Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

Oxford Economics:  Euro Bölgesi durgunluğa sürükleniyor,  tarife görüşmelerinden sonuç çıkmaz

Oxford Economics’in 17 Nisan’da paylaştığı analizde, bu gelişmelerin Euro Bölgesi büyümesine yönelik beklentileri ciddi şekilde zedelediği vurgulandı. Analist Kral’a göre, Beyaz Saray’ın AB ve Japonya temsilcileri ile yaptığı görüşmeler de sonuçsuz kaldı.  90 günlük mühletin sonunda, Trump’ın misilleme tarifelerini hayata geçirmesi Japonya ve Avrupa’da resesyona neden olur. 

Oxford Economics:  Euro Bölgesi durgunluğa sürükleniyor,  tarife görüşmelerinden sonuç çıkmaz

Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen dengesiz gümrük tarifesi açıklamaları, zaten zayıf seyreden Euro Bölgesi ekonomik göstergelerine bir darbe daha indirdi. Geçtiğimiz hafta ZEW Ekonomik Güven Endeksi’nde yaşanan sert düşüş, endeksi 2008 Küresel Finansal Krizi ve koronavirüs pandemisi gibi büyük krizlerle aynı seviyeye getirdi. Oxford Economics’in 17 Nisan’da paylaştığı analizde, bu gelişmelerin Euro Bölgesi büyümesine yönelik beklentileri ciddi şekilde zedelediği vurgulandı. Analist Kral’a göre, Beyaz Saray’ın AB ve Japonya temsilcileri ile yaptığı görüşmeler de sonuçsuz kaldı.  90 günlük mühletin sonunda, Trump’ın misilleme tarifelerini hayata geçirmesi Japonya ve Avrupa’da resesyona neden olur.  Bardağın dolu tarafında ise, Euro ve Alman tahvillerinin güvenli liman statüsüne yükselmesi var.

 

Oxford Economics, ABD’den gelen tarifelere bağlı yavaşlamanın, halihazırda zayıf olan ekonomik performansın üzerine eklenerek “süregelen politika belirsizliğinin büyüme beklentileri üzerindeki yıkıcı etkisini” gözler önüne serdiğini belirtiyor. Kurum, bu gelişmeler doğrultusunda Euro Bölgesi büyüme tahminini aşağı yönlü revize etti.

 

Oxford Economics Başekonomisti Daniel Kral, “2 Nisan’daki ‘özgürlük günü’nden bu yana ABD hükümetinden gelen tarifelere dair inişli çıkışlı açıklamalar, ekonomik beklentiler üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Sentix verisinin ardından bu hafta ZEW beklenti endeksi, yalnızca Rusya’nın Ukrayna işgalindeki ilk şokla aşılabilen büyüklükte bir çöküş yaşadı. Gelecek hafta açıklanacak PMI ve Ifo verilerinin de bu olumsuz trendi pekiştireceğini düşünüyoruz,” dedi.

 

FÖŞ yazdı:  Finansal krizin ayak sesleri

 

Anketlerdeki Çöküş Reel Ekonomiye Yansıyacak mı?

 

Kral şöyle devam etti: “ABD’den gelen öncü göstergelerin bazıları rekor düşük seviyeleri test ediyor. Asıl soru, bu anket verilerindeki düşüşün reel ekonomik aktiviteye de aynı şiddette yansıyıp yansımayacağı.”

 

Oxford Economics, yeni güncellemesine göre Euro Bölgesi GSYH’sinin 2030 sonuna kadar önceki tahmine kıyasla %0,3 daha küçük olmasını bekliyor. Ancak düşünce kuruluşu, ticaret savaşlarının tırmanıp tırmanmayacağına göre bu tahminin değişebileceğine dikkat çekiyor. Daniel Kral, Temmuz ayında yeni tarifelerin devreye girme ihtimali ve süregelen belirsizlik nedeniyle ilave aşağı yönlü revizyonların da gündeme gelebileceği uyarısında bulundu.

 

Avrupa Merkez Bankası’ndan 25 Baz Puanlık Faiz İndirimi – Yeni Adımlar Yolda mı?

 

Geçtiğimiz hafta Avrupa Merkez Bankası (ECB), Euro Bölgesi'nde resesyonu önlemek amacıyla politika faizini 25 baz puan indirerek %2,25’e çekti. Oxford Economics’e göre ECB Haziran ayında bir 25 baz puanlık indirim daha yapabilir. Ancak, gelecekteki politika yönü belirsizliğini koruyor. Kral, “Tarifeler ve ticaret politikalarındaki belirsizliğin büyüme üzerindeki etkisi kesinlikle olumsuz. Ancak enflasyon üzerindeki etkisi daha belirsiz” diyor.

 

Kral’a göre güçlü euro, gerileyen emtia fiyatları ve zayıflayan talep enflasyonu aşağı çekebilir. Ancak, tedarik zincirlerinde yaşanabilecek bozulmalar ve şirketlerin kâr marjlarını koruma refleksi, fiyat artışlarını sürdürebilir.

 

“ECB’nin en azından şimdilik temkinli davranacağını düşünüyoruz. Faizi %2’ye indirerek ‘nötr seviye’ye ulaşmasının ardından uzun süre faizleri sabit tutabilir,” diyor Kral.

 

Sanayi Üretimindeki Artış İrlanda ve Belçika'daki Stoklama Etkisine Bağlı

Küresel Ekonomide Soğuma: Güven Geriliyor, İstihdam Dalgalı

Şubat ayı sanayi üretim verileri ise sınırlı bir rahatlama sundu. Görülen başlıca artış, İrlanda ve Belçika'daki büyük ilaç sektörlerinin ABD tarifelerine hazırlık olarak stok artırmasına bağlandı. Oxford Economics’e göre bu ülkelerde ilaç ürünleri, ABD’ye yapılan toplam ihracatın %65-75’ini oluşturuyor. İrlanda için bu oran GSYH’nin %15’ine denk geliyor.

 

Kral, “Bu istisnaları dışarda bıraktığımızda, Euro Bölgesi’nde sanayi üretimi aslında daraldı,” diyerek uyardı. Ayrıca, ABD’nin yeni ticaret bariyerlerinin etkilerinin, Almanya’da borç freninin (Schuldenbremse) kaldırılmasıyla açıklanan yüz milyarlarca euroluk teşvikten önce hissedileceğine dikkat çekti.

 

AB ile ABD Arasında Kritik 90 Günlük Pazarlık Süreci

 

AB ile ABD arasında, çok daha yüksek tarifelerin yürürlüğe girmesini önlemek için kritik bir 90 günlük müzakere süreci işlemeye devam ediyor. Ancak, somut ilerleme hâlâ sağlanabilmiş değil. Kral, “ABD’nin ne istediği belli değil,” diyerek AB müzakerecilerinin hayal kırıklığını aktarıyor. Japonya’dan gelen bir heyet Trump yönetimiyle tarifelere ilişkin müzakere yürütmeye çalıştı. “Bizden tam olarak ne istiyorsunuz?” diye sordular. Ancak ABD’li müzakereciler bir yanıt veremedi ve Japonlar masadan kalktı. Aynı şekilde, Trump Çin’i de müzakereye çağırdı, ancak Çin Devlet Başkanı Şi Jinping henüz yanıt vermedi. Aksine, ABD’ye temel ürünler ve ileri düzey nadir toprak metalleri (REMs) ihracatını keserek zaman kazanmaya çalışıyor. Resmi istatistiklere göre, 2025'in ilk çeyreğinde ABD’nin Çin’den ithalatı %64 oranında düştü—benzeri görülmemiş bir düşüş.

 

ABD ile Ticaretin Geleceği: Tahvil Piyasaları Belirleyici Olabilir

 

Kral’a göre, AB’nin düzenleyici çerçevesini değiştirme talepleri ya da Çin’e karşı stratejik pozisyon alma beklentileri gerçekçi değil. Beyaz Saray, ülkelerin Çin’le ticaret bağlarını koparmasını talep ederken, bu uğurda ABD’den daha kötü koşullarda ticaret yapmaya hiçbir ülke razı değil.

 

“Sonuç olarak,” diyor Kral, “ABD ticaret politikasını, AB’nin sunabileceklerinden çok, tahvil piyasası belirleyebilir.” Çünkü küresel tahvil yatırımcıları ABD Hazine tahvillerinden çıkarak, artık güvenli liman olarak görülen Alman tahvillerine (Bunds) yönelmiş durumda.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler