Ekonomi
Veysi Dündar: Hamza Kürşat, Tespihin Kopan Bir Taşıdır Sadece
Son günlerin gündemine damga vuran Hamza Kürşat Ayvatoğlu 1993 doğumlu. Babası belli ki oğluna ismini koyarken müthiş bir ileri görüşlülük…
Son günlerin gündemine damga vuran Hamza Kürşat Ayvatoğlu 1993 doğumlu. Babası belli ki oğluna ismini koyarken müthiş bir ileri görüşlülük göstermiş.
1993 doğumlu Kürşat’ın babasının ilk gençliğinin 1970’lere karşılık geldiğini tahmin edebiliriz. Bu zor yıllarda sağın iki uç beyi anlayışının temsilcisi iki ismi birden oğluna koyarak meşrebini aşikar etmiş.
İkonik Çağrı filminde Anthony Quinn’in beden verdiği Hz. Hamza ve Türkleri Ergenekon’dan çıkışta rehberlik eden Kürşat…
Özal’ın vefat ettiği yıl olsa da onun dört eğilimi birleştirme projesinin en azından bunlardan ikisine yani aşırı sağın İslamik ve Türkçü cephelerine güç kattığı kuşku götürmezdi.
1980 darbesinin elinde Kuran’la gezen generali Erbakan’ı hapse atsa da, Özal gibi bir eski MSP’liye devletin direksiyonunu emanet edebilmişti. Diğer yanda Türkeş “biz hapisteyiz ama fikirlerimiz iktidarda” diyebiliyordu.
Ancak Özal da Evren de kerameti kendinden menkul yerli milli odak değildi.
1980’de ABD Başkanı Reagan Komünizme ve onun mümessili SSCB’ye karşı çareyi İslam’da bulmuş, mücahitleri Beyaz Saray’da ağırlamıştı.
1991’de yıkılan Berlin Duvarının altında kalan aslında Türkiye’de toplumsal muhalefetti. Komünizmi yenmede milliyetçilik+ din formülünün işe yarayacağına kuşku yoktu. Bu ahvalde Türkiye Milliyetçi ve Dinci sağ için, ABD sayesinde dikensiz gül bahçesine dönmüştü.
Zaten bir sene sonra Erdoğan’ın önlenemez tırmanışı başlamıştı. Bunların hiç biri tesadüf değildi.
Evet ABD’nin artık dincilik ve milliyetçiliğe ihtiyacı yoktu. Fakat Türkiye için vakit geçti. Toplumsal muhalefet faşizme yakınsayan bir ortamda yok edilmiş, ortam bu uç ideolojilere kalmıştı.
İşte Hamza Kürşat’ın babası bu konjonktürü ve işlerin gittiği yeri çok iyi okumuş ve sezgisi oğluna adeta bir altın anahtar ismi koymasına imkan vermişti.
Hamza Kürşat AKP iktidara geldiğinde 9 yaşında ilkokul talebesiydi. Cemaatin zirveye çıktığı 2010’da ise liseyi bitiremeyeceği aşikar olmuştu.
Kastamonu’da geleneksel olarak MHP’nin güçlü oluşu ve Turan Topçuoğlu gibi ahlaklı bir MHP’linin belediye başkanlığındaki başarısı; Hamza Kürşat’ın, Kürşat’ı öne çıkararak kendisine bir ekmek kapısı bulmasına imkan verdi. Belediyenin fotoğraf işleri ile ilgilenmeye başlamıştı. Kim bilir bu faaliyet onu 23 yaşında Belediye Kültür Müdürlüğü görevine taşıyan sanatsal altyapıya karşılık gelmekteydi? Fotoğrafla olan ilişkisi Kültürün kapılarını daha kolay açmış olmalıydı!
7 Haziran 2015 seçimlerinden önce Belediye seçimlerinde Kastamonu’da 3 dönemlik MHP egemenliği kırılıyordu. Bu iktidar imkanlarından yararlanma konusundaki pragmatik beklentinin sonucu olmalıydı. Muhtemel ki değişen belediye Hamza Kürşat’ı bu defa Hamza’yı öne çıkarma yönünde motive etmişti. Nitekim Patricia Highsmith’in “Yetenekli Mr.Ripley” misali değişen Belediye yönetiminin şekline girebilmiş ve çok daha etkin bir görev ile, kendine bu ekipte yer bulabilmiştir. Kuşkusuz bunda kendi yetenekleri kadar 7 Haziran’dan itibaren Bahçeli’nin MHP’yi AKP’ye mütemmim yapmasının da etkisi vardır.
Bundan sonra olaylar Türkiye gündemine paralel gelişir. AKP/MHP koalisyonu ülke genelinde ne denli sağlam olsa da, yerelde dişler gıcırdamaktadır. Kastamonu bunun tipik örneğidir. İyi Partililer ve hatta CHP’liler bir hekim olan Galip Vidinlioğlu’nda AKP’den kurtuluşu ve yapılan yolsuzlukların hesabının sorulmasını umarak AKP adayı Babaş’ı eve yollarlar. Bundan sonra tabii ki kimse AKP’den hesap falan sormaz. Ama AKP kadrolarına da ekmek verecek değillerdir. Belediyeden kovulan Hamza Kürşat, önad adaşı Hamza Dağ’ın yanında siyasetten rant yemeye devam eder.
Ta ki bu süreç uyuşturucu bağımlılığı ve genç yaştaki safahatın yan etkisi olan paylaşım savaşları ile afişe olana kadar.
Hamza Kürşat’ın sadece 28 yıla sığan hikayesi yaklaşık olarak bu. Eğitimsiz bir lise terke Kastamonu kültürünü emanet edecek kadar yabancılaşmış AKP/MHP koalisyonunun, ülkeye verdiği zararı daha iyi tarif edecek bir örnek bulunmuyor.
Kastamonu’nun Candaroğlu İsmail Beyin emaneti sokaklarına verilen tahribatı tahayyül edemiyorum.
Türkiye’nin bu vandallıktan kurtulması için tüm demokratik güçlerin işbirliğine ne denli ihtiyaç duyduğumuz şüphe götürmüyor.
Analiz, Veysi Dündar 3.4.2021