve cevapları almak hakkımız. Çünkü, uzun vadede kayyımlık ile yönetilen şirketlerde yapılan her türlü usulsüzlük, yolsuzluk ve yanlış uygulamaların faturası bize çıkacak. Nasıl mı? Bu şirketlerin asıl sahipleri soruşturma sonunda suçlu bulunmaz ise, bütün bu yolsuz ve usulsüz uygulamadan dolayı Devlete karşı tazminat davaları açacaklar ve kazanacakları bu tazminatlar bizim vergilerimizden ödenecek. Yok, suçlu bulunurlarsa TCK hükümlerine göre müsadereye söz konusu olup Devlet uhdesine geçecek şirketlerin değeri usulsüzlük ve yolsuzluk nedeniyle daha düşük olacak. Aradaki fark kadar Devletin, dolayısıyla bizlerin kaybı söz konusu olacak.

 

Yukarıdaki soruları sorma ihtiyacı bile, bu ülkede kurum ve kuralların doğru işlemesine, yönetimde şeffaflığa, hesap verilebilirliğe, etkin denetime her zamankinden daha fazla açlık duyulduğunu göstermektedir. Çünkü, bizi yönetenler şeffaflık ile terbiye edilmediği sürece, bu soruların da, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin de sonu gelmeyecek. Yapanın yanına kâr kalacak.

 

Güncelleme: Yazıdaki mavi yazılan bölüm ve paragraflar 27.08.2022 tarihinde eklenmiştir.

 

 

 

Yazarın blog sitesinden alıntıdır. Detaylı incelemenin tamamını okumak için linki tıklayın

 

 

Kılıçdaroğlu: “Peker’in iddiaları yargıya taşınacak”

 

Nebati, ‘Endişe yok’ demişti… | İşte mektupla uyarılan Türk şirketler

 

Doç.Dr.Evren Bolgün | Absürdistan Piyasa Ortamından Anomali Manzaraları?

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler