Zenginleri daha fazla vergilendirmek gelir dağılımı adaletsizliğini azaltacaktır
27 Aralık 2024Zenginleri daha fazla vergilendirmek gelir dağılımı adaletsizliğini azaltacaktır
Massachusetts Üniversitesi’nde ekonomi profesörü olan Jayati Ghosh‘un yeni yayınlanan makalesinin Türkçe çevirisidir.
Hindistan’daki kamu harcamalarının, halkın temel sosyal ve ekonomik haklarının sağlanması için gereken asgari seviyenin çok altında olduğu aşikârdır. Son dönemdeki nispeten hızlı toplam gelir artışına rağmen, nüfusun büyük kesimleri hala asgari gıdaya erişim, kaliteli sağlık hizmetleri, eğitim, uygun barınma gibi temel ihtiyaçların yanı sıra yakıt ve elektrik gibi olanaklardan mahrumdur. Ayrıca, kırılgan durumdaki insanların süregelen iklim değişikliği ve buna bağlı doğal afetlere uyum sağlayabilmeleri ya da yeşil dönüşümü gerçekleştirebilmeleri için gerekli olan kamu yatırımları da asgari gerekliliklerin çok altındadır.
Bu arada, Dünya Eşitsizlik Laboratuarı araştırmacılarına göre Hindistan, hem servet hem de gelir eşitsizlikleri açısından halihazırda dünyanın en eşitsiz ülkelerinden biri haline gelmiştir. Son on yıllardaki GSYİH kazanımlarının çoğu nüfusun en üst yüzde 10’una ve bunun içinde de süper zenginlere gitmiştir. Bu aşırı eşitsizlik yatırım oranlarının, üretkenliğin ya da ekonomik dinamizmin artmasına yardımcı olmamıştır. Bunun yerine, kitlesel tüketim talebinde durgunluk yaratmış ve bu da özel yatırımlar için caydırıcı bir unsur olmuştur. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, daha büyük sosyal bölünmelere ve giderek daha büyük siyasi gerilimlere de yol açmıştır. Hükümetin yeni endeksler oluşturarak ve mevcut verileri kendi anlatısına uygun hale getirerek bu konuda bilgi sahibi olunmasını engelleme çabalarına rağmen yoksulluk ülkeyi kavurmaktadır.
Bu kötü durumu değiştirmek, merkezi hükümetin ekonomik stratejiye yaklaşımında büyük bir değişim gerektirmektedir ve daha genişleyici bir maliye politikası bunun kilit unsurudur. Kamu harcamalarının çok daha fazla artırılması kesinlikle gereklidir ve bunun sürdürülebilir olması için hükümetin kendi kaynaklarını daha fazla seferber etmesi gerekecektir. Hindistan’da vergi/GSYİH oranları diğer orta gelirli ülkelerle kıyaslandığında bile nispeten düşüktür ve G20 ülkeleri arasında en düşük oranlar arasındadır. Ayrıca vergi sistemi, son dönemdeki büyümenin ana yararlanıcıları olan zenginlerden ziyade orantısız bir şekilde yoksullara (dolaylı vergiler) ve orta sınıflara düşen vergilere (azalan bir vergi sistemidir) dayanmaktadır.
Hem kamu harcamalarının artırmak hem de süper zenginlerin servetlerini törpülemek için onları adil bir şekilde vergilendirmek gerekmektedir. Aslında tüm dünyada, süper zenginlerin vergilendirilmesine yönelik kamuoyu talepleri giderek daha yüksek sesle dile getirilmekte ve hatta politika yapıcılar tarafından da kabul görmektedir. Kasım ayında Rio’da düzenlenen G20 Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde (Hindistan Hükümeti tarafından da onaylanmıştır) “Vergi egemenliğine tam saygı göstererek, ultra yüksek net değere sahip bireylerin etkin bir şekilde vergilendirilmesini sağlamak için işbirliği yapmaya çalışacağız” denilmiştir.
Bu, dünyanın en zengin insanlarının vergi sistemlerindeki boşluklardan yararlanma ve varlıklarını vergi cennetlerine kaydırmaları nedeniyle kişisel gelir vergilerinden adil paylarını ödemekten kaçınabildiklerinin kabul edilmesine dayanmaktadır.
Gerçekten de çoğu ülkede (Hindistan dahil) efektif vergi oranları, maaşlı çalışanların çoğununkinden daha düşüktür.
G20 Brezilya Dönem Başkanlığı, Fransız ekonomist Gabriel Zucman’a ultra yüksek net değerli bireylerin (UHNWI) etkin bir şekilde vergilendirilmesini sağlayacak bir uluslararası koordinasyon modeli öneren bir rapor hazırlattı. Esasen, 1 milyar dolardan fazla serveti olan kişiler, bu servetin yüzde 2’sine denk gelen asgari bir yıllık vergi ödeyeceklerdir. Bunun sadece servet vergisi şeklinde olması gerekmez: Gelir (geniş tanımıyla) ve servet üzerinden alınan vergilerin bir kombinasyonu olabilir. Yüzde 2’lik küresel bir asgari vergi, varlıklarını kaydırarak ikamet ettikleri ülkede vergi ödemekten kaçınan zenginlerin, servetlerini nerede tutmayı seçerlerse seçsinler bu miktara kadar vergi ödemeleri anlamına gelecektir. Eşik değerin milyonerleri (en az 100 milyon dolar varlığa sahip olanlar) kapsayacak şekilde düşürülmesi mümkündür.
Bu açıkça ülkeler arası işbirliğini gerektirmektedir. Tüm varlıkların ve ara araçların (gayrimenkul fonları, holding şirketleri, tröst fonları gibi) gerçek sahiplerinin(beneficial owners) açıklanması zorunluluğu ve vergi ikametgahı (tax residence coverage)kapsamının genişletilmesi de dahil olmak üzere uluslararası bilgi alışverişini gerektirir. Bankacılık bilgilerinin otomatik değişimi, kara para aklama ve kurumlar vergisine ilişkin son uluslararası anlaşmalar nedeniyle bu artık teknik olarak mümkün değildir.
Hindistan gibi ülkelerde servet vergisinin idari açıdan uygulanabilir olmadığı ve uygulanmasının maliyetli olacağı sık sık dile getirilmektedir. Bu artık doğru değil, çünkü mali kayıtların dijitalleşmesi finansal servetin takibini çok daha kolay hale getirirken, gayrimenkul mülkiyeti de eyalet hükümetleri tarafından zaten takip ediliyor.
Bir başka yaygın argüman da bunun çok zenginleri Hindistan’a yatırım yapmaktan caydıracağı ve servetlerini yurtdışına kaydırmalarına ve hatta taşınmalarına yol açacağıdır. Ancak birçok ülke (Kolombiya gibi gelişmekte olan ülkeler de dahil olmak üzere) vergi mükelleflerinin servetini nerede tutulursa tutulsun vergilendirmektedir ve ABD ve Fransa gibi birçok ülke bu tür nedenlerle ülkeyi terk etmek isteyenlere çıkış vergisi uygulamaktadır.
Ülkedeki diğer zenginlerin vergilendirildiği gibi çok zenginlerin de adil bir şekilde vergilendirilmesi, hükümet için çok daha fazla gelir yaratacak ve en azından Hindistan’daki korkunç ekonomik eşitsizliklerin azaltılmasına bir nebze katkıda bulunacaktır. Bu hem uygulanabilir hem de gereklidir ve Narendra Modi hükümetinin bunu yapmaktan kaçınması için artık hiçbir mazeret yoktur.