Kerim Rota Yazdı: Ekonomide aşı çalışması başarılı olacak mı?
27 Kasım 2020Kasım ayında ekonomideki en önemli gelişme, Hazine ve Maliye Bakanının ve TCMB başkanının değişimi oldu. Bakanın istifası sonrasındaki 27 saatlik boşluk ise, 2,5 yıllık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin adeta nasıl bir tek adam yönetimi olduğunun ve kurumların ve kuralların çöküşünün hızlandırılmış bir özeti oldu.
TCMB başkanının kovulması yürürlükteki kanunlara tamamen aykırı olsa da, kuralsızlığa alışılmış olsa gerek, bu kısmı hiç konuşulmadı bile.
Özellikle bakanın “görevden affı” finansal piyasalarda ciddi bir iyileşme yarattı..
Piyasalardaki bu düzeltme hareketi bazı uzmanlarca abartılı bulundu. Temel meseleler ortada dururken, finansal piyasaların bu coşkusunu biraz safça buldular. Ancak daha 3 hafta öncesine kadar ülkenin, ekonominin ve piyasaların gerçeklerinden tamamen kopmuş olan bir ekonomi yönetimi olduğunu gözardı etmemek gerekir. ”Ben yaptım oldu” mantığı ile hareket eden, her başarısızlığı hayali dış düşmanlara havale eden bu yaklaşımının son 2,5 yılda ülkeye verdiği hasarın bilançosuna bakınca, bu iyileşmeler çok da abartılı olmayabilir.
Bunu anlamak için Bakanın “fiilen” göreve geldiği Temmuz 2018 ile affını istediği Kasım 2020 arasında sorumlu olduğu alanlarda nasıl gelişmeler olduğuna kısaca bakmak yeterli.
Finansal piyasa performansı
Bakanın görevde kaldığı 28 ayda birikimli enflasyon %36,3 iken, Doların TL’ye karşı değeri 4,53’den 8,46’ya çıkarak (TCMB kurları) %87 arttı. Türk Lirasının diğer gelişen veya gelişmiş ülkelere göre değeri, (Reel Efektif Döviz Kuru) hesaplanmaya başlanan 1994 yılından bu yana en düşük değerine ulaşarak 2001 yılını bile arattı.
BIST 100 endeksi $ bazında %37 düştü.
Türkiye’nin ülke risk primi (CDS) yıllık %2,80’den %5,3’e yükselerek 2009 yılından bu yana en yüksek düzeyini görüp orada kalıcı oldu.
Pandemi gibi tüm piyasaları etkileyen bir dönemi kapsayan bu analizlerde tek başına ülke verilerine bakmak haksızlık olabilir. Ancak bu 28 aylık dönemde bizimle neredeyse aynı kişi başı milli gelire sahip ve yatırımcılar gözünde aynı sepette yer alan ülkelerin finansal piyasa performansları ile karşılaştırınca Türkiye’nin kaybı daha net ortaya çıkıyor.
Enflasyon performansı
Bakanın 28 aylık görev süresindeki birikimli enflasyon %36,3 oldu. Yıllık ortalama %14,2’ye gelen enflasyon performansı, Ak Parti döneminde görev yapan bakanlar arasında tahmin edilebileceği gibi en kötü enflasyon performansı oldu.
Maliye performansı
28 ayda enflasyon %36 artarken, Türkiye Cumhuriyetinin borç stoku yaklaşık 970 Milyar TL’den 1,9 Trilyon TL’ye 2 katına çıktı.( 6 Kasım kurları ile )
Literatürde “ilk günah” olarak adlandırılan Yabancı para ve altın cinsi iç borçlanma 2002’den 2012 yılına kadar kararlı bir şekilde azaltılıp sıfırlanmışken yeniden başlandı. Sadece 2,5 yılda iç borç stokunun %25’i bu şekilde döviz ve altına dönüştürüldü.
“Performans tanımlı” diye adlandırılan tek seferlik gelirler hariç bütçe açığının Milli gelire oranı %2’den, %5’e çıktı. Maliye performansı 2000’li yıllara geri döndü.
TCMB’de 2003’den beri biriken ihtiyaç akçesi, pandemiden 1 sene önce bütçeye aktarıldı ve harcandı.
TCMB Rezervleri
Belki de üzerinde yıllarca konuşulup sonunda sorumlularının günü gelince hesap vermesi gereken uygulama TCMB rezervleri oldu. Dövizi baskılayıp faizi düşük tutmak hevesi ile TCMB’den 133 Milyar $ ( Ekim sonu verisi) şeffaf olmayan bir şekilde satıldı. Türkiye’nin itibarı ve şeffaflığı yok edildi.
İşsizlik
Resmi işsizlik oranı %11’den %13,2’ye yükseldi. Buna karşın 2018 yılında çalışmaya hazır nüfus 60,6 milyondan 62,7 Milyona 2,1 Milyon kişi arttı. İstihdam ise 1,5 milyon kişi azalarak 27,5 milyona indi. İş bulma ümidini kaybedenlerin iş aramaktan çekilmesi ile baskılanan veriler TÜİK’in güvenirliğini düşürdü. İşten çıkarma yasağı ve ücretsiz izin uygulaması ile mızrak çuvala sığdırılmaya çalışıldı ise de, bu dönemde geniş tanımlı işsizlik oranı %19’dan %30’a (DİSK AR-GE) çıkarak tüm resmi gösterdi.
Büyüme
Türkiye ekonomisi, bakanın görev yaptığı ve etkilediği (2020 4. çeyrek dahil ) 10 çeyrekte muhtemelen hiç büyümemiş olacak.
Fakirleşme
Kişi başı milli gelir 2017 sonundaki 10,500 $ iken bu yıl sonunda yaklaşık 8,000-8400 $ aralığına düşecek. (%20-%25 düşüş). Bu 3 sene içinde Arjantin’den sonra gelişen ülkelerdeki en büyük oransal düşüş olacak.
Varlık Fonu
Varlık fonu, borçlanma fonu oldu. Hazine garantisi altında iş yaptı. Son olarak Ekim ayında Hazine garantisi olmadan 1,5 Milyar $ borçlanmak istedilerse de, talep gelmeyince işlemi iptal ettiler.
Turkcell’de çoğunluk hissesi varlık fonuna geçti. İsveçliler şirketteki hisselerini 2,2 Milyar $ değerleme ile satarken, Varlık fonu çoğunluk paylarını ana hissedardan aynı gün 11,6 Milyar $ değerleme ile satın aldı.
Varlık fonu İstanbul Finans merkezi inşaatını devraldı.
Bankacılık Sektörü
Bankacılığın sağlıklı işlemesi ve mevduat sahibini kollama görevi olan BDDK, “Aktif Rasyosu” düzenlemesiyle sektörün kredi riskini arttırmasını teşvik etti. Bankaların tahsili gecikmiş alacaklarını bilançolarına yazmaması ve vadeye yaymaları ve için düzenleme yaptı. Bankaların sermaye hesaplamasını güncel kur yerine tarihsel kurla yaparak makyajlaması için düzenleme yaptı. TCMB uzun vadeli yatırım kredisi vereceğini ilan etti, kredi vermeyen bankaları cezalandıracak zorunlu karşılık düzenlemesi yaptı.
Güven eksikliği nedeniyle bankalardaki yabancı para mevduatın oranı %40’dan %56’ya çıkarak 2003 yılına geri döndü.
2019 başında mevduat faizlerine 1980’lerdeki gibi tavan uygulaması dikte ettirilerek TCMB para politikası etkisizleştirildi. Kamu bankaları ve özel bankalar yoluyla düşük faizli krediler ile piyasa canlandırılmaya çalışılsa da, kredi balonu 3 ayda yükselen dolar kuru ile patladı
KOİ Projeleri ve diğer
KOİ taahhütleri ,28 ayda 142 Milyar $’dan 154 Milyar $’a yükseldi. %87 artan kur ile, yükümlülüklerin TL eşdeğeri 2 katına ulaştı.. Bazı projelerde Müteahhitlerin yılda bir tahsil ettikleri garanti ödemeleri, mağdur olmasınlar diye 6 ayda bire indirildi.
Türkiye’nin ilaç tedarikçilerine 2 Milyar $ gecikmiş borcu olduğu ortaya çıktı.
İthalatı baskılamak amacıyla vergiler artırıldı, gümrük duvarları yükseltildi. Türkiyeyi dış dünyaya kapamak anlamına gelebilecek her fırsat kullanıldı.
Döviz ve altın alım satımında sıfır olan vergi %1’e kadar çıkarıldı. Döviz alımında ve transferinde valör uygulaması getirildi.
Swap yasakları ile yabancı yatırımcı kaçırıldı. 28 ayda Hisse, tahvil ve swap yoluyla zamanında Türk Lirası varlıklara yatırım yapmış 80 Milyar $’dan fazla yabancı sermaye çıktı. Üstelik çıkarken dövizlerini ucuzdan TCMB rezervleri satışı ile aldılar.
Türk Lirasına yatırım yapmış olan yabancı yatırımcı kaçırılırken ve bu uğurda TCMB rezervleri harcanırken, özel sektör bir miktar borç ödedi, kamunun dış borcu daha da arttı.
Daha sayılacak birçok karar olsa da performans kısmını burada sonlandıralım.
Çöpten çıkacak enerji ne kadar idare edecek?
Piyasa yeni ekonomi yönetimine bir kredi açtı ancak kredinin miktarı ve süresi ne kadar olacak?.
Öncelikle yeni ekonomi yönetiminin bu restorasyonun ilk aşamasında çok şanslı olduğu kesin. Öyle bir baz etkisi ile göreve başladılar ki, 5 yıl üstüste küme düşmüş takıma atanan yeni teknik direktör gibiler. İlk atacakları gol bile büyük sevinç yaratacak. Bunun için yapmaları gereken de basit. Daha önceki bakan döneminde ne yapıldı ise tersini yapmaları yetecek.
Kısacası eski çöpleri yakıp öncelikle donmuş olan piyasaların iliğinin kemiğinin ısınmasını sağlayacaklar.
Peki yeni ekonomi yönetiminin piyasalara uygulayacağı yeni aşı tutabilir mi?
Bu aşının tutabilmesi için 3 faz deneme gerekmekte.
1.faz denemeler, santrifüjde geriye dönüş
Belki de bu adımlara ekonomide düzelme aşısının 1.faz denemeleri diyebiliriz. Eski yönetimin akla ziyan uygulamalarından tersine hemen çevrilebilecek olanlar aşağıda.
– TCMB faizlerinin yükseltilmesi ve sadeleşme. (yapıldı)
– Swap kısıtlamalarının tamamen kaldırılması (kısmen yapıldı)
– Benim Con Ahmet’in devridaim makinesi” olarak adlandırdığım gizli kapaklı döviz satış mekanizmasının sona erdiğinin açıkça ilan edilmesi.
– Şeffaf döviz alım ihaleleri açarak rezervlerin arttırılmaya çalışılacağı mesajı verilmesi.
– Döviz ve Altın cinsi iç borçlanmanın durdurulduğunun açıklanması.
– Aktif rasyosunun kaldırılması. (31 Aralık itibarıyla yapıldı)
– Kredi artışına dayalı ve komisyon bazlı Zorunlu karşılık uygulamasının sonlandırılması (yapıldı)
– TCMB’nin uzun vadeli yatırım düşük faizli kredisi vermesinin durdurulması.
– Kambiyo gider vergisinin ve piyasalarda sürtünme yaratan diğer uygulamaların tamamen kaldırılması.
Yapılacak olanların çoğu teknik düzenlemeler olacağından ve siyasetle çok da ilgisi olmadığından bir kısmı hayata geçti, bir kısmının da önümüzdeki haftalarda hayata geçeceğini görebiliriz.
1.faz denemelerin piyasada şimdiden fiyatlandığını söylemek mümkün. Bu adımların piyasalarda artık mevcut pozisyonların korunmasını sağlaması beklenir.
2.Faz denemeler, insan denemelerinde kobay bürokratlar
Sürdürülebilir bir piyasa dengesi ve güven sağlamak için ekonomi yönetiminin hızla 2.faz insanlı denemelere girişmesi lazım. Ancak bunların birçoğu siyasi adımlar olmak zorunda. Bu adımların bir kısmı, bir önceki ekonomi yönetiminin uygulamalarını masaya yatırmayı ve şeffaflığı gerektireceğinden iktidar ve koalisyon ortaklarının onayı gerekmekte.
– TCMB, BDDK, gibi kurumlarda uzun zamandır etkin olan ve Türkiyeyi ödemeler dengesi krizine sürükleyen uygulamalarda imzası olan üst düzey bürokratların değişimi.
– Savrulan TCMB rezervlerinin hesabının sorulacağı girişimlerde bulunulması.
– TÜİK’de enflasyon ve işsizlik verilerinin baskılandığı iddiaları ile yüzleşilmesi. İşsizlik fonunun amacı dışında kullanımına son verilmesi. KGF’nin verimli hale getirilmesi.
– İşten çıkarma yasağı ve ücretsiz izin uygulamalarını sona erdirip gerçek işsizlik oranları ile yüzleşilmesi sonrasında buna yönelik bir plan ortaya konulması.
– Kamunun ciddiye alınacak tasarruf önlemleri açıklaması, Kanal İstanbul gibi bütçeyi daha da bozacak uygulamalardan vazgeçildiğinin ve bütçe açığındaki kötüleşmenin duracağına inandıran bir planın açıklanması.
– Borçlanma stratejisinde risk yönetimi prensiplerine geri dönülmesi.
– Varlık fonunun hazineye devredilmesi.
– Bankacılık sektöründe uluslararası raporlama standartlarına geri dönülmesi, batık kredi sorunu ile yüzleşilip ortaya bir program konulması.
– Vergi istisnalarını azaltacak ve vergi adaletini iyileştirecek bir vergi reformu sunulması.
– KOİ projelerinde veriler ve ihale bazında detaylara ulaşılmasını sağlayacak şeffaflık sağlanması.
3. Faz denemeler için Laboratuvarın kapasitesi var mı?
3. Faz için demokrasi, insan hakları, hukuk, yargının gerçek bağımsızlığı, yeni bir anayasa ve yönetim sistemi, bağımsız ve kapsayıcı kurumlar, Denge denetim sınırlaması, kuvvetler ayrılığı, şeffaf hesap verebilir devlet, kısacası yeni bir toplumsal sözleşme gerekmekte.
Madem Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerken “Anonim şirket gibi” yönetileceğimiz vaadi verildi, o zaman 3. faza geçme şartlarını da şirket benzetmesi ile yapalım.
2. faz denemeye geçmesi neredeyse imkansız olan yeni ekonomi yönetiminin yukarıda sadece ana başlıklarını saydığım 3.faz testleri için yetkisi yok. Bunun için kendi laboratuvarının dışında bulunan malzemeler gerekiyor. Bu malzemelerin kullanılması için de patronun onayına ihtiyaçları olacak. İşte o noktada sadece patronun değil diğer büyük ve küçük ortakların da söyleyeceği şeyler olacak. Bu ortaklar da sermaye koymadan ortak olduklarından yeni yatırım heveslisi sayılmazlar. Patronun diğer ortakların hisselerini devralıp ilerlemeye onay vermesi içinse şirkete yeni sermaye gerekiyor. Patron yıllardır her sıkıştığında kendini kandırdığını iddia eden ortaklarıyla yollarını hep ayırdı ve yeni ortaklarla yola devam etti. Piyasada ortaklık yapacak pek kimse de artık kalmadı. O nedenle muhtemelen aşının 1. fazı sonrasında çalışmalar duracak. Aşının 2.ve 3. fazı ileride bambaşka bir şirket bünyesinde geliştirilecek.
Kerim ROTA