Sosyal Medya

İ.Alper Akalın

İbrahim Alper Akalın: ‘Türkiye’nin İhtiyacı; Özgürlükçü Ekonomi Modeli…’

Türkiye’yi müreffeh ülkeler kategorisine sokacak model özgürlükçü ekonomi modelidir. Tarihsel tecrübe de göstermektedir ki, ekonomik özgürlükleri yüksek olan ülkeler daha yüksek büyüme ve refah oranlarına ulaşmaktadır...

İbrahim Alper Akalın: ‘Türkiye’nin İhtiyacı; Özgürlükçü Ekonomi Modeli…’

Türkiye’yi müreffeh ülkeler kategorisine sokacak model özgürlükçü ekonomi modelidir. Tarihsel tecrübe de göstermektedir ki, ekonomik özgürlükleri yüksek olan ülkeler daha yüksek büyüme ve refah oranlarına ulaşmaktadır.

                                                  ***

“Mutlak eşitliği özgürlüğe önceleyen toplumlar ne eşitlik ne de özgürlüğe sahip olur. Eşitliği tesis etmek için kullanılan otorite özgürlüğü yok eder ve sadece yetki sahiplerinin çıkarına hizmet eder. Özgürlüğü eşitliğe önceleyen toplumlar ise ikisine de önemli ölçüde sahip olur.”
Milton Friedman

***

Türkiye’de yeni model tartışmaları süregelirken, maalesef kıymeti kendinden menkul veya tarihsel tecrübeden beslenmesi ile değil heterodoks olması ile övünülen reçeteler gündeme geliyor. Gerek iktidara yakın gerekse de aynı iktidara muhalif kimi çevreler, başarısı ispatlanmış çözümleri miadını doldurmuş demode fikirler gibi lanse ediyor. Son 200 yılda dünyada refah üreten sistem ısrarla ve bilinçli olarak küçümseniyor veya göz ardı ediliyor.

Bir ülkede yürürlüğe konulacak siyasi ve/ya iktisadi sistemin (modelin) tek meşru amacı toplumuna mutluluk ve refah getirmesi olabilir. Diğer hiçbir fantezi bundan daha değerli ve öncelikli sayılamaz. Peki hangi sistemler toplumunun refahına daha iyi hizmet eder? Veya şu meşhur soruyu soralım: Neden bazı toplumlar daha zenginken, diğerleri daha yoksuldur? Ve de yoksulluk ile mücadelede ne tür politikalar daha etkili olmaktadır?

Kronik bir sorunun çözümü, onu var eden yapısal sebepleri bertaraf etmekten geçer. Akciğer bronşları tıkanan ve solunum güçlüğü yaşayan bir hastanın sıkıntısını hafifletmek için ona oksijen takviyesi verilebilir. Ama hastalığın sona ermesi ancak hastanın sigarayı bırakması ile mümkündür. İşte yoksulluğun çözümünde de sosyal yardımlar ancak geçici işlev görür. Yoksulluğun gerçek sebebi üretken bir ekonomiye sahip olamamaktır. Çözümü de sürdürülebilir, güçlü ve kapsayıcı ekonomik büyümedir.

Ekonomik Özgürlükler ve Toplumsal Refah

Üretken bir ekonomi için üreten bir topluma ihtiyaç vardır. Bireyleri üretmeye sevk edecek olan ise; üretim eylemi ile elde edeceği faydanın katlanacağı zahmete baskın gelmesidir. İşte ekonomik özgürlükler, bireylerin kendilerine uygun gördükleri faydanın peşinden koşma hakkı ile ilgilidir. Bir diğer deyişle, bireylerin kendi yaşamları için kendi imkanlarını (zaman, yetenek, beceri, finansal kaynak vb.) en doğru olduğuna inandıkları eylemler için kullanabilmesidir.

Ekonomik özgürlükler, aynı zamanda başkalarının da sahip olduğu bu hakka keyfi müdahale etmemeyi de içerir. Birey, başkasına zarar vermediği sürece, kendisine fayda sağlayacağını düşündüğü eylemler yoluyla topluma da hizmet eder. Zira, eyleminden bir fayda elde edebilmesi için o eylemden fayda görecek ve onun karşılığını verecek bir muhatap da bulması gerekir. Adam Smith’in de veciz sözünde belirttiği gibi; fırıncının taze ve lezzetli ekmekler üretmek için çaba göstermesi hayırseverliğinden değil iyi bir gelir elde etmek istemesindendir. İşte ekonomide katma değerin kaynağı da; bireylerin, diğerlerinin beğenisini kazanmak için kaynaklarını daha verimli kullanmak istemesinden başka bir şey değildir.

ABD ve Kanada merkezli düşünce kuruluşları Heritage Vakfı ve Fraser Enstitüsü’nün her yıl yayınlamış olduğu çalışmalar da gösteriyor ki ekonomik özgürlüklerini geliştiren ülkeler daha yüksek büyüme performansı sergiliyor (Grafik 1). Yine ekonomik özgürlüklerin yüksek olduğu ülkelerde yoksulluk oranı çok daha düşük oluyor (Grafik 2). Ekonomik özgürlükler ile ekonomik refah arasındaki olumlu ilişkiyi bir çok farklı akademik çalışma da doğruluyor.

Grafik 1- Ekonomik Özgürlükler ve Ekonomik Büyüme Oranı

Heritage Vakfı’nın bulgularına göre, ekonomik özgürlükleri gelişen ülkeler son 25 yılda yıllık ortalama %2.6 büyüme hızı kaydederken, ekonomik özgürlükleri zayıflayan ülkeler aynı dönemde %1.7 gibi bir hızla büyüyor.

Kaynak: Heritage Vakfı, 2021 Ekonomik Özgürlükler Raporu

Kaynak: Fraser Enstitüsü, 2021 Ekonomik Özgürlükler Raporu

Ekonomik Özgürlüklerin Temel Unsurları

Hangi ülkeler ekonomik açıdan daha özgürdür? Gerek yukarıda bahsettiğim kurumların düzenli raporlarında gerekse de akademik literatürde bunun için çeşitli kriter ve tasnifler mevcut. Ben bu çalışmalardan da hareketle altı kategoride ekonomik özgürlükleri sınıflandırmak isterim:

1- Mülkiyet Hakları ve Hukukun Üstünlüğü:

Bireyi üretmeye teşvik eden temel unsur, ortaya koyduğu emeğin karşılığında bir gelire sahip olacağını bilmesidir. Özel mülkiyet, emeğin karşılığını almayı garanti eden yegane kurumdur. Aynı zamanda bireyi devlete bağımlı yaşamaktan kurtarır ve ona ekonomik bağımsızlık verir. Belki de ekonomik büyüme ve refahın en hayati koşulu özel mülkiyet hakkının tanınmasıdır. Mülkiyet hakkını tanımak ve yaşatmak; onu her türlü anlaşmazlık, çatışma, saldırı ve keyfiliğe karşı koruyan adil kanunlar ve bu kanunları etkili biçimde uygulayan güvenlik ve yargı kurumları ile mümkündür.

Kaynak: Heritage Vakfı, 2013 Ekonomik Özgürlükler Raporu

2- Rekabetçi ve Eşit Kurallar:

Bir ülkede kamu otoritesi iş yapmayı ne kadar zorlaştırıyorsa o ülkede ekonomik özgürlükler o kadar çok zayıflıyordur. Piyasaya girişi engelleyen sınırlamalar, karmaşık vergi mevzuatı, zorunlu tutulan mesleki ehliyet ve işletme lisansları ve çağın ruhuna aykırı diğer katı bürokratik düzenlemeler ekonomik rekabeti azalttığı gibi bu düzenlemelerin yokluğunda faaliyet gösterebilecek verimli girişimlerin kurulmasını da engeller. Kanunların ticareti kolaylaştırması ve rekabeti artırması kadar istikrarlı olması ve herkese eşit biçimde uygulanması da ekonomik özgürlükler açısından mühimdir. Keyfi biçimde değişebilen ve ayrıcalıklı gruplara türlü imtiyaz, muafiyet veya istisna tanıyabilen kuralların olduğu bir sistemde iktisadi kaynaklar toplumun refahı için verimli şekilde kullanılmaktan çok kamu yöneticilerinin ve baskı gruplarının refahı için çıkar amaçlı kullanılır.

Grafik 4- Gelir gruplarına göre en çok ve en az rekabetçi ülkelerin ekonomi büyüme oranları (2007–2014)

Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre; her farklı gelir grubunda daha rekabetçi olan ekonomiler, daha az rekabetçi olanlara kıyasla daha yüksek büyüme oranına sahip oluyor.

Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu Küresel Rekabetçilik Raporu 2015–2016

3- Ticaret ve Yatırım Serbestliği:

Ticaret özgürlüğü, bireyin bir malı veya hizmeti istediği kişiye istediği fiyattan istediği miktarda satma veya satmama hakkı ile ilgilidir. Aynı özgürlük bir mal veya hizmet alımı için de geçerlidir. İthalat ve ihracata uygulanan türlü kota, gümrük vergisi, ücret tarifesi, fiyat kontrolü ve benzeri kısıtlamalar, bireylerin kendi kaynaklarını en verimli biçimde kullanmasını ve kendisi için en faydalı ticari kararı vermesini engeller. Öte yandan kısa veya uzun vadeli yabancı kaynakların ülkeye giriş ve çıkışında engellerin olmaması ve yabancı yatırıma açıklık da ekonomik özgürlükler açısından vurgulanması gereken diğer önemli hususlardır.

Kaynak: Kimberley Clausing (2016), Open: The Progressive Case for Free Trade, Immigration, and Global Capital

 

Kaynak: Dünya Bankası (Ekonomist Theresa Osborne’ın Çalışması)

 

5- Etkin Kamu Harcamaları ve Kurumsal Devlet:

Ekonomik özgürlüklerin korunması ve yaşatılması için kamunun güvenlik ve hukuk hizmetlerini üstlenmesi gerektiğinden bahsetmiştik. Bunun yanında bireylerin üretim kararlarını olumlu etkileyen ve fırsat eşitliği sağlayan altyapı, eğitim ve sağlık gibi pozitif dışsallığı olan kamusal hizmetler de devlet tarafından finanse edilebilir. En ideal şartlarda dahi ortaya çıkabilecek ekonomik eşitsizlikleri gidermek ve toplumsal ahengi güçlendirmek için yine asgari ölçüde yapılacak gelir transferleri ve sosyal yardımlar da kamunun üstlenebileceği giderler arasında sayılabilir. Burada unutulmaması gereken husus, tüm bu harcamaların yine toplumdan alınan vergiler ile finanse edildiğidir. Verimsiz, popülist, kısa vadeli siyasi çıkarları gözeten ve siyasi rüşvet mahiyetinde kamusal harcamalar için vergi veya borç yükünü artırmak, ekonomik özgürlüklerin ve toplumsal refahın zayıflamasına yol açar. Devletin kurumsal kapasitesi, vergi gelirlerinin yukarıda bahsedilen faydalı ve gerekli kamusal hizmetler için ne kadar etkin kullanıldığı ile ilgilidir. Siyasal iktidarın bağımsız kurumlarca ve etkin kanunlarla sınırlandırılmadığı ülkelerde rüşvet, yolsuzluk, kayırmacılık, akrabacılık, himayecilik gibi yozlaşma faaliyetleri daha çok gözlemlenir ve vergi gelirleri toplumun genelinden ziyade iktidara yakın gruplar için harcanır.

Kaynak: Reinhart ve Rogoff (2012), “Public Debt Overhangs: Advanced Economy Episodes Since 1800”

6- Sağlam Para:

Bir ülkede özel mülkiyet hakkına saygının en temel ölçütü o ülkedeki enflasyon oranıdır. Enflasyon bir ülkede ne kadar yüksekse, özel mülkiyete saygı o derece düşüktür. Zira enflasyon, bireylerin geliri ve servetinden yapılan yasal olmayan kesinti veya daha doğru ifadeyle (ç)alınan vergidir. Yüksek enflasyon, bireylerin üretim ve yatırım kararlarını da olumsuz etkiler. Fiyat istikrarının olmadığı bir ortamda bireyler atılımda bulunmak ve risk almak istemez. Bu da ekonomide yenilikçi ve verimli girişimlerin önünü tıkar ve toplumsal refahı olumsuz etkiler. Düşük enflasyon ancak sağlam para politikaları ile mümkündür. Bunun için de iktidardan bağımsız hareket edebilen, ana hedefi fiyat istikrarı olan ve bunun için de kural bazlı para politikalarını takip eden bir Merkez Bankası zorunludur.

Grafik 8- Türkiye’de Yüksek Enflasyon ve Uzun Vadeli Büyüme

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Araştırma Genel Müdürlüğü’nün 1950–1999 arası dönemi incelediği bir çalışmada, Türkiye’de büyümenin en önemli belirleyicisi olan yatırımların yüksek enflasyonun yarattığı belirsizlikten olumsuz etkilendiği ve yüksek enflasyonun uzun vadeli büyüme potansiyelini düşürdüğü ortaya konmuştur.

Kaynak: TCMB (1999), The Relationship Between Inflation and Growth: A General Evolution

Sonuç

İşte Türkiye’yi zenginleştirecek iktisadi sistemin ana hatları. Ben buna “özgürlükçü ekonomi modeli” diyorum.

Diğer pek çok müreffeh ülkede görüldüğü gibi Türkiye’nin ihtiyacı olan; özgürlükçü ekonomi modelidir. Şu ana kadar siyasete hakim olan zihniyet hep ekonomi dışı argümanlarla bu modele engel olmuştur. Kimi zaman milli güvenlik, kimi zaman politik çıkarlar, kimi zaman köhne devletçi anlayış gerekçe gösterilerek Türkiye vakit kaybetmiş ve kaynaklarını israf etmiştir. Ülkemizde topyekün kalkınmayı temin edecek istikrarlı bir büyüme, bu yerleşik zihniyeti aşma iradesini göstermesi ile doğrudan ilintilidir.

İbrahim Alper Akalın

 


İLGİLİ HABERİbrahim Alper Akalın: Dövize Endeksli Mevduat (DEM) Döviz Talebini Dizginler mi?İbrahim Alper Akalın: Dövize Endeksli Mevduat (DEM) Döviz Talebini Dizginler mi?

İLGİLİ HABERİbrahim Alper Akalın: SAGP ile Doğru Enflasyon Hesaplanabilir mi?İbrahim Alper Akalın: SAGP ile Doğru Enflasyon Hesaplanabilir mi?

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler