FÖŞ yazdı: Türkiye 2021- Finans eksikliği büyümenin önündeki en önemli engel
30 Aralık 2020Türkiye 2020’de büyümedi, 2021’de de büyümeyecek. Aslında “bu kafa iktidarda kaldığı sürece büyüyemez” de diyebilirim, ama 2021 sonunda bu kafanın iktidardan gideceğine eminim. Hangi kafa bu? Eğitimi imam-hatiplere feda eden, AİHM kararlarını takmayan, Cumhurbaşkanı’na mal dondurma, İçişleri Bakanı’na da STK kayyım atama yetkisi veren kafa. Binlerce kez yazdım, bir o kadar da video çektim: “Tüm kurum ve kuralları ile demokrasiyi uygulamazsak, kalkınamayız” diye. Ama, Ankara anlamıyor, “ben reform yaptım işte” diye çıkıyor işin içinden.
Neyse, bu genel geçer bir konu tabii ki. Özellikle ekonomiyle siyaseti ayrı tutmaktan yana olan ekonomist kardeşlerim burun kıvıracaktır bu gerekçeye, çünkü onlar Mars’ta Sırça Köşk’te yaşar.
Türkiye 2021’de %5 civarında bir GSYH ivmesi miras alacak, yani baz etkisi sayesinde zaten hiç bir faaliyette bulunmasak da, ekonomi büyümüş gözükecek. Ehh, bunun üstüne bir de TUİK’nin en az 2 puan hediyesi var, herhalde %7 filan büyürüz? Hayır, büyüyemeyiz. İki basit nedeni var, ilkini bu makalemde anlatacağım: Ekonomik faaliyeti artırmak için fiansman, yani cukka lazım, biz hepsini 2020 yılında harcadık. Şimdi meteliğe kurşun atıyoruz.
Önce mekanizmayı anlatayım size. Bir KOBİ’niz var, yılda 100 bin zamazingo üretip satıyor. Kazandığı parayla da işçiler ve patronlar geçimini sağlıyor. Şirketin özkaynakları ya büyümüyor ya da çok az büyüyor. Farzedelim, zamazingo pazarı birden patladı. Bu KOBİ’ye 200 bin sipariş geldi. “Tamam” deyip üretebilir mi? Hayır, çünkü zamazingo üretmek için enerji, hammadde, işçilik ve belki ek makina lazım. Hatta, yeni bir ustabaşı ve ek bina da gerekir diyebiliriz. Yani, üretmeden önce üretim sürecini finanse etmek lazım. Patronaj nerden bulur bu finansmanı? İyi niyetli ve namuslu çalışan bir patron diyelim, önce cebinden ek sermaye koyar, ama tüm ekstra giderleri karşılayacak kadar koymaz, koyamaz. Koyabilseydi, hersene dışardan $180 milyar borç almazdık. İşletme sermayesi eksiğini gidermek için bankadan kredi alır.
İyi de, 2021 yılında bankalar kredi veremeyecek ki? Vermeyecek, çünkü arızalı krediler portföyün %15-20’ne varmış drumda. Kimse gerçek oranı bilmiyor, çünkü Türk Ticaret Kanunu ve BDDK yönetmeliklerinde yapılan değişikliklerle ölü krediler yüzdürülüyor. Borçlu hiç faiz ödemese de, banka krediyi canlı olarak gösteriyor bilançosunda. Ama, kendisi gerçeği bildiği için kenara yedek akçe koyuyor, şirket iflas ederse diye.
Bu kış yüzbinlerce küçük esnaf ve onlara mal ve hizmet sağlayan orta ölçekli KOBİ batacak. Çünkü ciro yok, tüketim yok ve devlet işletme başına TL1 bin destek veriyor sadece. Bankaların batık kredi oranı– resmi ve/ya gerçek olanı– baharda süratle artacak. Onlar da sermaye yeterlilik rasyosunu tutturmak için kredi koşullarını iyice sıkılaştıracak.
İkincisi, daha TCMB’nin faiz artırımları bitmedi. Kış aylarında enflasyon %15-16’ya çıkar. ENA Enflasyon Araştırma Grubu bugünlerde gerçek TÜFE’yi açıklayacak, yıllık %20’in üstünde çıkacağından eminim. Halkın kafasındaki enflasyon da %20 civarında. Bu yüzden %17 politika faizi ile enflasyon düşmez, en az %23-25 lazım. O senaryoda da işletme kredisi faizi %27-29 olur, konut kredisi faizini sormayın, dudaklarınız uçuklar. Kaç anayiğit kullanabilir bu krediyi.
Zaten, bakın daha yıl sonu gelmeden, bankalar kredi gişelerini kapatmışlar. 13 haftalık hareketli ortalama ile ölçülen kredi genişlemesi yıllık %5’e düşmüş. Yahu, resmi Yİ-ÜFE %22, yani daralıyor kredi portföyü.
Bir de kamu borçlanması var tabii. Gelecek sene Hazine toplam borçlanma oranını %100’ün altında tutacağını vaad ediyor. Yani, bankalara bir miktar nakit ödeme yapacak. Çok zor. Asgari ücrete %22 zam (ihale, mal alımı ve BES devlet katkısı ödemelerini etkiler), uzatılan işsizlik ödenekleri ve işten çıkartma yasaklarının masrafı, ek sağlık ve savunma giderleri diye başlayıp sayacak olursanız, Hazine’nin GSYH’nin %1.5’u kadar net borçlanma yapacağını düşünüyorum. Yani TL85-100 milyar arası bir likiditeyi emecek bankalardan, kura bağlı.
Bankaların durumuna bakalım şimdi: Mevduat kıt kanaat büyüyor (üstelik döviz olarak büyüyor, TL’ye çevirmek için banka ek gider yazıyor), krediler geri dönmüyor, elde olan likit kaynakları da Hazine emmeye devam ediyor.
Bu iç finansal kısıtlama, bir de dış kısıtlamalar var. Ekim itibarıyla banka ve finans dışı şirketlerin net dış borçlanma oranı %80 civarındaydı. Yani, artık dışardan borç almıyoruz, dış borçlarımızı ödüyoruz. Güzel haber bu, ekonominin kur şoklarına bağımlılığını azaltır. Velakin, bu davranış Türk firmalarının yatırım yapmak ya da ekonomik faaliyetlerini genişletmek niyetinde olmadığının da bir göstergesi. Yatırım yapacak şirket uzun vadeli borç alır, ya da sermaye artırır. Var mı öyle bir manzara?
Son nokta: Milli ve yerli ekonomi bir palavra. Savunma Sanayi de dahil (motor ve bilgisayar çipi) hangi ürüne baksak, içinde en az %50 ithal katkı var. Türkiye %5 büyümeye kalksa, net dış finansman ihtiyacı en az $20 milyar. Normalde özel sektör bu miktarı borçlanmak istemezse, TCMB rezervlerinden finanse eder. Ama, TCMB bu sene eksiye düşen FX rezervlerini takviye etmek için piyasadan döviz alacak.
Peki, diyelim bankalar ve finans-dışı şirketler karlı kredi veya yatırım alanları gördüler, net dış borçlanma yeniden artmaz mı? Kredi notumuz yatırım yapılırın 4-5 basamak altında, Batı’yla papazız. Kim Türkiye’ye o kdar borç verecek? Aynı durum Hazine için de geçerli. Vadesi geleni çok rahat borçlanır, üstüne belki bir $10 milyar daha borçlanır.
Özetle, 2020 yılında hovarda mirasyedi gibi, tüm serveti harcadık, yeni gelir de yok, 2021’de Türkiye en fazla %2 büyür. Yani kişi başı harcanabilir gelir değişmez.
FÖŞ
COVID-19 SONRASI DÜNYA: HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK
TÜRKİYE EKONOMİSİ 2021 ÖNGÖRÜLERİ