Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Kalkınmasız büyüme borç arttırır…’
12 Şubat 2025Eskilerin çok sevdiğim bir sözü vardır. Zarfa değil, mazruf bakmak gerektiğini ifade ederler. O kadar doğru bir yaklaşım ki, görünenlerin bizi yanıltabileceğini, esas olanın gerçekleşmeler olduğunu ya da ifadedeki gibi esasın içerikten ibaret özelliğini bize çok net anlatır.
Bir rakam tutkusu içerisinde vatandaşından firmalarına kadar herkesi perişan eden ekonomi yaklaşımının, ne yazık ki verilerle yüzleşmesi bir kenara dursun, ortadaki verilerin bile doğru okumasını yapmaktan imtina eder tavrı en büyük problemlerden birini oluşturuyor.
Mesela 80 milyar dolar cari açık verirken, bunun 40 milyar dolara inmesinin, doğru kur okumasıyla Türkiye ekonomisine maliyetine bakmak gerekmiyor mu? Düz mantık bakarsanız, cari açık yarı yarıya düşmüş zannedersiniz. Ama kur ile hesaplama yaptığınızda, ki dolar basmadığımıza göre TL maliyeti hesaplamak durumundayız, bize neredeyse 8 kat daha maliyetli olduğu gerçeğiyle karşılaşırsınız.
Son yapılan açıklamada da büyüme rakamlarına atıfta bulunulduğu için bu meselenin doğru zeminde tartışılmasının, ekonominin yol haritasını doğru kurgulamak anlamında önemli olduğunu düşündüğümden bu meselenin tekrar altını çizmek istedim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı bir konuşmada Türkiye’nin son 20 yılda ortalama yüzde 5 büyüme yakaladığından bahsetti. Aslında doğru, hatta net oran vermek gerekirse ortalama yüzde 5,4’e tekabül ediyor.
Hiç fena bir oran değil. Fakat işin içine kalkınmayı koymadığınız zaman obez bir rakamdan başka bir anlam ifade etmiyor. Çünkü bu ortalamada en büyük payı yüzde 6,6 ile inşaat sektörü alıyorsa, sorunun en net ifadesi demektir.
Diğer sektörlerini göz ardı ederek sadece beton ekonomisiyle bir ülke büyüyebilir ama kalkınamaz. Tıpkı son birkaç yıldır tüketim ile büyüme rakamı elde etmesi ile kalkınamayacağı gibi.
Bir ülke ekonomisi gelişir ve bunun sonucunda yapılaşma ihtiyacı gündeme gelirse, bu sağlıklı bir kalkınmanın göstergesi sayılabilir. Diğeri sadece tıpkı tüketimde olduğu gibi hacim yakalamak manasına gelir ki, bu hacmi nasıl finanse ettiğiniz de önemlidir.
Son 20 yılda kalkınmayı unutarak sadece büyümeye odaklanmış bir yapı, aradan geçen bunca performansa rağmen, ihracatta halen 1,4 dolar / kg değerinde ise patinaj yapmış demektir. 2002 yılındaki tüketicilerin finans kesimine toplam borcu 6,4 milyar TL iken, 4 trilyon TL’ye yaklaştıysa borca batarak büyümüş anlamına gelir. Ayrıca buna reel sektörün aşırı borçlanması ile ortaya çıkan rakam da dahil değildir.
Yüksek ve orta yüksek teknoloji ürünlerinde dış ticaret açığını sistematik olarak veriyorsa ve ihracatının içindeki payı yüzde 4’ü bile aşamıyor, aynı seviyelerde kalıyorsa, teknoloji ile şekillenen bir dünya rekabetinde şapkanızı önünüze koyup düşünmeniz gerekir.
Ne var ki insanlara rağmen ekonomi yönetiyorsanız, yolları ekonomi yaratmak yerine, borç yaratır hale çeviriyorsanız, teknoloji dünyasında yerinizi alamıyorsanız, hepsinden önemlisi ihracatçı yapımızın öne çıktığı son 40 yılın ardından halen şu sorunun yanıtını veremiyorsanız, ortada büyüme değil şişme ve borçlanma var demektir.
Ne o soru: Şu an dünyanın Türkiye’den almaktan vazgeçemeyeceği bir ürün söyleyebilir misiniz? Hayır… Dünya ölçeğinde ilk 20’ye giren bir markanız var mı? Hayır… İnsan kaynağından firmalarınıza kadar her değeri kaçırıyor musunuz? Evet.
Şayet bu fotoğrafı tersine çevirmiyorsanız, ortadaki rakamın hiçbir anlamı yok. Üstelik yüzde 5 büyüme yeterli mi? TOBB verilerine göre her yıl 1 milyona yakın üniversite mezununun sadece yarısına iş yaratma kapasitesine sahip bir büyüme rakamı işinizi görüyorsa, benim başka bir sorum yok.
Yanıtı 2024 bütçe gerçekleşmesi versin. Tasarruf yılında Cumhuriyet tarihinin rekor bütçe açığı 2,1 trilyon TL. Bizim yapımızda yılda ödediğimiz faiz oranı ise 1,2 trilyon TL’den 1,9 trilyon TL’ye çıkmış. Bir yıl içinde bulmanız gereken para, yani kısa vadeli dış borç ödemesi ve cari açık finansmanı 230 milyar dolardan 270 milyar dolara ulaşmış. İnsanlarınız borçlu ve fakir hale gelmiş. Üstelik tüm bunları da vergi gelirlerinizi yüzde 62 arttırarak başarmışsınız. Ne diyeyim? Tebrik ederim.