Dünya Ekonomisi
İklim değişikliği artık ekonomik sorun
Çin’den Avrupa’ya yayılan enerji krizi bir kez daha iklim değişikliğinin ekonomik önemini vurgularken, artık ekonomik analizin bu değişken göz önüne…
Çin’den Avrupa’ya yayılan enerji krizi bir kez daha iklim değişikliğinin ekonomik önemini vurgularken, artık ekonomik analizin bu değişken göz önüne alınmadan yapılması da sakıncalı.
DÜNYA Yazarı ve ekonomist Dr Gündüz Fındıkçıoğlu şu uyarıyı yaptı:
“Felaket demesek bile son derece ciddi bir durumla karşı karşıyayız. FAO reel gıda fiyatı endeksi son 47 yılın en yüksek seviyesine işaret ediyor. Bitkisel yağ, tahıl ve et fiyatları ağustos ayında geçen ağustosa göre yüzde 33 artmış durumda. Maliyetler daha da yüksek ve son 60 senenin tepe noktasına ulaştı. İklim, işgücü eksikliği, gübre fiyatlarında ve taşıma maliyetlerinde artış söz konusu. Küresel tedarik zincirleri de hasar gördü. Tarımın hasar görmüş olmasının etkisi çok şiddetli biçimde hissedilecek. Dünya gıda fiyatları kalıcı biçimde yükseliyor olabilir. Muhtemelen kalıcı biçimde yükseliyor çünkü iklim değişiyor. Bugün her ülke ve her bölge gıdaya/tarıma büyük önem vermek gerektiğini anlamış durumda. Koruma duvarları arkasına alınması gereken bir numaralı sektör tarımdır ve bu konunun liberalizmin ne olduğu tartışmasıyla, küreselleşmeyle veya dış ticaret serbestisiyle ilgisi alakası kalmamıştır. İsterseniz dünyanın en arkaik liberali olun tarımı gümrük duvarlarıyla korumak zorundasınız. Önümüzdeki on yılda gıda, enerji gibi, stratejik bir mala dönüşebilir”.
İklim değişikliği ile mücadelenin faturası çok ağır olacak
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, iklim kriziyle mücadelede gelişmekte olan ülkelere yardım edebilmek için dünyanın en büyük ekonomilerine yıllık 100 milyar dolar iklim fonu taahhütlerini yerine getirmeleri çağrısında bulundu.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de gelişmiş ülkelerin özellikle G20 ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadeleye öncülük etmesi gerektiğini söyledi.
BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, son raporunda dünyanın Paris İklim Anlaşması’nda yer alan küresel sıcaklık artışını 2 santigrat derecenin altında tutulması hedefini karşılamaktan çok uzakta olduğunu ve sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar yüzde 16 artış göstereceğini duyurmuştu.
Guterres, raporun açıklanmasının ardından yaptığı açıklama, “dünyanın 2,7 santigrat derecelik sıcaklık artışına giden felaket bir yolda olduğu” uyarısı yapmıştı.
BM, Paris İklim Anlaşması kapsamında küresel sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin altında tutulması hedefinin karşılanabilmesi için ülkelerden dünya genelinde karbon emisyonunu 2050’ye kadar sıfıra indirmesini istiyor.
Moody’s bankaları uyarıyor
Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, bankaların artık giderek verdikleri kredilerde daha fazla düşük karbon emisyonunu esas alan projelerin finansmanına yöneldikleri belirtildi.
Açıklamada, iklim değişikliğinin bankaların kredi kalitesi açısından önemli bir etki gücü olduğu, iklim değişikliğinin nasıl gerçekleşeceğine ve buna karşı uygulanacak politikaya göre bankacılık sektörünün kayıplarının ciddi bir seviyede olabileceği kaydedildi.
Moody’s açıklamasında, “Paris anlaşmasından herhangi bir sapma, bankalar için daha yüksek kredi kayıplarına yol açacaktır.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen Moody’s Kıdemli Başkan Yardımcısı Jorge R. Valez, “Analizimiz, iklim riskinin bankaların kredi kalitesi ve kredibilitesinin önemli bir belirleyicisi olduğunu gösteriyor. Ayrıca, çeşitli iklim senaryolarına karşı kırılganlıkları açısından bankalar arasındaki bazı farklılıkların altını çiziyor. Kredi kayıpları, en aşırı iklim senaryosunda yaklaşık yüzde 20 daha yüksek olabilir.” ifadelerini kullandı.