FÖŞ: Epidemi patlarken, sağlık sistemini öldürmek
17 Eylül 2020Dünyada en kolay uzman yetiştirilen meslek ekonomi, en zoru ise tıp doktorudur. Türkiye’de ise—her konuda olduğu gibi-tam tersi bir durum mevcuttur. Hemen ispat edeyim. Almanya’da sokakta çevirdiğiniz, tamamen rastlantısal olarak seçilen 10 kişiye “Bütçe açığı önemli midir?” ve “Basurum var, tedavi edebilir misin?” sorularını sorun. 10’u da ilk soruya “Fevkalade önemlidir, ben bütçe açıklarını kontrol edemeyen partiye oy vermem” ve ikincisine “En ufak bir fikrim yok, bir doktora danışın” cevabını verir. Dönelim Türkiye’de herhangi bir AVM’ye ve aynı deneyi 10 vatandaşımızla tekrarlayalım. Hangi cevapları alırsınız? Birincisine “Bütçe açığı ne, lo?” İkincisine ise “Ha, bak o kolay, şimdi… şekersiz kaafenin telvesini kalkan balığı ödüyle karıştırıp, 2 gün neft yağında demlendir. Sonra kı..na sür” cevabı gelir. AVM’deki yardımsever vatandaş bununla da yetinmez, size cinsel sorunlarınızdan, akciğer kanseri tedavisine kadar çok geniş bir uzmanlık yelpazesinde öğüt vermeye hazırdır. Bu 10 vatandaştan 6 tanesi beyin, ciğer, dalak, sünnet, apandisit, kanal tedavisi gibi basit cerrahi konularda size bizzat ameliyat yapmaya da hazırdır.
Türkiye’de eczaneler viagra, clialis, bireysel bakım malzemesi, CoEnzym Co10 ve sizi bir haftada 30 kilo zayıflatacak “bitkisel ürünler” satarak para kazanır. Dünyanın heryerinde halktan en çok sopa yiyen meslek türü tahminleri hep yanlış çıkan ekonomistlerdir. Türkiye’de bu payeye doktor ve sağlık görevlileri layık görülmüştür. 30 yıldır sigara-alkol içip ciğerleri delik egzoza dönen 95 yaşındaki akrabanız ameliyatta ölürse, bunun tek suçlusu doktordan başka kim olabilir ki? Böyle bir cürüm işlendiğinde mahkemeleri rahatsız etmek ise Yüce Türk Yargısı’na hakarettir. Sallarsın doktorun dizine 2 tane, olur biter.
Dün, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü “Sağlık Bakanlığı’nın tespitlerine göre asemptomatik olarak geçirenlerin sayısı, vaka sayısının yaklaşık 10 katı” dedi. “Eşanlı olarak” (bu deyime bayılıyorum), İstanbul Tabip Odası planladıkları eylem haftası kapsamında bugün “Yönetemiyorsunuz! Ölüyor, tükeniyoruz” çağrısıyla temsili bir yürüyüş düzenleneceğini duyurdu.
Türkiye’de günde çoğu süper-taşıyıcı olarak aramızda hayta gibi gezip, düğünlerde halay çeken 16 bin hasta var. Doktor, hemşire, ve bilumum sağlık personeli hastalıktan kırılıp resmen ŞEHİT oluyor, o zaman hükümetin vermesi gereken tepki de tüm sağlık eko-sistemini ötonaziye tabii tutup, bu mızmız şikayetler ve can sıkıcı konudan kurtulmaktır.
Değerli Hükümetimiz, bu konuda acilen önlem alarak, tüm sağlık eko-sistemini idam sehpasına götürdü, bir hafta içinde infaz gerçekleştirilecek ve sağlık sisteminden kurtulduğumuz için, Covid-19 başta, “sağlık sorunu” diye bir şey kalmayacak.
Ölenler yalnız doktorlar değil. Bakalım eczacılar ne diyor: Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’nda salgının seyrini ve eczacıların taleplerini değerlendirdi.
Çolak, “Reçeteyi bilgisayardan yazmak hekimlere zor geliyor olabilir. Bir an önce hastayı gönderelim diye kağıda yazıp gönderiyorlar. Kâğıt bulaş riski en yüksek olanlardan. Eczaneye vatandaş geliyor, elindeki reçete Covid-19 reçetesi. Nereden geldiğini sorunca ‘’hastaneden geliyorum, testim pozitif çıktı. Elime de bu reçeteyi verdiler’ diyor’’ dedi.
”Zor bir süreçten geçiyoruz ve bu sürecin en büyük askerleri sağlık çalışanları. Eczacılar da vatandaşın sağlığı konusunda hizmet veriyorlar. Kamudaki hastaneler pandemi hastanesine dönüştü. Bu yüzden vatandaşlar tekrar ilacını almak için de eczanelere geliyor. Bu süreçte 8 eczacımızı, 3 sağlık çalışanımızı kaybettik. Yaklaşık 60 eczacımız ve sağlık çalışanımız evde bakım sürecinde”.
Eee, ne olmuş yani? Nasıl olsa yakında eczacılara hiç gerek kalmayacak, sarf malzemesi onlar. Çünkü artık ilaç ve tıbbi cihaz-malzeme de bulunmayacak:
“TOBB Medikal Meclis Başkan Yardımcısı Erkin Delikanlı, kamunun ve üniversite hastanelerinin sektöre olan 19 milyar liralık borcu için Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yüzde 30’a varan oranlarda feragat istediğini belirterek, “Bu oranlarla bir endüstri yok olur” dedi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya mektup ve sektörün anahtarını yollayan Delikanlı, “Entübe olmuş bir sektörün entübe olmuş hastalara faydasını bekleyemeyiz. Yara bandını bulamayacaksınız” diye konuştu.
Entübe olmak artık ekonomide en sık kullanılan terim. Esnaf da entübe, KOBİ entübenin kralı, sosyal güvenlik sistemine prim ödeyemediği için devlet yardımı alamayan vatandaşa entübasyon “Güney cihetinden yapılıyor”. Bir hafta içinde “Ekonomik entübasyon yoluyla aşırı nüfus problemini çözmek” başlıklı akademik incelemem Zimbabwe Medical Review of Health and Population Dynamics jurnalında yayınlanacak. Swahili, ama yakında Bantu’ya da çevirteceğim.
Niye bu konuya girdim birden?……Ben entübasyondan korunmak için herbal infuzyon, enjeksiyon ve inhalasyon yaptığım için kafam biraz karışık şu anda. Bana entübasyon yapan pembe kanatlı filleri “Güney cephemden” uzak tutmaya çalışıyorum.
Hah tamam, şimdi hatırladım. Ben ekonomiden zerre kadar çakmadığıma karar verdim. Biliyorum, siz hakkımda bu teşhisi 10 yıl önce koymuştunuz, ve yazdığım her makale, çektiğim her videoda bana hatırlatıyorsunuz. Ama belki de niye sonunda acı gerçeği kabullendiğimi bilmek isteyebilirsiniz. Çünkü, bütün ekonomistler ve hükümetin ekonomi takımı haksız, ben haklı olamam. Böyle düşünmek delilik olur. Benim dışımda ekonomiyle ilgili herkes “Türkiye “V” şeklinde toparlanıyor, ama eğer pandeminin ikinci dalgasından korunabilirsek” diyor.
Ben nedense odada deli gibi naralar atıp hortumuyla ona-buna “Güney’den entübasyon yapan” filin sesini duyuyorum: “Ulan, ikinci dalga geldi, üçüncüye geçiyoruz, ne toparlanması?”
Arkadaşlar, sizce odada dolaşan dev pembe fili konuşmanın zamanı gelmedi mi?
Kurumsal websitemde ilginç makaleler var, linki burada
UYARIYORUM: Salgın Krize Dönüşebilir! | Ekonomik Politik İstikrarı Bozabilir!
FÖŞ yazdı: Ey Homo Sapiens, sana Covid’den korkmayı öğreteceğim
Korona azdı, esnek çalışmaya geçiyoruz