Prof. Dr. Tahsin BAKIRTAŞ: Yoksullaşarak Büyümek mi; Eşitsizleşerek Büyümek mi?
17 Mart 2025Türkiye’de büyüme üzerine konuşup yazarken beynelmilel iktisadi kavramların içeriğine uygun analizler yapılması önemlidir. Türkiye’de son dönemlerde gelişen herkesin her konuda fikir sahip olduğu ve her konuyu konuşma gereği duyduğu gerçeğidir. Beynelmilel kavramların içeriği bilinmediğinde de kavram kargaşası oluşmaktadır. Nitekim Türkiye büyümesi üzerine konuşurken gelir eşitsizliğine / gelir dağılımı bozukluğuna dikkat çekme adına yoksullaştırıcı büyüme kavramı, çokça beynelmilel içeriğinden yoksun biçimde kullanılmaktadır.
Öncelikli olarak yoksullaştırıcı büyüme, ticaret hadleri etkisi ve zenginlik etkisine bağlı olarak oluşan bir durumdur. Buna göre bir ülkede kaynağı veya türü ne olursa olsun büyüme, ülkenin ticaret hacmini sabit fiyatlarla genişletiyorsa, o zaman ülkenin ticaret hadleri kötüleşme eğilimi gösterir. Tersine, eğer büyüme ülkenin ticaret hacmini sabit fiyatlarla azaltırsa, ülkenin ticaret hadleri iyileşme eğilimi gösterir. Buna büyümenin ticaret hadleri etkisi adı verilmektedir.
Büyümenin ülkenin refahı üzerindeki etkisi ticaret hadleri etkisinin ve zenginlik etkisinin net sonucuna bağlıdır. Zenginlik etkisi, büyüme sonucunda işçi veya kişi başına üretimde meydana gelen değişimi ifade etmektedir. Olumlu bir zenginlik etkisi tek başına ülkenin refahını artırma eğilimindedir. Aksi takdirde, ülkenin refahı düşme veya değişmeme eğilimindedir. Zenginlik etkisi pozitif ise ve büyüme ve ticaret sonucunda ülkenin ticaret hadleri iyileşirse, ülkenin refahı mutlaka artacaktır. Her ikisi de olumsuzsa ülkenin refahı mutlaka düşecektir. Zenginlik etkisi ve ticaret hadleri etkisi zıt yönlerde hareket ederse, bu iki karşıt gücün göreceli gücüne bağlı olarak ülkenin refahı bozulabilir, iyileşebilir veya değişmeden kalabilir.
Zenginlik etkisi tek başına ülkenin refahını artırma eğiliminde olsa bile, ticaret hadleri ülkenin refahında net bir düşüşe yol açacak kadar bozulabilir. Bu durum Jagdish Bhagwati tarafından 1958 yılında yoksullaştırıcı büyüme olarak adlandırılmıştır ve Şekil 1’de gösterilmektedir.
Kaynak: Dominick Salvatore, International economics, 11. Edit, S.203.
Şekil 1 yalnızca X malının üretiminde L ve K’nın verimliliğini ikiye katlayan yansız teknik ilerlemeden önceki ve sonraki Ülke 1’in üretim sınırını göstermektedir. Zenginlik etkisi tek başına, Ülke 1’in üretimi artarken işgücü (L) ve nüfusu sabit kalması nedeniyle, Ülke 1’in refahını sabit fiyatlarla artıracaktır. Ancak bu tür teknik ilerlemeler ticaret hacmini artırma eğiliminde olduğundan, Ülke 1’in ticaret hadleri kötüleşme eğilimindedir. Ticaret hadlerinde ciddi bir bozulma olduğunda, örneğin PB = 1’den PC = 1/5’e geldiğinde, Ülke 1, C noktasında üretecek, yalnızca 20Y karşılığında 100X ihraç edecek ve kayıtsızlık eğrisi II’de G noktasında tüketecektir (Bu, Ülke 1’in büyümeden önce serbest ticaretle ulaştığı kayıtsızlık eğrisi III’tendaha düşüktür).
Ülke 1’de yoksullaştırıcı büyümenin meydana gelme olasılığı; (a) büyüme, sabit ticaret koşullarında Ülke 1’in ihracatını önemli ölçüde artırma eğiliminde olduğunda; (b) Ülke 1 o kadar büyüktür ki ihracatını önemli ölçüde artırma girişimi ticaret hadlerinde bir bozulmaya neden olacaktır; (c) Ülke 2’nin (veya dünyanın geri kalanının) Ülke 1’in ihracatına olan talebinin gelir esnekliği çok düşüktür, dolayısıyla Ülke 1’in ticaret hadleri önemli ölçüde kötüleşecektir; ve (d) Ülke 1 ticarete o kadar bağımlıdır ki, ticaret hadlerinde önemli bir bozulma ulusal refahta bir azalmaya yol açacağı bir durumda daha yüksektir.
Yoksullaştırıcı büyüme AK Parti döneminde gerçekleşmiş midir? Bu sorunun yanıtını aradığımızda dış ticaret endeksi; Türkiye Ekonomisinin tümden “Epistemolojik Kopuş”yaşadığı Eylül 202’den Kasım 2022 aralığına kadarki süreçte 80’nin altına inmiş fiilen yoksullaştırıcı büyüme olgusunu yaşamıştır. Diğer dönemlerde; dış ticaret endeksindeki değer kayıpları zenginlik etkisi bağlamında kompanse edildiğinden yoksullaştırıcı büyümeden söz edemeyiz.

Kaynak: TÜİK Merkezi dağıtım Sistemi verilerinden elde edilmiştir. https://biruni.tuik.gov.tr/medas/?kn=62&locale=tr
Şekil 2 Kasım 2002- Aralık 2024 döneminde aylık dış ticaret endeksini göstermektedir. Şekil 2 incelendiğinde Kasım 2002’de Dış Ticaret Endeksi(2015=100) 95,9 düzeyindedir. Bu endeks ağırlıklı olarak 90’ın üzerinde seyretmiş belli dönemlerde 90’ın altına inmiştir. Bu aylar da en düşük 88,3 düzeyidir. “Epistemolojik Kopuş” döneminde ise dış ticaret endeksi Eylül 202’deki değeri 88,4 iken 2022 Eylül ayında en düşük değeri olan 72,3 düzeyine kadar gerilemiştir. Dış ticaret hâdlerindeki bu gerilemeyi kompanse edecek bir büyüme -zenginlik etkisi- ortaya çıkmamıştır. Çünkü bu dönemin büyümesi -zenginlik etkisi- %5,5 iken, dış ticaret endeksindeki gerileme yaklaşık %12 düzeyindedir. Dolayısıyla Türkiye’nin “Epistemolojik Kopuş” dönemi, beynelmilel kavram odaklı yoksullaştırıcı bir büyüme dönemini ortaya çıkarmıştır. Bu dönem dışında Türkiye’de Kasım 2002- Aralık 2024 döneminde beynelmilel kavram odaklı yoksullaştırıcı bir büyüme söz konusu değildir.
Türkiye’deki büyüme ile eşitsizlik- gelir dağılımı arasındaki ilişkiye World InequalityDatabase (WID) verileri bağlamında baktığımızda 2002-2007 dönemindeki ekonomik büyüme gelir dağılımını düzeltici bir işlev gömüştür. Bu dönemde alt ve orta sınıfın gelirden aldığı pay yükselirken, üst sınıfın ve ultra zenginlerin gelirden aldığı ya ise gerilemiştir. Şekil 2 2002-2023 dönemindeki gelirin yüzdelik sınıfsal dağılımını göstermektedir. Şekil incelendiğinde 2002 yılında gelirin %12,4’ünü alt sınıf (p0p50), %31,8’ini orta sınıf( p50p90) alırken, üst sınıf(p90p100) %55,8’ini, ultra zengin sınıf (p99p100) da %22,5’ini almakta idi. Bu yıldan 2007 yılına kadar alt ve orta sınıfın gelirden aldığı pay sürekli artarken, üst sınıf ve ultra zengin sınıfın payı azalmış olup, alt sınıfın payı 2007’de %15,08’e, orta sınıfın payı %35,9’a çıkmış; buna karşılık üst sınıfın payı %49’a ve ultra zengin sınıfın payı da %16,9 düzeyine gerilemiştir.

Kaynak: World Inequality Database (WID verilerinden elde edilmiştir.
2008- 2021 döneminde gelirin sınıfsal dağılımında alt ve üst sınıfta dalgalı bir seyir ortaya çıkarken, orta sınıfın payında ise ağırlıklı olarak azalma devam etmiş; ultra zenginlerin gelirden aldığı pay ise 2007 değerinin sürekli üzerinde seyretmiştir. Nitekim Şekil 3 incelendiğinde üst sınıfın payı %50,2 ile 53,5 aralığında değişirken, alt sınıfın payı %15’in altında gerçekleşmiş, hatta %13,7 düzeyini de görmüştür. Orta sınıfın payı ise %35 düzeyinden %32,8 düzeyine kadar gerilemiştir. Ultra zenginlerin gelirden aldığı pay ise ağırlıklı olarak yeniden %20’nin üzerinde gerçekleşmiştir.
“Epistemolojik Kopuş” dönemi sonrası gelir dağılımı bozulmuş ve sınıflar arası eşitsizlik daha da artmıştır. Nitekim alt sınıfın gelirden aldığı payda azalış sürmüş ve AK Parti İktidarının başlangıç yılı olan 2002 düzeyin bile gerisinde %12,36 düzeyine gerilemiştir. Orta sınıfın gelirden aldığı pay da tıpkı alt sınıfta olduğu gibi gerileyerek AK Parti İktidarının başlangıç yılı olan 2002 düzeyinin yaklaşık %1 altına inmiştir. Buna karşın üst sınıfın ve ultra zenginlerin gelirden aldıkları pay ise en yüksek düzeyine çıkmıştır. Öyle ki üst sınıfın gelirden aldığı pay %56,7 olurken ultra zenginlerin gelirden aldığı pay da %24,4 olarak dönemin en yüksek pay olarak gerçekleşmiştir.
Sonuç olarak Ak Parti iktidarı 2002-2007 “Altın Dönemi Büyümesi” yaşayarak yoksullaştırıcı büyüme sürecini yaşamadan sınıflar arası gelir dağılımı alt ve orta sınıflar lehine düzelip eşitsizliğin azaldığı yıllar olarak tarihe geçmiştir. Bu yıldan sonraki “Epistemolojik Kopuş”dönemine kadarki büyüme ise, yoksullaştırıcı büyüme olmayıp, gelir dağılımını üst ve ultra zenginler lehine oluşturup eşitsizliği artıran büyüme olarak görülmelidir. “Epistemolojik Kopuş” dönemi sonrası büyüme hem yoksullaştırıcı büyüme sürecini ortaya çıkarmış hem de gelir dağılımını üst sınıf ve ultra zenginler lehine daha da bozan alt ve orta sınıfı ezen bir büyüme sürecidir.