Genel
DEVA/Mehmet Emin Erkmen: Barış süreci ve demokratik siyasetin anahtarı Bahçeli mi?
DEVA Partili Mehmet Emin Ekmen, Perspektif’te yayımlanan yazısında, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin girişimini tarihsel bir eşik olarak değerlendiriyor. Ekmen’e göre, Bahçeli’nin PKK’nin silah bırakması çağrısı ve demokratik reform önerileri, yalnızca iç barışı değil, Türkiye’nin ekonomik, hukuki ve toplumsal krizlerinden çıkışın da anahtarını sunuyor. Ancak sürecin başarısı, toplumsal meşruiyet ve sivil katılımın genişliğine bağlı.

Hafta içinde Erdoğan’dan rol çalan Devlet Bahçeli, önce İmamoğlu davasının öncelikle karara bağlanmasını istedi, ardından da “CHP’ye kayyum atanması ne gerekli ne makuldur” açıklaması ile siyasette en çok tartışılan 2 şifreli kavram attı ortaya. Bahçeli ne yapmak istiyor?
DEVA Partili Mehmet Emin Ekmen, Perspektif’te yayımlanan yazısında, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin girişimini tarihsel bir eşik olarak değerlendiriyor. Ekmen’e göre, Bahçeli’nin PKK’nin silah bırakması çağrısı ve demokratik reform önerileri, yalnızca iç barışı değil, Türkiye’nin ekonomik, hukuki ve toplumsal krizlerinden çıkışın da anahtarını sunuyor. Ancak sürecin başarısı, toplumsal meşruiyet ve sivil katılımın genişliğine bağlı.
Ekmen, Bahçeli’nin DEM Parti’ye el uzatması ve PKK lideri Abdullah Öcalan’a silah bıraktırma çağrısını, Türkiye’nin kırk yılı aşkın süredir devam eden Kürt sorununa çözüm arayışında devlet aklıyla barış çabasını buluşturan “cesur bir adım” olarak niteliyor.
Yazısında, “bu girişimin yalnızca iç barışı sağlamakla kalmayacağını, aynı zamanda Türkiye’yi ekonomik, diplomatik ve siyasal açılardan küresel bir güç haline getirebileceğini” savunuyor.
Ekmen, yazısında şu ifadelerle sürecin önemini vurguluyor:
“Yüz yıllık devlet geleneğine eş, kırk yılı aşkın süredir şiddet ve terörle örülmüş, bir sorunun çözülmesi yalnızca iç barışı sağlamakla kalmayacak; aynı zamanda Türkiye’yi ekonomik, diplomatik ve siyasal açılardan dünyanın önde gelen ülkeleri arasına taşıyacaktır.”
Bahçeli’nin özgün vizyonu: Güvenlikten yapısal dönüşüme
Bahçeli’nin girişimi, uluslararası çatışma çözümü örneklerinden (Güney Afrika, Kolombiya, İrlanda) ayrışarak, Türkiye’ye özgü bir yol haritasıyla dikkat çekiyor.
Ekmen, sürecin özgünlüğünü, Bahçeli’nin liderliği ve tutarlı söylemine bağlıyor. Ekmen, Bahçeli’nin önerdiği çerçeveyi şu şekilde özetliyor:
“Toplumsal rıza”, “TBMM’nin merkezi rolü” “demokratikleşme ve reform paketleri” “siyasi alanın genişlemesi” “güçler arası denge” “yargının tarafsızlık ve bağımsızlığının tesisi”, “siyasi partiler yasasında değişiklik” gibi konu ve kavramlar, Bahçeli’nin çözüm sürecine yaklaşımının felsefi ve siyasi arka planını göstermekte, ikinci yüzyıl için Cumhuriyetin dönüşümü talebini ortaya koymaktadır.
Bahçeli’nin reform önerileri, yalnızca PKK’nin silah bırakmasını değil, devletin yapısal dönüşümünü hedefliyor.
Özellikle “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes eşittir” ifadesi, Anayasa’nın 66. maddesine yönelik kapsayıcı bir vatandaşlık tanımı önerisi olarak öne çıkıyor. Ekmen, bu vizyonun, MHP’nin geleneksel güvenlikçi çizgisini aşarak, çatışma çözümü literatürüne uygun bir strateji sunduğunu belirtiyor.
Meşruiyet ve garantörlük: Bahçeli’nin stratejik konumu
Bahçeli, DEM Parti’yle kurduğu samimi diyalog ve Öcalan’a TBMM’de konuşma çağrısıyla, sürecin meşruiyetini hem Türk hem de Kürt toplumları nezdinde güçlendirdi.
Ekmen, Bahçeli’nin kendisini bir “garantör” olarak konumlandırdığını ve bu rolün, milliyetçi tabanı dönüşüm sürecine hazırlarken Kürt toplumunda güven inşa ettiğini vurguluyor.
Yazıda şu tespit dikkat çekiyor:
“Herkes Sayın Bahçeli’nin sürece desteğinin milliyetçi sosyoloji ve devlet bürokrasisi açısından kolaylaştırıcı rolüne işaret ederken, Sayın Bahçeli sürecin felsefesini inşa etmiş ve sadece Türkler değil, aynı zamanda Kürtler nezdinde de sürecin meşruiyetini, kredibilitesini, güvenini sağlamıştır.”
Ekmen’e göre, Bahçeli’nin “Kürtlerle kucaklaşma asıldır, terörle mücadele esastır” söylemi, “Kürt kimliği ile terörü” net bir şekilde ayırarak kapsayıcı bir dil sunuyor. Ekmen, bu yaklaşımın, sürecin toplumsal zeminini güçlendirdiğini ifade ediyor.
Reform önerileri ve “Türkiye Partisi” kavramı
Bahçeli’nin reform önerileri, yazının temel taşlarından birini oluşturuyor. Yeni anayasa, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, siyasi partiler yasası değişikliği ve siyasi etik yasası gibi öneriler, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine yönelik kapsamlı bir vizyon sunuyor. Ekmen, Bahçeli’nin “Türkiye Partisi” kavramını şu şekilde aktarıyor:
“Türkiye partisi olmak, yalnızca Siyasi Partiler Kanunu’na göre kurulmuş olmanın ötesinde; Türkiye Cumhuriyeti’ne, ortak tarih ve kültüre, ortak yaşama iradesine bağlılık anlamına gelir. Bu doğrultuda, tüm partilerin şiddetten arınması, silahlı örgütlerle ilişkilerini sonlandırması ve demokratik meşruiyet temelinde siyaset yapması gerekir.”
Bu kavram, etnik veya bölgesel kimliklerden ziyade, ortak değerlere dayalı, kapsayıcı bir siyaset anlayışını savunuyor. Ekmen, bu yaklaşımın, MHP’nin geleneksel çizgisi için yenilikçi olduğunu vurguluyor.
Zayıf noktalar ve uygulama zorlukları
Ekmen, Bahçeli’nin vizyonunun teorik düzlemde güçlü olduğunu, ancak uygulama mekanizmalarının belirsizliğini zayıf bir halka olarak görüyor. Sürecin lider odaklı kalması ve toplumsal temsiliyetin sınırlılığı, meşruiyet üretimini riske atabilir. Ekmen, şu ifadelerle bu riski dile getiriyor:
“Bu vizyonun en zayıf halkaları, uygulamaya dair mekanizmaların henüz belirsiz oluşu ve toplumsal temsiliyetin sınırlılığıdır.”
Ayrıca, sürecin yalnızca yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya akan bir toplumsal müzakere zeminiyle desteklenmesi gerektiğini savunuyor.
Türkiye yüzyılı ve tarihi fırsat
Ekmen, Bahçeli’nin reform önerilerinin, yalnızca Kürt meselesini çözmekle kalmayıp, Türkiye’nin ekonomik kırılganlık, hukuki çöküntü ve toplumsal kutuplaşma gibi krizlerinden çıkışın anahtarı olabileceğini savunuyor. Eğer süreç, sivil aktörlerin katılımıyla ve toplumsal meşruiyetle ilerlerse, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yapısal bir dönüşümün tetikleyicisi olabilir.
Bir kırılma anı mı?
Mehmet Emin Ekmen’in Perspektif’teki yazısı, Bahçeli’nin “Terörsüz Türkiye” çağrısını, Türkiye’nin barış ve demokratikleşme yolculuğunda bir kırılma anı olarak değerlendiriyor.
Bahçeli’nin tutarlı ve yenilikçi vizyonu, MHP’nin geleneksel çizgisini aşarak, ikinci yüzyılın yönünü belirleyebilecek bir potansiyel taşıyor.
Ancak sürecin başarısı, somut adımlara, toplumsal katılımın genişliğine ve sivil aktörlerin sürece dahil edilmesine bağlı.
Ekmen, yazısını şu umutla noktalıyor:
“Türkiye’de barış arayışlarının devlet aklıyla buluştuğu her teşebbüs tarihi fırsatlar barındırmaktadır. Bahçeli’nin çağrısı ile birlikte artık bir yol haritasına dönüşen süreç de tam da bu bağlamda, ikinci yüzyılın yönünü belirleyebilecek bir eşik olabilir.”