Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Dış ticarette koşu bandı modeli…’
14 Nisan 2022Ekonomide sürekli kendine has model geliştirdiğini iddia eden Türkiye, yıllardır en istikrarlı modelini dış ticarette uyguluyor. Burada sistem bir türlü değişmediği gibi, kimse de değiştirmek için gerçek bir çabanın içine girmiyor.
Ticaretin daraldığı dönemlerde azalan bir dış ticaret açık, biraz hacim yakalandıktan sonra eski seviyelerine gelerek bize gerçeği söylüyor ama görmezden geliyoruz. Son yıllarda alışageldiğimiz bir söylem var.
Bu ay Cumhuriyet tarihinin ihracat rekoru kırıldı… Güzel, alkışlamak lazım da rekor kırıp ne yapıyoruz bunu da sorgulamak gerekmiyor mu? Geçtim ihracatımızın içindeki teknolojik ürün payının değişmemesini, normal ürün segmentlerinde bile daimi bir zarar içindeyiz.
Bir aile reisinin kasa giren parayı görüp mutlu olmasını, ama giderlerini hiç göz önüne almamasını hatırlatan bu manzara ne yazık ki, son açıklanan verilerde de dramatic bir biçimde önümüze geldi.
Son açıklanan Dış Ticaret Verileri’ni dikkate aldığımızda miktar bazında yüzdesel yükselişte durum güzel gözüküyor. Yani bizler dış pazara sattığımız mal miktarını Şubat ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,5 arttırmışken, ithal ettiğimiz ürün miktarı aynı dönemde yüzde 5,9 yükselmiş.
İlk planda bakıldığında insanı heyecanlandıran ve mutluluk veren bu tabloyu, yapılan ticaret için ödenen bedellerle, elde edilen gelirler açısından incelendiğinde tam bir haya kırıklığını gözler önüne seriyor.
Yani biz geçen yıla göre daha çok mal satıp, daha az mal alırken işin ödemeler boyutuna baktığımızda şoke oluyoruz. Çünkü Şubatta yıllık birim gelirimizi yüzde 9,5 yükseltmişiz ama bunun karşılığında ithalat için ödediğimiz para yüzde 36,5 artmış.
Özetle ve toparlarsak daha çok mal satıp, daha az mal almışız, ama kasamızdan daha çok para çıkıp, kasaya daha az para girmiş. Böyle bir ticaretin sürdürülebilirliği mümkün mü? Bu dengesizliğin verdiği alarmı göz ardı etmek olası mı?
Ne yazık ki Türkiye koşullarında her şeyi bir algıdan ibaret zanneden bir anlayış içerisinde, firmaları ve toplamda Türk dış ticaretini gizli iflas noktasına götüren bu çabayı anlamaya, düzeltmeye çalışmıyoruz.
Bu ülkede üretim yapıp, dünyanın dört bir yanına satan insanlarımıza saygı duyuyorum ama, sürekli ihracatı konuşup, kendimizi kandırıyor olmamızı da içimize sindiremiyorum. Çünkü bunun arkasından finansal sıkıntıdan, ödemeler dengesindeki bozulmaya, rekabetçi olamamaktan işsizliğe kadar bir dizi problemin peşi sıra geleceğini görüyorum.
İşte bu Türkiye’nin ış ticaretteki modeli ve ne yazık ik coşkulanarak destekleniyor. Peki neden adını koşu bandı koydum. Tıpkı koşu bandında gibiyiz. Koşuyoruz; yoruluyoruz, efor sarf ediyoruz; göstergeye bakıtğımız kilometer yapıyoruz, fakat düğmeye basın koşu bandından indiğimizde bakıyoruz ki halen aynı yerdeyiz. O yüzden bu modelin adı dış ticaretten koşu bandı modeli…