Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Bu uyarıya kulak verin…’
14 Şubat 2025TÜSİAD Genel Kurulu’nda ortaya konulan ifadelere baktığınızda, yaklaşım şeklinin ülkenin kaderini değiştireceğini görüyorsunuz. Öncelikle bir üretim çıkışı olarak nitelendirilebilir. İşin hukuksal sıkıntıları dile getirildiğinde Adalet Bakanı’nın çıkıp, klişe dolu bir açıklama yapması, toplumdaki rahatsızlığı ortadan kaldırmaz.
Çünkü toplumda olduğu gibi, reel sektör kanadında da hukuksal sorunların ağırlığı biliniyor ve bunlara savunma mekanizmasıyla yaklaşmak yerine, anlamlı çözümlerle masaya oturmak ihtiyacı daha şiddetlidir.
Elbette hukuk bir ekonomi için önemlidir. Hatta sadece ekonomi için de değil, yaşamın kendisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Fakat meseleyi ekonomik çıkışları gölgeleyerek de tartışmak, yine topu taca atmak olacaktır.
Lisanı münasiple, ekonomi yönetimine yapılan hatırlatma ‘rakam tutkusu’na kapılmış ve ne pahasına olursa olsun rakamı hedefleyen ekonomi yönetimini uykudan uyandırır mı, bilmiyorum.
Ama ben açıklamaları, sık sık dile getirdiğim bir yaklaşımın tezahürü olarak gördüm. Rakamları kamuoyunda tartışmalı hale gelmiş bir ekonomi yönetimi, yöntemleriyle önce insansızlaştırdığı ekonomiyi, şimdi de firmasızlaştıracak formüllerle ilerliyor.
Günün sonunda tüketmeyen ve üretmeyen olmadığında zaten göstergeleriniz iyi duruma erişir. Çünkü bu ekonomide hareket yok anlamına gelir. Şayet ulaşmak istediğiniz durum bu değilse, sağlıklı bir biçimde rakama ulaşmanın değil, doğru şeyler yaparak çıktı olması gereken istatistiklerin düzelmesini istiyorsanız meseleye farklı yaklaşmalısınız.
TÜSİAD Genel Kurulu’nda, 2 binli yıllardakine benzer bir üretim kaygısının ortaya çıktığı çok net görülüyor. O dönemde dünyada parasal genişleme olduğu ve gelen kaynakla üstü örtülen meseleler söz konusu olduğu için ses daha az çıktı.
Nitekim o gün yapılan yanlış tercihler bizi bugün yaşadığımız sorunlara kadar adım adım ulaştırdı. Finansın yanlış kullanımı, üretimden para kazanamayan bir reel sektörü ortaya çıkarırken, insanların gelirlerini güdükleştirip, giderlerini arttırdı.
Üreticinin gücünün kalmadığı, ithalatın öne çıktığı bir fotoğraf içerisinde, reel sektörün üreticisinden ithalatçısına, işvereninden çalışanına kadar herkesin mutsuz olduğunun belirtilmesi dikkate alınması gereken bir husustur.
Türkiye’nin dönüşen ve yenilenen ekonomi içerisinde, potansiyel olarak çok ciddi şansları var. Bunları değerlendirmenin yolu ise, üretim mantığına odaklı, katma değeri esas alan, insan kaynağına ve reel sektörüne önem veren, finansı amaç değil, araç olarak gören ve verileriyle yüzleşen, planlı bir ekonomiye ihtiyacı bulunuyor.
Ne yazık ki rakam tutkusuna kapılmış ekonomi yönetimi, algı ile her şeyin düzeleceğine dair inancını değiştirmezse, dünyanın parasal genişlemesinden kötü faydalanıp, dönemin süreci iyi okuyan gelişmekte olan ekonomileri bugün uzaydan yapay zekâya rekabeti nasıl konuşuyor ve biz borç batağından bahsediyorsak, bu dönüşümü ıskalamamız da sıkıntılı sonuçlar doğuracaktır.
Bu nedenle yapılan uyarıları, kuru bir savunma mekanizması, egolu yaklaşımlar ve vekil olduğunu unutarak ele alırsak, korkuyorum telafisi zor bir süreci, hem de ciddi fırsatlarımız varken yine kaçıracağız ve önümüze yeni iktisadi faturalar gelecek. O yüzden komplekse kapılmadan bu uyarılara kulak verin. Çünkü faturayı vatandaş ödüyor.