Veysi Dündar: Olasılıksız İktidar
26 Mart 2021AKP kongresinde gördüklerimiz, “biz daha kötüsünü yapana kadar kimse bizimle boy ölçüşemez” manifestosu oldu.
Bundan bir tık az kötüsü MHP kongresi idi. Mehmet Metiner bütün partiler bu konuda özensiz derken, aslında aklındaki örneğin MHP olduğunu en azından ben biliyordum.
MHP ve AKP’nin bu rekabeti Meral Hanım’ın partisinin adını ne denli doğru koyduğu ve onu batağa çekmek isteyenlere karşı duruşunda ne denli haklı olduğunu ortaya çıkardı.
Ülkede meşruiyete dayanmadan iktidar ederken, meşruymuş gibi yapmanın yan etkilerini yaşamaya devam ediyoruz.
Bir taraftan demokratik olmanın bütün görsel ve yüzeyselliklerine sahibiz. Seçimler yapılıyor, adaletin bağımsızlığından dem vuruluyor, meclis iradesinden söz ediliyor, denetim mekanizmaları ima ediliyor.
Diğer yandan bir gecede Türkiye tartışma bile yapmadan uluslararası sözleşmelere veda ediyor, ak dediğine kara diyebiliyor.
Ortalama bir ülkede hükümeti bir daha iktidara gelmemecesine tarihin geri dönüşümüne yollayacak olaylar, sıradan tercihler gibi servis ediliyor.
Bu yalın ve tereddüte yer bırakmayan gerçeklik aslında bugünleri anlamada bize kılavuz olacak kadar da önemli ve altı çizilmeyi hak ediyor.
Bir zamanlar yazdığım bir yazıda AKP’nin iktisat anlayışını Anthony Quinn’in büyük devrimci fakat iktisat cahili Emiliano Zapata’yı canlandırdığı “Viva Zapata” filmiyle özdeşleştirmiştim.
Bugün bu yazıyı yazmazdım. Ayrıca Zapata’dan da aziz ruhu önünde özür dilerim. Ulvi Alacakaptan’ın “Bizim takva sandığımız aslında parasızlıkmış” vecizesinde yer aldığı üzere, AKP’de bizim cehalet sandığımız şark kurnazlığının önde gideniymiş.
Faizi artırıp, doları da artırabilecek kadar büyük bir iktisadi dehaya ne Keynes ne Friedman ne de Jean Baptiste Say sahipti.
AKP’nin iktisat politikası bırakın bilgisizlikle ithamı, en hafif deyimle üst düzey bir aklın adeta dantel gibi işlediği bir başarı abidesidir. Burada tek sorun etiktir.
Etik kaygınız yoksa, sonsuza kadar AKP’li olarak kalabilirsiniz.
Makyavel yaşasaydı herhalde kitabını en ufak bir tereddüt göstermeden günümüz Türkiye’sine atfederdi. Etik ile Politikanın arasındaki derin farkı, bize resmeden üstadın bile hayal etmedikleri 2021’de, Türkiye’nin geldiği sistemde sıradanlaştı.
Yastığımızın altına dolar ve altın sakladığımızı ifade eden bir Başkanımız var. Öte yandan aynı Başkan, Gebze’den Yalova’ya, Koşuyolu’ndan Fatih’e, Beykoz’dan Sarıyer’e, geçiş yaptığımızda bizden dolar bazında ücret talep ediyor. Hastaneye her gidişimiz için devlet dolar bazında ücret ödüyor. Anadolu’nun şehitlerle dolu toprağını hızla aşarak şehirleri bağlayan otoyollar için ödediğimiz her kuruşun cent olarak karşılığı var. Yetmez diyene adı İstanbul olan, Zafer olan havaalanları için ödenen ve üzerinde “IN GOD WE TRUST” yazan kağıtlara bağlanmış anlaşmaları da gösterebiliriz.
Oğuz Atay’ın deyimiyle “mış gibi yapanların ülkesindeyiz.”
Fakat bence bugünleri tanımlamak için gerçek bir referans arayacaksak Adam Fawer’in Olasılıksız’ına bakalım :
“Eğer bir şey yapabileceğini düşünürsen, aslında bu mümkün olmasa bile yapabildiğini görürsün. Eğer yapamayacağını düşünürsen, o zaman da çoğunlukla yapamazsın, çünkü denemezsin bile yapmayı”
Adalet ve Kalkınma Partisi siyaseten başarısız olmasına karşın, giderek hayatımızı daha da kaplar hale gelmeye tam da bu model ile geldi.
Yapılamayacak olan her şeyi denedi.
Buna cemaatle işbirliğini ekleyin, 7 tepesiyle meşhur İstanbul’un siluetini gökdelenlerle değiştirmeyi ekleyin, devrilen trenleri, madende yok olan işçileri yok saymayı ekleyin, kuvvetler ayrılığı kavramını yok etmeyi ekleyin, seçilmiş halk iradesine sırtını dönmeyi ekleyin. Liste kabarık. Son olarak da faizi artır”mış” gibi yapması bu olasılıksızlıklara bir yüzük taşı oldu.
Ancak bununla da yetinmeyip pandemi döneminde grotesk bir kongre ile bizler şoklanmaya devam ettik.
Muhalefete ne kadar kızarsak kızalım bütün bu yaşananlar, işleri meşruiyet zemininde tutma çabasından.
AKP meşruiyete haiz”miş” gibi yaparak en azından bu ülkede başka tehlikeli eşiklere girilmesinin önünde duruyor.
Kim ne derse desin muhalefetin ve özünde bu halkın, dava peşindeki bu iktidara karşı Yunusça ferasetindendir bu:
“Biz gelmedik dava için, bizim işimiz sevda için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geIdik.”
Analiz, Veysi Dündar 26.3.2021