Sosyal Medya

Genel

Mehmet Şimşek’ten Financial Times’e önemli açıklamalar

Financial Times’ın yeni Türkiye temsilcisi John Paul Rathbone’a  konuşan Mehmet Şimşek Ticaret Savaşı’nın Türkiye için önemli bir tehdit oluşturmadığını ifade ederken, OVP hedeflerine sadık kalacağını vurguladı. Şimşek politik sorulara cevap vermemeyi tercih etti.

Mehmet Şimşek’ten Financial Times’e önemli açıklamalar

Financial Times’in yeni Türkiye temsilcisi John Paul Rathbone’a  konuşan Mehmet Şimşek Ticaret Savaşı’nın Türkiye için önemli bir tehdit oluşturmadığını ifade ederken, OVP hedeflerine sadık kalacağını vurguladı. Şimşek politik sorulara cevap vermemeyi tercih etti.

 

İşte Financial Times’da yayınlanan söyleşi:

 

Türkiye’nin, Donald Trump’ın gümrük tarifelerinin etkilediği diğer gelişmekte olan piyasalara kıyasla “toz duman dağıldığında” daha iyi bir performans sergileme şansı olduğunu söyleyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu durumu ABD ile sınırlı ticaret ilişkisi ve düşen petrol fiyatlarına bağladı.

 

Financial Times’a konuşan Şimşek, petrol fiyatlarındaki düşüşün, enerji ithalatçısı Türkiye’nin cari açığını daraltacağını ve böylece yaklaşık 18 ay önce başlattığı makroekonomik reformların önemli göstergelerinden biri olan uluslararası rezervlerin yeniden inşasına katkı sağlayacağını belirtti.

Küresel büyümedeki yavaşlama ve yurt içindeki sıkı para politikalarının da “dezenflasyonist” etki yarattığını ifade eden Şimşek, bunun Türkiye’de enflasyonu düşürmeye yardımcı olacağını, bunun da istikrar programının temel hedeflerinden biri olduğunu vurguladı.

ABD gümrük tarifeleri hakkında konuşan Şimşek, 1.3 trilyon dolarlık Türkiye ekonomisinin göreli olarak izole olduğunu çünkü ticaretinin yüzde 80’inin Avrupa Birliği ile olan gümrük birliği gibi serbest ticaret anlaşmaları yaptığı ülkelerle veya Orta Doğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika’daki “dost komşularla” yapıldığını söyledi.

 

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la iyi ilişkileri bulunan Trump, Türk mallarına %10’luk temel gümrük tarifesi uygulamıştı.

“Bütün bunlar göreli olarak yapıcı gelişmeler,” diyen Şimşek, “Toz duman dağıldığında, Türkiye’nin yatırımcıların gözünde sorun yaşayan Asya ve diğer gelişen piyasalardan pozitif yönde ayrışabileceğine inanıyor ve bunu umuyoruz,” ifadelerini kullandı.

 

ABD verilerine göre, geçen yıl Türkiye ile ABD arasındaki ikili ticaret 32 milyar dolara ulaştı; bu Türkiye’nin toplam mal ticaretinin yaklaşık yüzde 5’ine denk gelirken, Türkiye lehine 1.5 milyar dolarlık bir ticaret fazlası oluştu.

 

Geçtiğimiz ay, Türkiye ekonomisinin Şimşek’in programı kapsamında en büyük sınavını verdiği an, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla geldi. Erdoğan’ın en büyük rakibi ve muhalefetin yıldız isminin gözaltına alınması, Türk finansal piyasalarında sert bir düşüşe yol açtı.

 

“İç siyasetten kaynaklı dalgalanmanın büyük ama kısa süreli bir etkisi oldu. Şimdi [dalgalanma] tarifeler kaynaklı,” diyen Şimşek, “Nispeten bakıldığında, kırılganlığımız çok da kötü değil. Daha yumuşak bir büyüme temposu ile yaşamak zorunda kalabiliriz. Ama olan oldu: Böyle dış şoklarla yaşamak zorundasınız,” ifadelerini kullandı.

 

İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye’de son on yılın en büyük sokak protestolarına yol açarken, Merkez Bankası faiz artırmak ve kuru desteklemek için milyarlarca dolar harcamak zorunda kaldı.

İmamoğlu, yolsuzluk suçlamalarını reddederken, eleştirmenler tutuklanmasını Erdoğan’ın artan otoriterliğinin bir göstergesi olarak nitelendiriyor. Hükümet yetkilileri ise bunun kimsenin hukukun üstünde olmadığını gösterdiğini savunuyor.

O tarihten bu yana Türk Lirası istikrar kazandı ve çoğu analist, ülkenin bu dalgalanma döneminin en kötü kısmını atlattığı konusunda hemfikir, ancak bu durum yüksek faiz oranlarının korunması pahasına sağlandı. Enflasyon, Mayıs ayında %75 ile zirve yaptıktan sonra Mart ayında %38.1’e geriledi. Faiz oranı şu anda %42.5 seviyesinde.

Bu ay faizlerin sabit tutulması beklenirken, Barclays analistleri yayımladıkları bir notta Merkez Bankası’nın “İmamoğlu’nun tutuklanmasını takip eden ilk üç günde rezervler üzerindeki yoğun baskı sonrası, yurtiçi dolarizasyonun ve yurtdışı çıkışların normalleşmesinden” fayda sağladığını belirtti.

 

Şimşek, yavaşlayan Türk ekonomisinin vergi gelirlerini düşürebileceğini ve bunun “öngörülenden daha geniş bir bütçe açığına yol açabileceğini” kabul etti.

 

Ancak Şimşek, düşük bütçe açığının esas amacının kamu borcunun artmasını engellemek değil, Merkez Bankası’nın enflasyonu düşürmesine yardımcı olmak olduğunu vurguladı. Türkiye’nin kamu borcu hâlihazırda GSYH’nin yalnızca %25’i seviyesinde. Bütçe açığının bu yıl %4.9’dan %3.1’e düşmesi bekleniyor.

 

“Her halükârda harcama disiplinini sürdüreceğiz,” diyen Şimşek, “Genel resme bakarsak, bununla yaşayabiliriz,” ifadelerini kullandı.

 

Şimşek, Erdoğan’ın önceki düşük faizli kredi politikalarının ardından ekonomide aşırı enflasyona ve ödemeler dengesi türbülansına yol açmasının ardından, Türkiye’nin ekonomik ortodoksiye dönüşünün temel taşlarından biri olarak görülüyor.

 

Birçok yatırımcı ve analist, son piyasa sarsıntılarının Şimşek ve hükümetteki diğer reformcuların konumunu güçlendirdiğine inanıyor; çünkü onların programı, Erdoğan’a ekonomik bir zemin sağlıyor.

“Şimşek görevde kaldığı sürece piyasa, siyasi istikrarsızlığa karşı bir çıpa işlevi görecektir,” diyen, Türkiye uzmanı ve RBC Bluebay Varlık Yönetimi’nden stratejist Tim Ash, yakın zamanda kaleme aldığı bir blog yazısında bu görüşü dile getirdi.

 

Bununla birlikte, uzun vadede zayıf hukuk devleti ve devam eden siyasi istikrarsızlığın Türkiye ekonomisinin üzerinde baskı oluşturabileceği endişeleri sürüyor.

 

Siyaset hakkında konuşmaktan kaçınan Şimşek, “hukukun üstünlüğü, fiyat istikrarının sağlanması, öngörülebilirliğin artırılması ve yatırım ortamının iyileştirilmesi taraftarı olduğunu” belirterek, “Bunlar benim kulağıma müzik gibi geliyor,” dedi.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler