FÖŞ çömkürdü: Fahiş Fiyat Cezası: Küçük esnafı bitirecek son darbe
31 Ocak 2021Size rekabet ekonomisi teorisinin en basit kurallarını hatırlatarak bu güzel ve güneşli Pazar sabahı söze girizgah yapayım:
–Bir mal veya hizmetin pazarında SAYILAMAYACAK kadar çok sayıda üretici ve toptancı varsa, o pazarda fiyatlar mükemmel rekabet koşullarına yakındır.
–Türkiye’de gıda pazarı “atomize”dir, yani dev süpermarketin önünde arabalı satıcı, bir sokak ötede bakkal aynısının tıpkısını pazarlar. Bu şartlar altında satıcıların işbirliği yapıp rekabeti bozacak davranışlara gireceğini düşünmek salaklığın da ötesinde, cahil eblehliğidir.
—Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurlu’ndan veya mahkemeden, en azından bir uzmanlar heyetinden karar aldırmadan esnafa ceza kesemez. Buna hem hakim, hem savcı hem de jüri olmak denir. Suçun ötesinde ayıp ve günahtır.
–Bir piyadasa kar marjı ancak işletmelerin başka alanlarda kazanacağı ücrete eşitse, kamu yordamıyla o marjı düşürmek, endüstrinin daralmasına ve işsizliğe neden olur.
–Fahiş fiyat soruşturmaları tüm gıda zinciri boyunca geriye doğru teperek çiftçiyi hassas bir yerinden vurur.
–Türkiye’de işsizliği artırmanın ve kırsal alandan kente göçü hızlandırmanın en kolay ve hızlı yolu gıda perakendecilerine fahiş fiyat cezası kesmektir.
–Bir ülkeyi yönetenler, Covid-19’dan dolayı tedarik zincirinde oluşan aksamaları, paralı otoyol ve köprülere yapılan fahiş zamların taşıma maliyetlerine bindirdiği yükü, son 5 yılın en feci kuraklığının mahsulu daralttığını anlamayacak kadar zeka özürlüyse, mezar kazıp içine girelim.
–Bu kıymetli şahsiyetler Rusya’yla çok zorlu doğal gazda indirim pazarlıkları, ABD’yle S-400 pazarlıklarını yürütmeyi haydi haydi beceremeyecekler. Ölmüşüm, ağlayanım yok vaziyetleri!
Sevgili Başkanım diyor ki
“Buradan esnaflara sesleniyorum eğer siz bu süreci böyle devam ettirecek olursanız çok ağır cezalar sizleri bulabilir. Lütfen yaptığınız işi hakkıyla yapın, vatandaşımıza zulüm etmeyin”.
Esnaftan cevap geliyor:
Sözcü’de yer alan habere göre, Manisa’da pazarcılık yapan Temel Çilesiz, “Ceza keseriz şeklinde tehditvari konuşmayı anlayamadım. Bitmiş bir esnafa ne yapabilir ki? Canımızı mı alacaklar?” düşüncesini dile getirdi.
İstanbul’da market işleten İsmail Kibar, zamsız günleri olmadığını belirterek, “Toptancı bize zamlı satıyor. Büyük işletmeler yeterince denetlenmiyor. Meyve, sebze, et, süt ürünü fiyatlarındaki artışın sebebi bu. Büyük marketlerde kilosu 35 liraya satılan çayın bize geliş fiyatı 38 TL” dedi.
Eskişehir’de pazarcılık yapan Abdullah Demir, “Çiftçinin kullandığı tohuma, mazota, suya her gün zam geliyor. Gübreye yüzde 90’a yakın zam geldi. Çiftçi bu zamları nasıl karşılayacak?” diye konuştu.
Konya’da market işleten Ümit Porsuk, “Cumhurbaşkanımız biz küçük market esnaflarını suçlayacağına aradaki aracıları ya da piyasayı tekelleştiren büyük firmalara baksın” yorumunu yaptı.
Yıllardır patates ve soğan sattığı söyleyen Ali Erken, “Akmasa da damlıyor diyebiliriz. Ben temel gıda ürünlerini satıyorum ama yine de çok durgun. Fiyatlar geçen seneye göre uygun olmasına rağmen işlerimiz yarı yarıya düştü. Bazen ürünlerimizi satamadığımızda çürüyor ve çöpe gidiyor. Tam köylünün malı para edecek, ithal ürün getiriyorlar. Köylüler perişan halde” dedi.
Uzun yıllardır İzmir’de çeşitli pazar yerlerinde meyve satan Mustafa Bozkır ise, “Satışlar şu an durgun, müşteri şuan alışveriş yapamıyor, malzemeler elimizde kalıyor. Portakalın fiyatı 6-7 liraya çıktı, satılmıyor. Tarlada da 5 lira. Vatandaş kolay kolay gelip alışveriş yapamıyor. Cüzdanlar boş, kimse evine alışveriş yapamıyor. Arabalar boş gidiyor. Özellikle akşam geliyor insanlar, eskisi gibi sabah alışveriş olmuyor. Mallar değerinde gitmiyor bundan kaynaklı da kazancımız iyi olmuyor. Neredeyse işi bırakma eşiğine geldik. Böyle yani hayat biraz zorlaşmış. Fiyatlar uçuk, portakal 6 TL’ye de var, 10 TL’ye de” ifadelerini kullandı.
Geçen hafta Semih Sakallı’yla Mesele Ekonomi YouTube kanalı için yaptığım söyleşide, işsizlik, iflas ve yoksulluğun 2001 krizinden kat kat öteye geçtiğini, böyle bir ekonominin kendi iç dinamikleriyle toparlanmasına imkan olmadığını kaydettim. Ek olarak, Başkan Erdoğan’ın bu hiç bir ekonomik ya da ticari mantığa sığmayan icraatlarının siyasi bir buhrana dönüşeceğini ekledim.
Gerçekten bu konuda ciddi bir kaygı içindeyim. Rusya’yı izleyin. Halk sokaklarda, görünen sebep muhalif Navalny’nin tutuklanması ve Putin’in iddialara göre kendine $1.4 milyarlık saray inşa ettirmesi. Ama, asıl nedenler Rusya’da önü alınamayan Covid-19 epidemisi ve Putin’in de Erdoğan gibi halka nakit destek dağıtmakta gösterdiği cimrilik.
Bakın, Sevgili Başkanım, halk ne durumda:
Atlas Yardım Derneği Başkanı Ferda Altıntaş, “Ekonomik durumun iyi olmadığını yardım alanların sayısındaki artışla görüyoruz. Yumurta, süt dağıtımında bile yüzlerce kişi kuyruğa giriyor” dedi.
Sözcü gazetesinden Saygı Öztürk’ün haberine göre, “2008’de gıda dağıtımıyla, yemek vermekle işe başladık. Çoğu zaman bunları dağıtmakta zorlanıyorduk. Çünkü alanların sayısı azdı. Şimdi durum çok değişti. Gelen ihtiyaç sahibi o kadar arttı ki tahmin edemezsiniz. Eskiden ihtiyacı olmayan bir sürü aile ihtiyaç sahibi durumuna düştü. Garsonlar, müzisyenler ve aklınıza gelen birçok meslek sahibi de ihtiyaç sahibi oldu.” diye konuştu.
Altıntaş, “İnanın, ekmek alamama durumu gerçekten var. Yoksa gelip bir tas çorba için beklerler mi? İnsanın ihtiyacı olmasa gelip almaz. Alanların sayısında öyle bir artış var ki tahmin edemezsiniz. Siyaset yapmıyorum, gördüğümü aktarıyorum.” ifadesini kullandı.
Siyaset yapmıyorum, Sevgili Başkanım, halkın derdini size naklediyorum.
Para vatandaşın cebine konsun. Ekonomik sıkıntı, siyasi buhrana dönüşüyor! | Atilla Yeşilada
FÖŞ: Kerim Rota’yla Siyaset, Sefalet, İşsizlik ve Kalkınma Üzerine Bir Sohbet
FÖŞ yazdı: Enflasyon’dan yaralı kalbimi Süpermarket’e gömün….
Enflasyon faturası esnafa çıktı!