Genel
Gıda Fiyatlarının Artışının Arkasındaki Gizli Düşman; ‘İklim Krizi’
Yüksek enflasyon ve özellikle gıda fiyatlarındaki artış, ülkemizde tüm kesimleri etkileyen bir konu. Öte yandan 2021 yılı, tüm dünyada gıdadan başlayarak tüm fiyat endekslerinde bir artışı ve dünya genelinde yayılan bir enflasyon dalgasını da tetikledi...
Yüksek enflasyon ve özellikle gıda fiyatlarındaki artış, ülkemizde tüm kesimleri etkileyen bir konu. Öte yandan 2021 yılı, tüm dünyada gıdadan başlayarak tüm fiyat endekslerinde bir artışı ve dünya genelinde yayılan bir enflasyon dalgasını da tetikledi. Ülkemizde enflasyon oranı kur oynaklığı nedeniyle çok yüksek düzeyde gerçekleşmiş olsa da, tüm ülkeler uzun zamandır görülmemiş enflasyon rakamlarıyla karşı karşıya ve küresel gıda fiyatlarındaki artış, bunun başlıca nedenleri arasında gösteriliyor.
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, dünya genelinde artış gösteren gıda fiyatlarının arkasında gizlenen daha büyük bir tehdide dikkat çekti. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Gıda Fiyat Endeksi’nin 2021 yılının tamamında, bütün dünyada bir önceki yıla göre yüzde 28,1 artış kaydettiğini ve ortalama 125,7 puanla son 10 yılın en yüksek seviyesine eriştiğini belirten Mete İmer, “FAO yetkililerine göre normalde yüksek fiyatların üretimi arttırması beklenirken, girdi maliyetlerinin yüksekliği, devam etmekte olan küresel virüs salgını ve giderek belirsizleşen iklim koşulları 2022 yılı için de iyimserliğe yer bırakmamaktadır” şeklinde konuştu.
İklim Krizi En Büyük Kronik Tehdit
Dünyanın karşı karşıya olduğu asıl büyük tehdit olan iklim krizinin, tarımsal verimlilik üzerindeki güçlü etkisi nedeniyle gıda fiyatlarındaki küresel artışın temel nedenleri arasında olduğunu ifade eden Mete İmer: “Gıda fiyatlarındaki artış, tüm ülkeleri farklı derecede etkiliyor ve tüm ülkelerin kendi ekonomilerinde farklı dinamik söz konusu. Önce küresel sağlık krizi ve pandemi, sonrasında da gıda krizi ve gıda fiyatlarındaki artış gibi ani ortaya çıkan risklerin yanı sıra, dünya ve insan açısından kronik risk oluşturan başka önemli riskleri de göz ardı etmememiz gerekiyor. Bu risklerden en önemlisi iklim krizidir. İklim krizi, gelecekte bizi bekleyen bir risk değil, hali hazırda içerisinde yaşadığımız ve dünya üzerindeki hayatı etkilen bir süreç. Kronik bir tehdit olan iklim krizi ile savaşımda bireylere, kamu otoritelerine, sanayi ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor” dedi.
Birleşmiş Milletler verilerinin de, iklim krizinin gıda sisteminde neden olduğu sorunları açıkça ortaya koyduğunu söyleyen Mete İmer, sözlerine şöyle devam etti: “İklim değişikliği, açlığın önemli bir nedenidir. Kara, toprak, su ve enerjinin gıda için sürdürülemez şekilde kullanımı sıcaklıkların yükselmesine yol açan sera gazı salımlarını arttırmakta; yüksek sıcaklıklar gıda üretmek için gerekli kaynakları olumsuz etkilemektedir. 2020 yılında 811 milyona yakın insan açlıkla karşılaşmış olup bu rakam 2019 yılından 161 milyon kişi daha fazladır.”
Türkiye – Birleşmiş Milletler İş Birliği
Mete İmer, iklim değişikliğinin tüm dünyada tarımsal arzı ve gıdaya erişimi kötü etkileyen, göç dalgalarına neden olan, doğal felaketleri tetikleyen büyük bir risk oluşturduğunun ülkemizde ve dünyada yapılan saygın bilimsel araştırmalarla ortaya konulduğunu da sözlerine ekledi ve şunları söyledi: “Dünyada ve Türkiye’de enflasyon gıda fiyatlarını yükseltirken, tarımsal gıda sisteminin iklim krizi, çatışmalar ve ekonomik şokları da içeren pek çok tehditle karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Bu sorunlara çözüm üretmek için Türkiye ile BM Gıda ve Tarım Örgütü arasında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kapasitesini güçlendirmek amacıyla “Tarımsal Gıda Tedarik Zincirinde Gelişmiş Maliyet ve Fiyat İzleme Desteği” adında bir teknik iş birliği projesi geliştiriliyor.”
Mete İmer, iklim değişikliğinin gıda sistemi üzerindeki etkileri üzerine de şunları dile getirdi: “Yüksek sıcaklıklarda rekolte ve verim düşmekte; atık artmaktadır. Okyanuslar iklim sisteminde oluşan aşırı ısının yüzde doksanını emmişler, bu nedenle daha asidik hale gelmişlerdir. Aşırı avlanma ve okyanusların daha asidik hale gelmesi 3,2 milyar insanı besleyen deniz kaynaklarını tehdit etmektedir. Kutup bölgelerinde kar örtüsünde, göl ve ırmaklardaki buzlarda ve donmuş topraklarda meydana gelen değişiklikler otlatma, avlanma, balıkçılık ve toplama faaliyetleri ile elde edilen gıdaları verimsizleştirmiş, kutuplarda oturanların geçim kaynaklarına ve kültürel kimliklerine zarar vermiştir.”
Çözüm Arayışları Sürüyor
İklim krizinin gıda sistemi üzerinde yarattığı sorunları çözmek için dünya genelinde bazı öneriler geliştirilmekte olduğu dile getiren Mete İmer, “Erozyon kontrolü, meraların yönetimi, kuraklık ve sıcağa dayanıklı genetik iyileştirmeler, heterojen beslenme biçimi, azaltılmış gıda kaybı ve atığı, gıda sistemlerinin iklim değişikliğine uyum sağlaması için geliştirilecek yöntemler olarak sayılabilir. Pek çok ülkede pilot ölçekte geliştirilen iklime duyarlı akıllı tarım inisiyatifleri verimliliği yükseltmiş, salımları azaltmış, su verimliliğini ve toprak kalitesini iyileştirmiş, gelirleri ve iklime dayanıklılığı arttırmıştır. Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme, gıda sistemlerinden kaynaklanan salımların azaltılması, düşük enerji kullanımı ve kara hayvanlarından elde edilen gıdaların azaltılması da dahil olmak üzere önemli fırsatlar sunmaktadır” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemiz için de iklim krizinin gıda sistemi üzerindeki etkilerinin belirlenmesi, çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi ve uygulamaya konulması kritik önemdedir. Ne yazık ki, bu günkü koşullarda, dünyada ve ülkemizde gıda fiyatlarının kısa sürede düşmesi pek olası gözükmüyor.”
Çevre sürdürülebilirliği konusunun dünya genelinde ve ülkemizde gıda üreticilerinin en önemli gündem maddesi olduğunu ifade eden Mete İmer, “Sorumlu kaynak kullanımı, çevre dostu üretim süreçleri ve ambalajlar, daha verimli atık yönetimi ve döngüsel ekonomiye geçiş, tüm dünyada gıda ekonomisinin gündeminde yer alan çözüm yöntemleri. İklim krizi ile savaşım ve döngüsel ekonomiye geçiş, ÇEVKO Vakfının odaklandığı yeni faaliyet konularının da başında geliyor. Bu alanlarda fikirsel öncülüğümüzü, iş dünyası kuruluşlarına ve yerel yönetimlere sunduğumuz danışmanlık hizmetlerinden dijital çözümlere uzanan bir yelpazede ürün ve hizmet portföyüyle pekiştiriyoruz. Toplum ve iş dünyasının gereksinimleri doğrultusunda güncel hizmetler geliştirmeye önem veriyoruz” dedi.
Gıda Üretim Faaliyetlerinin Çevre Üzerindeki Etkisi
Gıdayı üretmek, ambalajlamak ve dağıtmak için kullanılan sistemler sera gazı salımlarının üçte birini oluşturuyor ve biyoçeşitlilik kaybının yüzde 80’ine neden oluyor. Eğer müdahale edilmezse, gıda sistemlerinden kaynaklanan salımların 2050’ye kadar yüzde 40 artması bekleniyor.
Gıda sistemi günümüzde dünyanın toplam enerji tüketiminin yüzde 30’nu oluşturuyor ve bu enerjinin büyük bölümü salımlara neden olan fosil yakıtlardan üretiliyor.
Gıdanın yüzde 17’si atık oluyor ve dünyadaki sera gazı salımlarının yüzde 10’u tüketilmemiş gıdadan kaynaklanıyor.
2021’de bütün dünyada gıdadaki fiyat artışlarının ayrıntıları:
FAO Tahıl Fiyat Endeksi 2012’den beri en yüksek düzeye ulaşarak 2020’ye göre %27,2’lik artış kaydetti; tahıl grubu içinde mısırda %44,1, buğdayda %31,3 artış yaşanırken pirinçte %4’lük düşüş gerçekleşti.
FAO Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi zamanların en yüksek artışıyla 2020’ye göre %65,8 yükseldi.
FAO Şeker Fiyat Endeksi 2016’dan beri en yüksek değere ulaşarak 2020’ye göre %29,8 arttı.
FAO Et Fiyat Endeksi 2020’ye göre %12,7;
FAO Süt Ürünleri Fiyat Endeksi ise %16,9 artış kaydetti.