Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Faiz kararı sanıldığından da önemli…’
18 Nisan 2025Merkez Bankası’nın faiz kararı herkeste şaşkınlık yarattı. Elbette meseleyi sadece rakamlarla bakarak değerlendirmekle, ekonomik gerçeklikler çerçevesinde yorumlamak arasında büyük farklar ortaya çıkıyor.
Normal şartlar altında, yani rakamlarımızın hepsinin doğru olduğunu kabul edersek, beklenti faizin düşürülmesi yönünde bile olabilirdi. Neticede ülkede enflasyon yüzde 38, politika faizi de yüzde 42,5 ise marjınız var demektir.
Bu noktada teknik olarak düşündüğünüzde indirimi ya da sabit bırakmayı öngörebilirsiniz. Öte yandan hamlenin sürpriz olduğunu söylemeliyim. Nitekim beklentiler de sabit bırakacağı yönündeydi. Enflasyonist etkilerin arttığını hesaba katarsanız da, bu daha mantıklı bir hal alıyor.
Fakat burada kritik noktalar var. Enflasyondaki yükseliş eğilimi öncelikle açıklanan rakamlara karşılık, piyasalarda tüm varlığını hissettiriyor. Ayrıca tüketimin gıda ekseninde sıkışması ve gıda fiyatlarının da hayatın kendisinde düşmemesi zaten vatandaşın düşen satın alma gücü karşısında daha da sorunlu bir yapıya bürünmesine neden oluyor.
Öncelikle bu faiz arttırımını enflasyondaki olası yükseliş üzerinden okuyabilirsiniz. Fakat konunun önemini anlamak adına bu dahi yeterli olmayacaktır. Enflasyon rakamlarının gerçekliği başka ama önemli bir tartışma başlığıdır.
Merkez Bankası’nın bu hamlesi, gerçeklikle ilgili bir kırılma aşamasında olunduğu için önem taşıyor. Kimsenin ikna olmadığı bir düşüşü, sadece rakamlar düzeyinde ele alırsanız, bir süre sonra makaranın boşaldığını görürsünüz.
Bunu en açık anlatan örnekler, yakın tarihteki şahitliğimizde var. Politika faizinin yüzde 8,5’e indirildiği süreci hatırlayın. Gerçeklikle o kadar bağı kopmuştu ki, insanlar kredi aramaya çıktığında yüzde 80’lere kadar faiz oranlarıyla kredi bile bulamıyordu.
İşte bu psikolojik sınırına dayanılmıştı. Yani yaşanmışlıkları yok sayan, sadece kimsenin inanmadığı rakamlar üzerinden ekonominin gerçekleriyle inatlaşırsanız, orada tamamen kontrolü kaçırırsınız.
İşte bu açıdan Merkez Bankası’nın hamlesinin zamanlama açısından, bulunduğu sınır noktasından ve en önemlisi gerçeklikle ilginin tamamen kopma riskinden dolayı son derece yerinde olduğunu düşünüyorum.
Şüphesiz ekonomik gerçekler üzerinden bunun açıklamasını yapmak da mümkün. Fakat kararı olumlu bulanların bile göz ardı ettikleri meselenin ‘gerçeklikle ilgi’ noktası olduğunu düşünüyorum.
Şayet ısrarla ve inatla, siyaseten faiz düşüşüne devam edilseydi, piyasadaki faizlerin daha çok artması bir yana, krediye ulaşımın daha da olanaksız hale geldiğini bir fotoğrafın kapısını aralayacaktı. Bu nedenle reel sektör için iyi olmadığı düşüncesine de katılmıyorum.
Zaten şu şartlar altında da reel sektör istediği maliyetlerle krediye ulaşabilme kabiliyetini yitirmişti. Fakat bu sınır zorlansaydı, sonuçlar daha vahim olabilirdi. Elbette bu yorumu tespit üzerinden ihtiyatlı yapıyorum.
Bu bizi ekonomik gerçeklerle yüzleşme yolculuğuna çıkaracak mı, ciddi şüphelerim var. Ama gördüğüm Merkez Bankası bu hamlesiyle zaman kazandırdı. Çünkü bir ülkede kurun, faizin yüksek ya da düşük olduğunu anlamak için enflasyonun doğru olması lazım.
İdeal olan da değerinde veriler üzerinde indirimleri ya da yükselişleri tartışmaktır. Yoksa gerçekle bağ kopar. Biz henüz gerçeklik noktasından çok uzağız. Darısı enflasyon başta olmak üzere, verilerle yüzleşme eğiliminin başına.