Gündem
KİB: Dolarda değerlenmenin boyu çok da uzun olmayabilir…
Pazar sabahı erken kalkıp Girne’de daha fırtına şiddetini tam da artırmadan, sabah uzun koşusunu tamamladıktan sonra yaklaşık yedi saat süren…
Pazar sabahı erken kalkıp Girne’de daha fırtına şiddetini tam da artırmadan, sabah uzun koşusunu tamamladıktan sonra yaklaşık yedi saat süren elektrik kesintilerinin de yardımı ile pek çok makale okuma şansım oldu. Financial Times (FT) gazetesinde okuduğum iki makale ise oldukça dikkatimi çekerken, The Economist dergisinin 2025 yılına ait kapağının şifrelerini de çözebilmek adına epeyce zaman harcadım.
FT yazarlarından Martin Wolf, hafta sonu, Trump’ın politikalarına yer vererek, neden ticaret savaşının kaos yaratacağı ile ilgili güzel bir yazı kaleme almış. Yazıda, korumacı politikaların ya da uygulanacak tarife artışlarının, ABD’nin dış ticaret açığını azaltmayacağı gibi artıracağına da yer veren Wolf, tasarruf tarafında bir iyileşme olmadan tarifelerin işe yaramayacağının altını kalınca çizmiş. Makalesinde, Trump’ın yeni döneminde uygulayacağı politikaların dış dengeyi daha da bozacağını, bunun da enflasyonu artıracağını, FED ile senkronizasyonun kaybolacağını ve nihayetinde çok uzun bir süredir dile getirdiğimiz üzere zaten sarsılmakta olan ABD Doları’nın daha da kırılgan bir zemine sürükleyeceğine yer vermiş.
Bizler her ne kadar FT’de yazmasak da, bundan neredeyse sekiz ay önce kaleme aldığımız günlük raporumuzda, doların dominansının küresel arenada her geçen gün azaldığını, doların adeta ‘silah’ olarak kullanılmasından yaşanan rahatsızlık hatta her yüz günde bir kabaca bir trilyon dolar artan ABD Hazinesinin borcunun sürdürülemez olarak görülmesi nedeniyle başta merkez bankaları, devamında ise yatırımcılar, fiat para sisteminde doların yerini alacak başka bir ‘babayiğitin’ bulamayınca, altının herkesin gözünde başka bir ‘parladığının’ altını çizmiş ve kuvvetli bir şekilde altını, devamında direnişin parası bitcoin ön plana çıkarmıştık. Hatta bu süreçte, oldukça ucuz olan gümüşün de büyük bir potansiyel taşıyarak portföylerde yer alması gerektiğini savunmuştuk.
Hâlen daha aynı noktada olsak da, Trump ardından son günlerde doların para birimlerine karşı aşırı güçlü duruşunu da sorgulamaya başladık. Gelin hep birlikte analiz edelim. Trump’ın vergi oranlarını düşürüp harcamaları artıracağı, ticaret yaptığı ülkelere karşı gümrük tarifelerini artıracağı yönünde beklentilerin enflasyonist olacağını herkes kabullenmiş durumda. Trump’ın seçim ipini göğüslemesi ardından Amerikan on yıllık devlet tahvil faizinin, FED’in faiz indirdiği bir ortamda %4,5 seviyesine kadar yükselerek son altı ayın zirvesine gelmesi, hatta doların piyasa kuru olan sepet bazında endeks kurun (DXY) da kısa sürede %7 değer kazanmasından anlaşılacağı üzere, piyasalar bundan sonrası için FED’in faiz indiriminde elinin pek de kolay olmayacağı düşünülüyor. Bu da hâliyle, doların değerlenmesine neden oluyor.
Avrupa’nın en önemli isimlerinden İtalya’nın eski başbakanı ve Avrupa Merkez Bankası’nın da eski Başkanı Draghi’nin Avrupa’nın sanayisizleşme riski ile karşı karşıya kaldığını kaleme aldığı kapsamlı raporu ardından Kıta Avrupası’nın büyüme motoru Almanya’nın hasta adam misali ‘teklemesi’, Volkswagen’in işçi çıkarmaları hatta fabrika kapatmalarına kadar uzanan hikâyesi, hatta yine Almanya’da yaşanan siyasi açmaz ardından seçim kararı alınması topyekûn Avrupa’nın ne kadar büyük bir kaosta olduğuna işaret ederken, ortak para birimi EUR’nun da baskı altında kalmasına neden oldu. Cuma günü kaleme aldığımız raporumuzda, Avrupa’da yaşanan sorunlar nedeniyle okurlarımıza GBPUSD paritesinde 1,2550 seviyelerinden uzun Sterlin pozisyon almalarını önerdiğimizi bizleri yakından takip eden okurlarımız hatırlayacaktır.
Cuma günü, Avrupa’da açıklanan zayıf PMI verileri Avrupa Merkez Bankası’ndan ilave faiz indirim beklentisini artırınca, EURUSD paritesi 1,0330 seviyesine kadar gevşeyerek son iki yılın en düşük seviyesini test etti. Güçlü dolar temasından etkilenen paritenin yeniden eşitliğe (1,00) doğu gideceği beklentisi EUR’da satışların devam etme ihtimalini sıcak tutarken, bloğun amiral gemisinde yaşanan siyasi belirsizliği de dikkate alırsak, dolar karşı siyasi sorunları çözen kraliyet aslanı sterlinin ön plana çıkacağını düşünüyoruz. Madem ki Trump’ın politikalarının bir noktada işe yaramayacağını düşünüyorsak, EUR’dan ziyade Sterlinin, yatırımcı gözlüğü ile, her anlamlı düşüşte biriktirilebileceğini düşünüyoruz.
Trump kabinesine atadığı ya da aday gösterdiği Robert F. Kennedy Jr. (sağlık), Pete Hegseth (savunma), Tulsi Gabbard (ulusal istihbarat) ve Matt Gaetz (adalet) gibi isimlerle çok daha radikal bir yaklaşım benimseyeceğini gösterirken, Hazine Bakanı adayının hafta sonu Scott Bessent olması bir nebze de olsun yüreklere su serpti. Wall Street’in yakından takip ettiği deneyimli ismi Bessent’in piyasalarda olumlu bir hava yaratmasını bekliyoruz. Bessent, kariyerinde George Soros ve Jim Chanos gibi isimlerle çalışmış, kendi hedge fonunu yönetmiş deneyimli bir yatırımcı. Piyasaları yakından tanıyan Bessent, vergi reformu, finansal deregülasyon ve ekonomik büyümeyi teşvik eden politikaları desteklemesi ile tanınıyor. Özellikle Trump’ın ticaret tarifeleri gibi sert politikalarına mesafeli yaklaşımı, piyasalar için bir denge unsuru olabileceğini düşünüyoruz. Bu sabah da piyasanın Bessent’i ‘kucakladığını’ görüyoruz: DXY iki yılın zirvesinden gerilerken, on yıllık devlet tahvilin getirisi de geriledi. EUR ve GBP tepki alımları ile yükselirken, haftayı 2,712 dolar seviyesinden kapatan altının ons fiyatı 2,675 dolar seviyesine kadar geri çekildi.
FT’de okuduğum bir diğer makale ise oldukça ilginç. ABD senatörü Lummis, Temmuz ayında sunduğu bir yasa tasarısıyla Hazine ve FED’in önümüzdeki beş yıl boyunca bir milyon bitcoin satın almasını ve bu varlıkları en az yirmi yıl boyunca saklamasını önerdi. “Stratejik Bitcoin Rezervi” olarak adlandırılan bu girişim, ABD’nin varlıklarını çeşitlendirme ve finansal direncini artırma amacı taşıyor. Ancak, bu plan hem büyük bir ekonomik iddia hem de siyasi bir ironi barındırıyor. Bitcoin’in özgürlük parası olarak tanımlandığı bir dünyada, devletin bu ölçekte bir satın alım yaparak piyasayı desteklemesi, bu idealle çelişiyor. Dahası, bitcoin rezervinin Hazine tarafından saklanması, bazı temel soruları gündeme getiriyor: Bu varlıklar, ABD ekonomisinin borçlarını ödemek veya finansal krizlere yanıt vermek için kullanılabilecek mi? Trump yönetiminin bu tasarıya nasıl yaklaşacağı henüz net değil. Ancak, Trump’ın bitcoin’e yönelik olumlu tutumları ve kripto piyasalarındaki son yükseliş, bu planın destek bulabileceğine dair beklentileri artırıyor.
Türk mali piyasalarında ise, TCMB’nin güvercin olarak yorumlanan politika metnine paralel Aralık ayına yönelik faiz indirim beklentisinin yarattığı fiyatlama eğiliminin devam ettiğini görüyoruz. BIST100 ana endeksi haftanın son iki iş gününde %6’ya yakın yükselerek son sekiz haftanın zirvesine gelirken, faiz indiriminin bankalara ‘yarayacağı’ beklentisi ile bankacılık endeksi %11’den fazla artış kaydetti. Özellikle, bankacılık endeksinde önemi bir teknik formasyonun oluştuğunu ve 14,100 seviyesinin üzerinde yükseliş isteğinin ivme kazanacağını düşünüyoruz (bakınız grafik). Borsa cephesine yaşanan hareketin bir diğer benzeri de tahvil piyasalarında yaşanıyor. Faizler daha da düşmeden vade uzatmaya çalışan yatırımcıların hücûm etmesi ile iki yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi %40,50 seviyesine gelirken, söz konusu faizin neredeyse birkaç günü önce tam üç puan yukarıda olduğunu not edelim. Tahvil piyasasında yaşanan iyimser havada TCMB faktörü büyük bir rol oynasa da, Cuma günü SPK’nın para piyasası fonlarına asgari %10’luk devlet tahvili alımı şartı getirerek güncellediği rehberi alımları adeta kırbaçladı. Bir trilyondan daha büyük olan para piyasası fonları için SPK rehberliği yüz milyar TL’den daha fazla devlet tahvili alım zorunluluğu mânâsına geliyor. Tüm bunları alt alta koyunca, Aralık ayı faiz indirimi için Kasım ayı TÜFE artışının makul düzeyde gelmesi hâlinde, yılı iyi bitirme isteği olarak adlandırılan Noel Baba rallisinin de gecikmeyeceğini düşünüyoruz.
ABD borsalarının haftayı yükselişle kapatması ardından bu sabah Asya piyasalarından da Bessent fiyatlamasının etkili olduğunu görüyoruz. Yatırımcılar, açık bir şekilde, Bessent’i piyasaların sesi olacağını beklemesiyle hisse senetleri değer kazanırken, dolar geri çekildi. Gösterge endeks Tokyo borsası %1,2 yukarıda işlem görürken, ABD borsalarının vadeli işlemlerinde de yükseliş isteği açık bir şekilde görünüyor: küçük işletmeleri çatısı altında barındıran Russell 2000 endeksinin vadeli işlemleri %1 yükseliş kaydetti. Vitrinlerden de görüleceği üzere Kara Cuma ve beraberinde de Şükran Günü nedeniyle ABD açısından haftanın kısa geçmesini bekliyoruz. Makro cephede ise, ABD büyümesi ve FED’in favori enflasyon göstergesi PCE takip edilecektir. Kara Cuma alışveriş istatistikleri ekonominin canlılığı açısından önemli ipuçları sunacaktır. Türkiye cephesinde ise bugün kapasite kullanımı, reel sektör güveni ve iktisadi yönelim anketi takip edilebilir.
Emre Değirmencioğlu (@emredegirmenci5)
Grup Müdürü
Hazine Bölümü